You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Fotoğraf 1 : Evren Aysev (İstanbul, 2017)<br />
dünyanın uyaranlarına anlık, içten gelen ve özgün<br />
tepkiler verebilmek, o anın gerçekliğine tümüyle<br />
nüfuz edebilmektir. Tam da bu nedenle, EV’in en<br />
beklenmedik köşeleri, en umulmadık anlarda çocuğun<br />
düş kurduğu, yaratıcı ve canlı haliyle var<br />
olduğu ‘ev’ine dönüşebilir. Çocuklar bu dönüştürme<br />
gücüne sahiptir. Büyüdükçe ellerimizden<br />
kayıp giden bir sihirdir bu.<br />
Bizim EV //ev<br />
Ben’den biz’e geçişin zihinsel, ruhsal ve mekânsal<br />
karşılıkları var. İnsan ruhunun bitmek bilmeyen<br />
çelişkisi; tek başına ve özgür olmak, ya da birlikte,<br />
yan yana, iç içe, bir potada eriyerek var olmak.<br />
Elbette Thoreau’nun münzevi hayatı ile sosyalist<br />
Kommunalka’ların 8 kişisel alanı yok eden baskıcı<br />
bir aradalığı arasında sonsuz sayıda renk ve varoluş<br />
biçimi var. Her birey kendi koşullarına, bireysellik<br />
ve birliktelik ihtiyaçlarının dengesine göremüzakerelerle<br />
kuruyor evlerinin dengesini. Benim<br />
durumumda, bir iken iki, sonra üç ve dört olduk.<br />
Bir ve iki iken içinde rahatça var olabildiğimiz<br />
ev’imiz, üç ve dörtte ihtiyaç duyulan EV’e dönüşemedi<br />
bir türlü. Çalışma odalarımız çocuklarımızın<br />
yatak odasına,yaşam alanımız ise oyun parkına<br />
dönüşünce anladım ki, 15 yıl boyunca çok severek<br />
oturduğum, iliklerine kadar batı güneşi alan,<br />
kapıdan çıkıp 10 dakikada denize varabildiğim,<br />
balkonundan bir manolya ağacıyla hemhal olduğum<br />
evime veda etme vakti gelmiş. Uzun uzun<br />
aradık, yetişkin ağaçlara komşu olan,balkonunda<br />
kuşlarıncıvıldadığı, güneşi içeri buyur eden, sık<br />
gelen aile üyeleri ve misafirlerimizle birlikte rahatça<br />
yerleşebileceğimiz, sevdiğim mahallemden çok<br />
da uzağa düşmeyeceğimiz bir EV.İstanbul’da tüm<br />
bu koşulları sağlayan bir EV bulabilmenin nere-<br />
deyse imkânsız olduğunu bile bile, aylarca aradık<br />
ve nihayet bulduk.<br />
Benimki ilk görüşte aşktı. Evet, hırpalanmıştı,<br />
bakımsız kalmıştı, boyaları dökülmüş, derileri<br />
soyulmuş, üstelik çok da biçimsiz giydirilmişti.<br />
Çok fazla duvarı, az açıklığı vardı. Ama tüm o yıkık<br />
dökük, mahzun halin ardında olağandışı bir güzellik<br />
yatıyordu gören gözler için. Yıpranmış pencerelerin<br />
ardındanuçsuz bucaksız bir ufuk görünüyor,<br />
güney güneşi tüm mekânı ışıkla yıkıyordu. Tembel<br />
yaz sabahlarında hep birlikte kahvaltı yapacak, begonviller<br />
sardıracak kadar geniş bir balkonu, geceleri<br />
ayın batışının seyredilebileceği bir terası bile<br />
vardı! Onu kurtarabilirdim, fazlalıklarını atıp, yaralarını<br />
sarıp, hafifletip, bize ait kılabilirdim. Tüm<br />
o hırpani, ihmal edilmiş halinin ardında, tam bize<br />
göreydi. Bir mekâna bakıp onun barındırdığı olasılıkları<br />
görmek mimar içgüdülerimi harekete geçirmişti.<br />
Bu EV’in içinde hepimizin ev’lerini hayal<br />
edebiliyordum.<br />
Serim<br />
Giriş önemli. Kapıdan içeri girdiğimde, göz ucuyla<br />
da olsa olasılıkları algılayabilmeliyim. Algım birbirine<br />
akan, hafifçe ayrışan ama kopmayan mekân<br />
dizisini takip edebilmeli. Karşımda güneşin batışını,<br />
başımı çevirdiğimde kızarmış bulutları görmeliyim.<br />
Ailemizin halleri, kitap okuduğumuz, dans<br />
ettiğimiz, film seyrettiğimiz, oyun oynadığımız, yemek<br />
yediğimiz, pişirdiğimiz, güneşi uğurladığımız<br />
ve selamladığımız tüm köşeler birbirine akarken<br />
hafifçe ayrışabilmeli. Sağımda kendi ev’ime giden<br />
dar merdivenleri seçebilmeliyim. Akışı kesen fazla<br />
duvarlar gitmeli, giriş açılıp saçılmalı, hafiflemeli.<br />
ev<br />
79