You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ÖNAL: birl. Ön/Al Öncü, lider, önde olan<br />
ÖNALAN: birl. Ön/Alan, lider, öncü<br />
ÖNALDI: birl. Ön/Aldı, lider, öncü<br />
ÖNCEK: Önce, önceki, selef<br />
ÖNCEL: 1- Selef, daha önceki 2- Önde olan, öncü, rehber 3- Öncelikli, imtiyazlı<br />
ÖNCELĐK: Đmtiyaz, torpil<br />
ÖNCÜ: 1- Đlk, orijinal 2- Lider, yol açan, önde olan<br />
ÖNCÜL: 1- Öncü, önde, rehber 2- Birinci, ilk<br />
ÖNÇEK: Önceki, önceki, selef<br />
ÖNDAŞ: Aynı öncelikte, aynı imtiyazı paylaşan<br />
ÖNDE: Öncü, önceki<br />
ÖNDEGÜN: birl. Önde/Gün 1- Önemli gün 2- Önceki gün<br />
ÖNDER: Önde olan öncü, lider<br />
ÖNDEŞ: Yol açan, rehber, mihmandar<br />
ÖNDÜÇ: Öncü, mihmandar<br />
ÖNDÜL: 1- En önde, en öndeki, öncü 2- Öncelik, imtiyaz<br />
ÖNDÜN: 1- Peşin, peşinat 2- Önde, önde gelen<br />
ÖNE: Đleri, ileride, ötede<br />
ÖNEK: Dayanak, direk, destek<br />
ÖNEL: 1- Usta, uzman, pir 2- Vade, mühlet<br />
ÖNEM: Öncelik, imtiyaz, değer, kıymet, hassasiyet<br />
ÖNEN: 1- Önde olan, öne geçen 2- Bağlılık, sadakat<br />
ÖNER: birl. Ön/Er Öncü, rehber, kılavuz<br />
ÖNEY: 1- Öne geçen, önde gelen 2- Yükseklik<br />
ÖNG: Đlk, birinci, başta gelen<br />
ÖNGEL: 1- Ağırbaşlı, olgun 2- Öncü, öncülük eden<br />
ÖNGEN: 1- Zafer, utku 2- Uzun boylu, levent<br />
ÖNGER: Hiddetli, asabi<br />
ÖNGĐ: (Öngü) 1- Değişik, farklı, sıra dışı 2- Önce, öncelikli<br />
ÖNGÜÇ: 1- Öncü, kılavuz 2- Atak, atik, hareketli 3- Delil, kanıt, ispat<br />
ÖNGÜK: Yastıkların ucuna yapıla işleme<br />
ÖNGÜL: Yol gösteren, ön ayak olan<br />
ÖNKUZU: birl. Ön/Kuzu mec. Kurban, kurbanlık<br />
ÖNÜÇ: Önce, önceki, selef<br />
ÖNÜM: 1- Birinci, ilk 2- Hasılat, ganimet, kar<br />
ÖNÜR: Başlangıç, siftah<br />
ÖNÜRT: Önce, öncelik<br />
ÖNÜT: Önce, öncelik<br />
ÖPGĐNE: Öpücük, buse<br />
ÖPKE: Đç geçirme, öfke, hırs<br />
ÖPÖZ: Can, ruh, nefs<br />
ÖRÇÜM: Üreyiş, gelişim, büyüme<br />
ÖRÇÜN: Đpten örülmüş merdiven<br />
ÖREN: 1- Örme yapan, örücü 2- Eskiden kalma kalıntı, kalıntı kent ya da mezar<br />
ÖRGE: 1- Örnek, motif, örgü örneği 2- Şahika, yükseklik<br />
ÖRGEN: 1- Örülü ip, urgan 2- Keçi kılından yapılan ip<br />
ÖRGÜÇ: 1- Dokuma aleti, dokuma tezgahı 2- Mevki, mertebe 3- Tümsek, tepe<br />
ÖRĐKLĐ: Şeciyeli<br />
ÖRKEN: 1- Urgan, örülü ip 2- Fidan<br />
ÖRKĐN: 1- Fidan 2- Taht, tahtırevan<br />
ÖRNEK: Numune, standart, ölçü<br />
ÖRPEN: 1- Örtülü, kapalı, gizli 2- Alev, alev ışığı<br />
ÖRS: Üzerinde metal maden dövülen demir kütle mec. Dayanıklılık<br />
ÖRTE: Örtü, örtülü<br />
ÖRTGÜN: Samanı ayrılmış, harmanlanmış tahıl<br />
ÖRTÜN: Omuz üstüne alınan örgülü giyecek, pelerin<br />
ÖRÜÇ: Örgü malzemesi, dokuma tezgahı<br />
ÖRÜM: Çit, ağıl<br />
ÖRÜN: 1- Saç örgüsü, belik 2- Beyazlık, temizlik 3- Gökyüzünün bulutsuz hali 4- Ürün, hasılat<br />
ÖRÜNDÜ: Arı, temiz, saf, pakize<br />
ÖRÜNDÜL: 1- Seçkin, güzide 2- Saf, temiz, pak<br />
ÖS: Gerçek, hakiki<br />
ÖSRÜK: 1- Mert, özü sözü bir 2- Esrik, kendinden geçmiş<br />
ÖSTERĐŞ: Fantezi, hayal, fantastik<br />
ÖTER: 1- Ricacı, yakaran 2- Đleri, ileri geçmiş 3- Çığırıcı, ötücü, okuyucu<br />
ÖTGEN: Geçmiş, aşmış, ötede olan<br />
ÖTGÜR: Delici, delip geçen