16.09.2015 Views

TUZLU SU SALTWATER

14B_Catalogue

14B_Catalogue

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

242 Dominique Cardon<br />

Antoloji / Anthology<br />

243<br />

Life cycle<br />

<br />

carmine red. The dark red first instars appear in November and December.<br />

<br />

pearly violet in colour. Those of the males are usually smaller, about the size of a buckwheat grain.<br />

Habitat and distribution<br />

Armenian carmine scale insects feed on the roots, rhizomes and culm base of two different host<br />

plants, both grasses (Graminae). The first, called sez in Armenian, is Aeluropus littoralis (Gouan)<br />

Paul. (incl. A. pungens (Bieb.) C. Koch), known as pribrezhnitsa in Russian. This is a grass that<br />

has prostrate culms and forms thick elongated rhizomes. It grows on sandy soils near the sea or<br />

in solonchaks (saline soils). The second is the common reed (Phragmites communes Trin. (= P.<br />

australis Trin. ex Stend.)), known in Russian as trostnik.<br />

David Freedberg & Vittorio Gallese<br />

Selected by Aslı Çavuşoğlu<br />

Estetik Deneyimde Hareket, Duygu ve Empati (2007)<br />

Sanatın nasıl tanımlanacağı konusunda bir fikir birliği olmasa da, sanatın doğası sorunu<br />

(her nasıl tanımlanıyorsa), “nöroestetik” denen yeni bir araştırma sahası açmış olan bilişsel<br />

nörobilimcilerin ilgisini çekmiştir. Beynin görsel kısmının psikofiziksel ve nörobilişsel bilgisine<br />

dayanarak, sanatın ne olduğunu ve ondan ne gibi estetik hazlar aldığımızı açıklayacak<br />

değişmez ve evrensel algı kuralları türetmek yönünde başka girişimler de mevcuttur.<br />

Biz ise burada farklı bir strateji izliyoruz. Öncelikle, görsel sanat çalışmalarının sanatsal boyutunu<br />

“parantez” içine alıyoruz ve bu gibi çalışmalar üzerine görsel içeriklerinden yararlanarak<br />

düşünme sürecinde uyarılan cisimleşmiş fenomenlere odaklanıyoruz. “Görüntülerin<br />

[empatik] gücü”nün altında yatan nöral mekanizmaları resimliyor ve cisimleşmiş simülasyonun<br />

ve bunun yol açtığı empatik hislerin çok önemli bir role sahip olduğunu gösteriyoruz.<br />

İkinci olarak, aynı empatik çerçeve içinde kalarak, sanat yapıtlarının etkilerinin tek bir veçhesini,<br />

yani onları üretirken yapılan belirli jestlerin hissedilen etkisini ele alıyoruz.<br />

…<br />

20. yüzyıl sanat tarihi ve sanat eleştirisinin büyük bir bölümü, duyguların hayli bağlamsal ve<br />

sınıflandırılamayan bir niteliği olduğuna dayanarak, duygusal yanıtlara işaret eden bulguları<br />

göz ardı etmiş ve estetiğe ilişkin tümüyle bilişsel ve cisimsiz bir yaklaşıma öncelik vermiştir.<br />

(1) Gerçekten de, empatinin doğasını ve empati ile duygudaki duyumotor etkinliğin rolünü<br />

açıklığa kavuşturan hatırı sayılır nörobilimsel kanıtlar, sanat ve sanat tarihi üzerine mevcut<br />

yazında tamamen göz ardı edilmektedir. Bizim amacımız ise, sanat yapıtlarına verilen empatik<br />

yanıtlara ilişkin, safi içebakışlı, sezgisel ya da metafizik olmayıp beyinde kesin ve tanımlanabilir<br />

maddi bir temeli olan bir teori öne sürerek bu boşluğu doldurabilmek.<br />

…<br />

Ayna nöronların keşfi, çoğunlukla, bir sanat yapıtında temsil edilen ya da bu eserin yapımının<br />

içerdiği zımni devinimlerin sezdirdiği eylemlerin bariz imitasyonu yoluyla, sık görülen ama<br />

şimdiye kadar açıklanmamış olan fiziksel tepki hissinin nöral dayanaklarını aydınlatır; bu<br />

ayna nöronlar aynı zamanda resim, heykel ve mimarideki (bunların antropomorfik ve figüratif<br />

tarzlarıyla da sınırlı kalmayacak şekilde) devinim algısına verilen yanıtlar ile bu gibi çalışmaların<br />

uyandırdığı duygular arasındaki ilişkiyi çok daha açık bir şekilde anlayabilme olanağı<br />

sunar. Meseleyi daha anlaşılır kılmak, kısa ve öz tutabilmek adına, eylemler, niyetler ve nesnelerin<br />

gözlemlenmesini duygular ve duyumsamalardan ayrı olarak ele alacağız. Bu alanlar, birbirinden<br />

bağımsız olmak şöyle dursun, pek çok şekilde ve şimdi araştırmaya koyulacağımız<br />

mekanizmalar aracılığıyla sıkıca iç içe geçmiş haldedir. Eylemlerin gözlenmesiyle başlayalım.<br />

Şebeklerin premotor ve arka paryetal kortekslerindeki ayna nöronlarının keşfedilmesinin<br />

açıklığa kavuşturduğu gibi, bir eylem yerine getirildiğinde deşarj olan nöronlar, bu aynı<br />

eylem gözlendiğinde de deşarj olmaktadır. Daha sonraları, insanda ön premotor korteks<br />

(Brodmann’ın alan 44’ünü de kapsar) ve arka paryetal kortekste de bir ayna nöron sisteminin<br />

(mirror neuron system – MNS) bulunduğu gösterilmiştir. MNS aktive olduğunda, bir<br />

eylemin –özellikle, amaca dönük bir eylem– gözlemlenmesi, bu eylemin yerine getirildiği<br />

sırada aktif olan aynı nöral ağların aktive olmasına yol açar.<br />

…<br />

Sonuç yerine<br />

Otomatik empatik yanıtlar, imajlara ve sanat yapıtlarına yanıtın temel bir düzeyini oluşturur.<br />

Bu yanıtların altında, imajların yönelimsel ve duygusal içeriklerinin doğrudan deneyimsel<br />

bir kavranışına olanak veren cisimleşmiş bir uyarım süreci yatar. İmajlara verilen tepkinin bu<br />

temel düzeyi, bunların sanat olarak etkililiklerinin her türden kavranışı için elzem hale gelir.<br />

Tarihsel ve kültürel ya da bağlamsal faktörler, görsel sanat yapıtlarının empatik kavranışında<br />

ortaya çıkan nöral süreçleri göz önünde bulundurmanın önemiyle çelişmez.<br />

Çeviren Münevver Çelik<br />

(1) E. H. Gombrich’in 1960 tarihli Art and Illusion [Sanat ve İllüzyon] adlı kitabı, “resimsel temsilin<br />

psikolojisi”ne ayrılmıştır. Bununla birlikte, burada pratik olarak sanata verilen duygusal ve<br />

empatik yanıtlara ayrılmış olan hiçbir şey yoktu. O dönem itibarıyla duygular estetik alandan<br />

tamamen atılmış bulunuyordu. Bu duruş, R. H. Collingwood tarafından The Principles of Art’ta<br />

(1938) [Sanatın İlkeleri] bir kanon haline getirildi. Kant’ı takip eden Collingwood, sanatın duygusal<br />

olandan, fiziki ve kendiliğinden yanıtlar alanından ayrılması gerektiğine inanıyordu. Sanat safi<br />

bir bilme sorunu olarak düşünülür olmuştu. Nelson Goodman “estetik deneyimde duyguların<br />

bilişsel olarak işlediğini” vurguluyordu. Clement Greenberg ise kendini resim düzleminin algısının<br />

bilişsel değerlendirmesine vakfetmişti. Sanata verilen yanıtlarda safi tarihsel, kültürel ve toplumsal<br />

faktörleri vurgulaması itibarıyla, 1970’lerin “yeni sanat tarihi” de yanıtın bilişsel-öncesi düzeylerinin<br />

olanaklılığını öne süren yaklaşımlara şiddetle direnmiştir. Duygusal, empatik olanın ve bilişsel olmayan<br />

bedensel yanıt alanının bu şekilde tasfiyesi, 20. yüzyılın büyük kısmının tipik bir niteliğidir.<br />

Motion, Emotion and Empathy<br />

in Aesthetic Experience (2007)<br />

Although no consensus has been reached on how to define art, the problem of the nature of<br />

art (however so defined) has attracted the interest of cognitive neuroscientists who opened a<br />

field of research named ‘neuroesthetics’. Other attempts have been made to derive invariant<br />

universal perceptual rules to explain what art is, and what aesthetic pleasures we derive from<br />

it, on the basis of psychophysical and neurocognitive knowledge of the visual part of the brain.<br />

Here, we pursue a different strategy. First, we ‘bracket’ the artistic dimension of visual works of<br />

art and focus on the embodied phenomena that are induced in the course of contemplating<br />

such works by virtue of their visual content. We illustrate the neural mechanisms that under-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!