16.09.2015 Views

TUZLU SU SALTWATER

14B_Catalogue

14B_Catalogue

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

38 Alexander Provan<br />

Denemeler / Essays<br />

39<br />

Ateş başında ne tür müzik dinlerim ve kimlerle? Hiç kamp ateşi müziğim var mı?<br />

Söyleyen başkaları da varsa belki şarkı söylerdim. Bir anda, Pablo de Sarasate’nin<br />

bir bestesini çalan bir İspanyol gitarından gelen tanıdık melodiyle sarsılıyorsun.<br />

Hatalı dosya sıkıştırmanın alametifarikası olan, tınıdaki hafif bozulmaları dinliyorsun.<br />

Şu an herhangi bir fark hissedemiyorsun –ama belki on yıl ya da otuz yıl sonra hissedebileceksin<br />

ve o zaman yalnızca kodeki duyacaksın. Bunun bazen standartlar için<br />

de geçerli olduğunu duymuştun: İlk başta hiç fark edilemeyen, sonraki bir aşamada<br />

ise korkunç derecede belirginleşen bir şey; tıpkı gömleğin üstünde onu bir daha<br />

giyilemeyecek hale getiren küçücük bir leke gibi. Lekelerden nefret ediyorsun. Bir<br />

sonraki sinyal, İngiliz bir adamın sesi, sana Devlet Okulu İngilizcesi gibi gelen, tuhaf<br />

biçimde ölçülü bir diksiyon. Kesinlikle algılanabilir. Ama ne kadar tırmalayıcı?<br />

Koltuğunun lambanın altında parlayan kollarını fark ediyorsun: Bu duvarların arkasındaki<br />

birileri, bir örtüyü dezenfektanla kaplıyor ve testlerin arasında avuç içi<br />

terinin yaptığı havuzları ovalayarak bir önceki dinleyicinin izlerini siliyor olmalı.<br />

Testler bittiğinde, aldığın notların ortalamanın epey uzağında kalacağından endişeleniyorsun,<br />

ki bu durumda değerlendirme dışı bile kalabilirler. Bugünlerde<br />

özellikle de gençlerin 128K MP3 sesine duyduğu iştah seni çileden çıkarıyor.<br />

Koltuk kolları ovalanırken resepsiyonda bekledin. Janet adında bir kadın tarafından<br />

karşılandın. Bir uydu radyo kanalı çalıyordu; sıkıştırmadan, ani çıkış ve inişleri<br />

azaltan, düzlüğü vurgulayan, aynı havanın sürekliliğini sağlamaya çalışan tescilli<br />

formattan anlayabiliyordun. Çalmakta olan şarkıyı ancak şimdi bilinçli bir şekilde<br />

tanıyabiliyorsun: Led Zeppelin’in Black Dog’unun a cappella dizelerinin başla-dur’una<br />

ilham vermiş, sesi adeta merhem katılmış bir kum batağına çevrilmiş<br />

Fleetwood Mac’in Oh Well’i. Uzman dinleyiciler nesiller boyu bu gibi gülünç taklitler<br />

karşısında küplere bindi, bunları protesto etti, ama sonuçta insanlar için inceliğin<br />

hiç önemi yok; Bang & Olufsen kadar Sirius FM’i de, truffle kadar marshmallow’u<br />

da tercih edebiliyorlar. 1956’da Ohio State University’de bir araştırmacının,<br />

bir kısım öğrenciyi en muhteşem hi-fi sisteminde birkaç albüm dinlemeye davet<br />

edişi aklına geliyor. Peki sonra ne oldu, bu öğrenciler kendi berbat hoparlörlerini<br />

ve bu hoparlörlerde o kadar şiddet gerektirmeden yeniden üretilebilecek o sınırlı<br />

müzik türlerini tercih ettiklerini söylediler.<br />

Frekans bantıyla sınırlı pembe gürültünün sesine odaklanıyorsun. Diğerleri gibi<br />

mi notlandırılmalısın? Peki ya hakikaten daha üstünsen? Ya diğer hiçbir dinleyicinin<br />

duyamadığı, stereofonik imgedeki o defoları teşhis edebiliyorsan? Algının<br />

keskinliği yüzünden cezalandırılman mı lazım?<br />

Bu antiseptik odanın içinde olmak, pembe gürültüyü ve bas davulları ve orgları<br />

ve saksafonları dinlemek, dünyadan kopmuş bir halde, sesin kulağa nasıl gelmesi<br />

gerektiğini çözmeye çalışmak, teknolojiyi test etmek tuhaf diye düşünüyorsun<br />

–yoksa aslında teknoloji mi seni test ediyor?<br />

Seslerin dizilimine geri dönüyorsun.<br />

Bu melodiyi, bu ritmi tanıyorsun: Abba’nın The Visitors’ı. Ama müziği farklı hatırlıyorsun.<br />

Şarkının, marketin yanındaki otoparka park etmiş bir arabanın radyosunda<br />

ya da bilardo oynamayı öğrenemediğin sıralar bir müzik kutusunda<br />

çaldığını hatırlıyorsun. Dinliyorsun.<br />

O kadar da uzun olmayan bir zaman önce, artık küf kokan eski püskü şeyleri attığın<br />

sırada, o arabada veya o müzik kutusunun başındayken yanında olan birinin<br />

sana 1985’te verdiği master teybi bulduğunu hatırlıyorsun. Tekrar dinliyorsun.<br />

O şarkının o deneyimlenişinin –senin onu deneyimleyişinin– on yıllar, yüzyıllar<br />

boyunca kopyalanıp elden ele dolaştığını hayal ediyorsun; her deneyim mevcut<br />

ses-yeniden üretimi teknolojilerinden daha da uzak, her dosya şimdi ve o zaman<br />

arasındaki uçurumu daha da keskin biçimde anlatabiliyor. Tekrar dinliyorsun.<br />

Eksik bilgiyi bulmaya, şarkıyı değil algoritmayı dinlemeye uğraşıyorsun. Tekrar<br />

dinliyorsun.<br />

Alexander Provan<br />

Subjective Assessment<br />

Çeviren Münevver Çelik<br />

You admire the clarity of the bass drum: no noticeable aliasing distortion, bit-rate<br />

reduction, overload-after-processing, programme-modulated noise etc. You sit<br />

upright in a grey leather armchair with a low back. Identical armchairs, empty and<br />

dusty, are positioned on either side of yours, as if you’re awaiting company, and at<br />

the point exactly between them is a bare, oblong coffee table with a laminate surface<br />

and several coin-sized scratches. (1)<br />

You survey the listening environment, which seems to be ideal: a trapezoid the size of a<br />

typical living room, royal blue carpet covering the floor, eleven-foot drywall ceiling, opaque<br />

curtains hanging from the walls, despite the absence of windows. Everything sounds<br />

clean and clear, with negligible background noise. The furniture absorbs and diffuses, the<br />

ceiling reflects, the curtains shroud the speakers, the layout minimises reverberation.<br />

You’ve seen liberties taken in the past: fake daffodils in Chinese-restaurant vases,<br />

ankle-high shag-pile carpets retaining the scent of their previous six owners, bookshelves<br />

stocked with used Lonely Planet guides. The design of these rooms varies,<br />

you suppose, depending on the tastes and resources of whomever at the lab<br />

is responsible for the interior decorating, but the point is to simulate a typical living<br />

room, media room, recreation room, man cave etc. The conditions of the test have to<br />

be repeatable in every lab and applicable in every home and you, the expert listener,<br />

must be made to feel at ease, as if you’re a cherished guest and not just a measurement<br />

device with organs.<br />

You’re subjected, by an unseen administrator, to three signals: two of the sounds are<br />

the reference audio, the uncompressed file; one is the coded audio, from which an<br />

algorithm has stripped any information that the average listener – ears stuffed with<br />

plastic bulbs so as to block the wave forms approaching from all directions, defences<br />

fortified by the accumulated wax and bacteria, attention sapped by ambulances<br />

and unread messages, faculties otherwise underdeveloped – is likely to notice.<br />

This method is conventional: double-blind, triple-stimulus, with hidden reference;<br />

A compared to B, A compared to C.<br />

You’ve spent years training to fully integrate yourself into the sound-reproduction system<br />

and measurement apparatus. Sometimes you wonder if you haven’t spent your<br />

whole life in training: you remember when, at the age of eleven, you first heard Led<br />

Zeppelin’s Black Dog on the radio of your father’s grievously rusted Datsun 510; you<br />

were driving north on Georgetown Road, out of Lexington and into horse country, towards<br />

the complex of swimming pools and snack bars where parents planted children

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!