Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
oynayan çatışma ve uzlaşmaların anlaşılabilmesi için şart. 26 Bu ilişkilerin, çatışmaların, uzlaşmaların ve tüm<br />
bunların kimliklerin kurulma ve müzakeresinde oynadıkları rolün, istatistiksel ölçümlerle, anketlerle, ya<br />
da araştırmacının evin ve bireylerin mahremiyetlerinin eşiğini aşmasını gerektirmeyen başka yöntemlerle<br />
kavranabilmesi çok zor. Bu yüzden, Tim Putnam’ın bir gündelik yaşam mekânı olarak evi anlamaya odaklanan<br />
tüm araştırmaların yöntemlerini etnografik bir eksende tanımlamaları gerektiği yönündeki iddiasının<br />
pek de abartılı olmadığını söyleyebilirim. 27<br />
Kültürel coğrafyacı Mona Domosh, 1998 tarihli yazısında, evin coğrafyacılar için ne kadar önemli olduğunu<br />
“ev mekânsal ve toplumsal olanı anlamak için çok zengin bir alan. Fakat kapısını ancak, daha yeni yeni açıp<br />
içeri bakmaya başladık» 28 diyerek anlatıyor, coğrafya için yeni bir araştırma alanının kapılarını açıyordu.<br />
Maddi kültür çalışmalarını antropolojinin merkezine yerleştiren isimlerden Daniel Miller da, 2001’de<br />
derlediği Home Possessions’da 29 , evin güncel toplumsal olguları anlamaya çalışan antropoloji disiplini için<br />
temel sorgulama alanlarından biri olduğunu ifade ediyor ve özel/mahrem alanın kapıları arkasında ne olup<br />
bittiğiyle ilgilenmeyen bir antropolojinin geleceğinin de olamayacağını söylüyordu. Girişte de belirttiğim<br />
gibi, bu tarihlerden bu yana, sosyal ve beşerî bilimlerde daha önceki dönemlerde çoğunlukla göz ardı<br />
edilmiş olan evin toplumsal ve mekânsal olguları anlamak için en zengin alanlardan biri olduğunu ortaya<br />
koyan birçok çalışma yapıldı.<br />
Bu sayı da, Türkiye’de daha yakın dönemde başlayan bu ilginin örneklerinden biri olarak eve tek bir sorunun<br />
merkezinden değil, birçok farklı alandan ve açıdan yaklaşıyor. İlk yazıda, mimarlık tarihçisi Sibel<br />
Bozdoğan, modern mimarlığın “arzu nesnesi” olan ‘cam ev’in, hem bir ev hem de bir evsizlik hali öneren<br />
ikili yüzünü modernitenin temel çelişkileri açısından yorumluyor. İkinci yazıda, çocukluğunda yaptığı bir<br />
‘ev’ karalamasıyla sayının kapak tasarımına da katkı veren Saitali Köknar, İspanyol mimar Enric Miralles’in<br />
iş ve ev yaşamını birleştirdiği mekânlara dair benzersiz çizimlerine referansla, zihinsel örgütlenme ile<br />
mekân organizasyonu arasındaki karşılıklı kurucu ilişkiyi çözümlemeye çalışıyor, ve eve mimari temsil ve<br />
maddi kültür kesitinden bakan ilginç bir okuma ortaya koyuyor. Türkiye’de 80’li yılların kültürel ortamına<br />
özgü ev yaşamına dair mimari ve mekânsal terimler üzerine ileride zenginleştirilerek popüler kültür literatürüne<br />
önemli bir katkı yapabilecek bir sözlük çalışmasının ilk adımını atan Burkay Pasin’in yazısını,<br />
İsmail Eğler’in, kurucularından biri olduğu Yoğunluk Sanat Kolektifi’nin 15. İstanbul Bienali çerçevesinde<br />
çok ilgi gören ‘The House’ isimli işi üzerine kaleme aldığı kısa denemesi takip ediyor. Sayının kadın ve ev<br />
ilişkisi üzerine odaklanan sonraki üç yazısından ilkinde, sosyolog Selda Tuncer, Türkiye’de son yıllarda<br />
kamusal alanın kadınlar için gitgide daralmasının etkilerine özel alanın içinden bakıp, ‘ev’in, yirminci<br />
yüzyılın ikinci yarısına damga vuran feminist söylemlerin önerdiğinin tam aksine, ‘kaçılacak’ değil de<br />
‘kaçacak’ bir yer haline gelip gelmediğini sorguluyor. Gürbey Hiz’in geç dönem Osmanlı salnamelerinde<br />
modern ev ve ev kadınına dair imgelemlerin izlerini sürdüğü yazısını ise, Berrak Karaca Şalgamcıoğlu ve<br />
Özlem Er’in, Şalgamcıoğlu’nun doktora tez çalışmasına dayanan, yaşlı kadınların yıkanma deneyimlerine<br />
dair etnografik çalışmasını şiir ve fotoğraflarla sundukları çok etkileyici çalışmaları izliyor. Ezgi Tuncer,<br />
eve ait olan, ama anlamını dışarıya taşıdıklarıyla bulan bir nesnenin, sefertasının peşine takılıyor ve Ritesh<br />
Batra’nın yönettiği aynı adlı filmden parçalarla bu nesnenin nasıl da sadece yemeğin ve getirdiği hazların<br />
değil, aşkın da simgesi haline gelebildiğini ve mobil bir ev deneyimi sunduğunu anlatırken, Evren Aysev<br />
Deneç, evin toplumsal ve bireysel, ya da kendi deyimiyle ‘içsel’ iki boyutunu birbirinden ayırarak kendi<br />
‘iki’ ev deneyimine odaklanıyor. Sayının son iki yazısında, psikiyatr Nesli Keskinöz Bilen, ‘ilk ev’i insanın<br />
evren ve doğayla kurduğu ilişkiler üzerinden yorumlarken, Zuhal Ulusoy, ev üzerine yapılan çalışmalarda<br />
çok az yer bulmuş ‘hane’ kavramına odaklanıp kendini içinde bulduğu ‘tesadüfî’ hanelerin bireysel ve<br />
paylaşılan farklı ev deneyimlerinin kurulmasına katkıları üzerine biyografik bir okuma sunuyor.<br />
Sonuç adına - modernizmin ‘cam ev’inden, Miralles’in Ines masasına, sefertasından banyo kovalarına, balkonlara,<br />
vitrinlere ve birçok evi ‘ev’ yapan kedilere kadar evin farklı yönleri üzerine çok şey bulacağınız<br />
bir sayı bu. Keyifle hazırladım; en az bir o kadar keyifle okunmasını ve içinde yaşadığımız toplumu ve<br />
zamanı anlamamıza yardımcı olacak yeni çalışmalar için yeni evlerin kapılarını aralamasını diliyorum.<br />
Tüm süreçte benimle uyum içerisinde çalışan yazar dostlara, sayının koordinatörlüğünü yapan Gül Köksal<br />
ve Emel Akın’a, grafik tasarımını üstlenen Saadet Sönmez ’e çok değerli emekleri, ve Mimarlar Odası Ankara<br />
Şubesi’ne Dosya’nın bir sayısını daha derleme ayrıcalığını bana tanıdıkları için sonsuz teşekkürlerimle.<br />
ev<br />
5