01.11.2018 Views

dosya 41

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bu sayı, bir yüzü ne kadar hafifse diğeri bir o kadar ağır olan bu kavram üzerine. Güncel uluslararası literatürde<br />

üzerine çok şey yazılan bir kavram bu. Hatta öyle ki, sosyal ve beşerî bilimlerde ‘ev’in neredeyse<br />

en çok tartışılan kavramlardan biri haline geldiği rahatlıkla söylenebilir. Yaklaşık son yirmi yıldır sosyolojiden<br />

antropolojiye, felsefeye, coğrafyaya; maddi kültür çalışmalarından toplumsal cinsiyet çalışmalarına,<br />

göç ve diaspora çalışmalarına uzanan geniş bir alanda akademisyenler ve araştırmacılar eve dair farklı<br />

şeyler söylediler; kimi diğerlerinin izinden giden, onları tamamlayan, kimi ise önceden yazılanlara radikal<br />

eleştiriler getiren farklı kuramsal çerçeveler sundular. Türkiye’de ise ancak yeni yeni ev üzerine<br />

tartışılmaya, araştırmalar yapılmaya, tezler yazılmaya başlandığı görülüyor. Giderek artacak gibi görünen<br />

bu ilgiye en büyük katkılardan birini geçtiğimiz yılın ‘ev’ ve ‘komşuluk’ kavramları etrafında şekillenen<br />

‘İyi Bir Komşu’ temalı 15. İstanbul Bienali’nin yaptığını söylemek yanlış olmaz. Bienali izleyenler pek de<br />

tanıdık olmadığımız bir ev imgesiyle, daha doğrusu evin düşündüğümüzden çok daha karmaşık bir olgu<br />

olduğu gerçeğiyle yüz yüze geldiler. Salt konut iç mekânına, özel alana odaklanan çoğu çalışma dahi, evin<br />

bir ‘iç’ten ibaret olmadığını, ev ve çağrıştırdığı her şeyin aslında çok daha geniş bir dünyayla ve karmaşık<br />

toplumsal süreçlerle doğrudan ilişkili olduğunu, göçlerin, siyasi gelişmelerin, mahallede, kentte, ülkede ya<br />

da küresel ölçekte yaşanan olayların özel alanın sınırlarından nasıl sızıp onu nasıl dönüştürdüğünü gösteriyordu.<br />

Bu anlamda Bienal, evin kapısını aralayarak içerideki zengin dünyaya göz atmamızı, farklı yönleri<br />

üzerine düşünürken içinde yaşadığımız zamana, topluma ve kendimize de bir ayna tutmamızı sağladı.<br />

Bu sayıda da hedeflenen, Dosya’nın elverdiği ölçekte, evin farklı yönlerine bakmak. Sayıdaki yazıların<br />

çoğu mimarlar tarafından yazılmış olsa da, bunların pek azı mimarlıkla doğrudan ilişkili. Yazılar için çağrı<br />

yaptığımda, yazarlardan ‘ev’in kendilerine neleri çağrıştırdığını düşünmelerini istedim ve akademik yazım<br />

geleneklerine bağlı kalma endişesi olmadan diledikleri konuda ve formatta yazabileceklerini ilettim. Kısa,<br />

öznel denemelerin, fotoğraf albümlerinin ve hatta şiirlerin de bu sayıda yer alabileceğini öngördüm – ev<br />

üzerine söz söylemenin zorluğunu da göz önüne alarak, bu ortamın elverdiği ölçüde sözümüzü farklı<br />

biçimlerde de iletebileceğimizi düşündüm. Dolayısıyla elinizdeki sayıda akademik makalelerin yanı sıra<br />

farklı formatlarda yazılar, derinlikli bir araştırma sürecine dayanmaktan ziyade, ilk bakışta doğrudan evle<br />

ilgili olmasa da onu çağrıştıran şeyler üzerine yazılan ya da evin kapısını yazarların kendi deneyimlerine<br />

bakmak üzere aralayan denemeler de bulacaksınız. Bu giriş yazısında ise ben, ev üzerine çalışan veya<br />

çalışmayı amaçlayan araştırmacılara yardımcı olabileceğini umduğum bir çerçeve çizmeye çalışacağım.<br />

Bu elle tutulması pek de kolay olmayan kavram üzerine çalışırken hangi kavramsal dayanaklardan destek<br />

alabiliriz? Ev üzerine derinlikli bir anlayışa ulaşmak, evin ötesindeki ‘ev’e bakmak istiyorsak kendimize<br />

nasıl bir düşünsel rota çizebiliriz? Göçmenlik bağlamında kadınların ev deneyimleri üzerine yürüttüğüm<br />

doktora çalışmam ve yakın zamanda tamamladığım bir araştırma projesinde yol almamı kolaylaştıran bu<br />

çerçevenin ana hatlarını paylaşmaya çalışacağım. 2<br />

Bu çabanın bir tanımlama çabası olmadığını belirterek başlamam gerek. Tam tersine, ev üzerine çalışmak<br />

bildiğimiz tanımlara dahi temkinli yaklaşmamızı gerektiriyor. Yakın zamanda ev üzerine yazılanlar da<br />

evin ne olduğu sorusuna yanıt vermenin pek de kolay olmadığını ortaya koyuyor. Birçok araştırmacının<br />

uzlaştığı belki de en temel nokta, ‘ev’in, insanların kendileriyle, birbirleriyle, içinde yaşadıkları coğrafyayla,<br />

toplumla, yerler ve nesnelerle aralarındaki ilişkilere dair, bazen birbiriyle bağlantılı, bazen de tamamıyla<br />

çelişebilen toplumsal ve kültürel düşünce ve algıların neredeyse bir repertuarı gibi işlev gören, oldukça<br />

karmaşık ve çok boyutlu bir olgu olduğu. 3 Shirley Mallett’ın kapsamlı literatür analizi bu karmaşıklığı ve<br />

çok boyutluluğu yansıtır nitelikte. 4 Onun da belirttiği gibi, bu literatüre göre, ‘ev’ bir barınma alanını veya<br />

insanların yerlerle gündelik yaşam içerisinde kurdukları etkileşimi ifade edebiliyor; tekil ya da çoğul, sabit<br />

ve değişmez ya da mobil ve değişken olabiliyor; konfor, samimiyet ve yakınlık, rahatlık ve güvenliği ifade<br />

edebildiği gibi, baskı ve şiddetle de ilişkilendirilebiliyor. 5 Ev, aileyle bağlantılı olabiliyor, ya da olmayabiliyor;<br />

salt bedenin kendisi ‘ev’ olarak tahayyül edilebiliyor; ‘ait olunan yer’ olabileceği gibi toplumsal<br />

yabancılaşmanın ve marjinalleşmenin en derinden hissedildiği yer de olabiliyor; ideolojik bir kurgu<br />

olarak anlaşılabileceği gibi, var olmanın temellerinden biri olarak da düşünülebiliyor. 6 Tüm bunların<br />

ötesinde, tüm bu anlamlar ve tanımlar tek bir birey veya topluluk için aynı anda ve hep birlikte geçerli<br />

olabiliyor. 7 Yani ‘ev’ dendiğinde sabit bir anlama, üzerinde uzlaşma sağlanabilecek kesin ve değişmez<br />

bir tanıma varmak mümkün değil gibi. Bu nedenle ev üzerine yapılan çalışmalar yerleşik herhangi bir<br />

tanımdan değil, evin tanımı veya anlamının detaylı ve kapsamlı bir araştırma ve keşif sürecinden bağımsız<br />

olarak saptanabilecek bir değişken olmadığı gerçeğinden yola çıkmak zorunda. 8 Evin, hem bireyler veya<br />

toplumsal gruplar için ifade ettiği anlamlar, hem de bu anlamları açığa çıkarmaya çalışan araştırmacıların<br />

2<br />

ev

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!