21.07.2017 Views

Felsefe Tartışmaları 1. Kitap

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ona göre, olguların bireysel açıklamaları evreni anlamak için yeterli<br />

değildir. Yeterli bir açıklama her şeyi bütünüyle kapsayan, kendine<br />

daha fazla bir şey eklenemeyen açıklamadır. Öyle bir açıklamayı bilimden<br />

değil, “teoloji” dediğimiz dinsel metafizikten bekleyebiliriz,<br />

ancak. Bilimler, tek tek ya da topluca alınsın, gerçekliğin özelliklerini<br />

belli yönlerden incelemenin ötesine geçemez. Bilimsel yöntemin etkinlik<br />

alanı sınırlıdır; ‘gerçeklik’e ilişkin kimi yaşamsal önemde sorunlar<br />

bu alanın dışındadır. Örneğin insana ilişkin bilimleri alalım.<br />

Psikoloji davranışlarımızla “ruhsal” denen süreçleri inceler. Anatomi,<br />

fizyoloji, bio-kimya, vb. çalışmaların konusu organizmanın yapı ve işleyişine<br />

ilişkindir. Antropoloji, sosyoloji ve sosyal psikoloji insanı<br />

inançları; töre, gelenek ve alışkanlıkları; yaşam ve uğraş biçimleriyle<br />

ele alır. Bu çalışmaları birlikte alsak bile, insanı ‘gerçek niteliği’ne<br />

inerek tüketici bir çözümlemeden geçirdiğimizi söyleyebilir miyiz?<br />

Söyleyemeyiz, çünkü (Copleston’a göre) insanın bilimsel yöntemle<br />

erişilemeyen bir öz niteliği, bir varlık ve anlam sorunu kalmaktadır.<br />

İşte bu özde saklı kalan şeye ancak Tanrı kavramına başvurarak<br />

açıklık getirilebilir. “Bizim dünya dediğimiz varlığın, Tanrı ile ilişkisi<br />

kurulmadıkça, kendi içinde ne anlamı, ne de anlaşılır niteliği vardır.”<br />

11 Teologlar, deneyimlerimizi ilkede aşan bir gerçeklik’ten söz ederken<br />

ne demek istiyorlar? Bunun salt spekülasyon ötesinde bir değeri<br />

varsa, açıklamaları gerekir. Sonra bilimsel yöntemle erişilemeyen bu<br />

‘gerçeklik’i anlamamız için Tanrı’yı var saymamız koşulu getiriliyor.<br />

Bir bilinmeyeni bir başka bilinmeyene giderek açıklama değil midir,<br />

bu?<br />

Görülüyor ki, Maritain ile Copleston’nun çağrıları bilimi, metafiziksel<br />

spekülasyona ortak etmeye yöneliktir. Bilim kendine özgü<br />

kimliğini yitirmedikçe böyle bir yaklaşım içine giremez. Bilimin,<br />

kendi sınırları içinde kalmaları koşuluyla, teoloji ya da metafizikle<br />

bir kavgası yoktur. Çatışma teolojinin totaliter tutumundan, bilimi<br />

uydulaştırma eğiliminden kaynaklanmaktadır. Bilimle teolojiyi kuramsal<br />

düzeyde de kalsa bağdaştırma olanağı yoktur. Bu bizi birinci<br />

seçeneğe yöneltmektedir. Teolojinin bilimsellik savı içerikten yoksun<br />

bir özentidir; bilimin saygınlığına haksızca bir sığınma olmaktan<br />

öte değer taşımamaktadır.<br />

Sonuç<br />

Teoloji Tanrı’nın varlığını ne mantıksal yoldan ne de olgusal verilere<br />

giderek temellendirebilmiştir. Mantıksal ispatların yetersizliği<br />

ortaya konan örneklerinden bellidir; sonucun doğruluğuna olan güvenimiz,<br />

öncüllere olan güvenimizi aşamaz.<br />

95

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!