1 1. GİRİŞ 1.1 Problem Gerçekçi sanatçılar, yeni oluşan ile yok olup ...
1 1. GİRİŞ 1.1 Problem Gerçekçi sanatçılar, yeni oluşan ile yok olup ...
1 1. GİRİŞ 1.1 Problem Gerçekçi sanatçılar, yeni oluşan ile yok olup ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
“Nedim Günsür’ün atölye arkadaşları arasındaki dikkati çeken farklılığı,<br />
gözden kaçmayan duyarlı, gösterişten uzak, kararlı kişiliğinin atölye disiplini <strong>ile</strong><br />
çok iyi kaynaştığı idi. Öğrenc<strong>ile</strong>rin en uysalı, en yumuşak başlı görüneni ama<br />
yaptığı işlerle göze en çok çarpanı idi… Hepimizin saygısını kazanmıştı…<br />
Dönem arkadaşları arasında doğal bir lider gibiydi… 1944 – 48 yılları arasında<br />
yaptığı resimlerden başlayarak adım adım bir üslup yakalamaya yönelmiş<br />
olduğu düşünülebilir Nedim’in. Resim dikdörtgeninin hiçbir noktasını<br />
rastlantıya bırakmayan, her santimetrekarenin hakkını veren bir titiz yaratılış...”<br />
(Bkz. Erol, 1996: 24).<br />
“Bedri Rahmi’ye göre iyi öğretmen, öğrenc<strong>ile</strong>rine meslek sevgisi<br />
aşılayan, onları mesleğe bağlayan öğretmendi. Ne var ki öğretmenin işi bununla<br />
bitmezdi. İyi öğretmen yüzyıllardan, bütün büyük geleneklerden süzüle gelmiş<br />
bilg<strong>ile</strong>ri, meslek ve doğa sevgisinin yanı sıra bütün sapmaları, çıkmazları<br />
önlemek üzere öğrenc<strong>ile</strong>rine vermeliydi… Bedri Rahmi öğrenc<strong>ile</strong>rinin başladığı<br />
bir resmi düzeltmeye kalkışmazdı; ama gene de bir “usta – çırak” geleneğini<br />
yaratacak yönde bir tutum sürdürmekten geri kalmıyordu. Her şeyden önce<br />
atölyesinde çalışan öğrenc<strong>ile</strong>r üzerinde kesin bir otorite olarak yükseliyor, bütün<br />
içtenliğine karşın öğrenc<strong>ile</strong>riyle ilişk<strong>ile</strong>rinin senli benliliğe varmasına izin<br />
vermiyordu... Öğrenc<strong>ile</strong>rinin kendi resimlerine benzer resimler yapmasına göz<br />
yummuyor, hatta böyle durumlarda epeyce sert tepki gösteriyor (1) ve onlara<br />
büyük <strong>sanatçılar</strong> arasından kend<strong>ile</strong>rine usta seçmeleri öğüdünü veriyordu…<br />
Hoca olarak Bedri Rahmi öğrenc<strong>ile</strong>rine iyi etk<strong>ile</strong>nmelerden, iyi etkinin<br />
yararlarından söz ediyordu… Usta – çırak geleneğine hayranlığını Bedri<br />
Rahmi’nin şu sözlerinden anlıyoruz: “Usta <strong>ile</strong> çırağın tam ortasına kalfayı<br />
koyacaksın. Sonra Prof, Doçent, Asistan diyenleri ille de böyle olması şart diye<br />
tepinenleri tefe koyacaksın. - Sinan Usta - sözümü güzel? Prof. Sinan sözümü?”<br />
(Bkz. Erol 1984: 95).<br />
Bedri Rahmi Eyüboğlu bir eğitimci olarak değerlendirildiğinde onun en güçlü<br />
yanıyla karşılaşılır. Sanatçı Güzel Sanatlar Akademisi’nde güçlü bir atölye kurarak<br />
yetenekli öğrenc<strong>ile</strong>re ders verir. Sanatçı öğrenc<strong>ile</strong>rini de atölye ruhuyla yetiştirir. Bu<br />
öğrenc<strong>ile</strong>r daha sonra Türk sanat hayatının önemli isimleri olacaktırlar. Bedri Rahmi bir<br />
taraftan bu öğrenc<strong>ile</strong>re kendi mührünü vururken diğer taraftan Türk Sanatı’na imzasını<br />
atmaktadır. Bedri Rahmi’nin öğrenc<strong>ile</strong>ri her ne kadar başlangıçta hocalarından<br />
etk<strong>ile</strong>nerek folklorik eser de yapsalar; sürekli gelişim ve çalışma onları çok farklı<br />
anlayıştaki çalışmalarına yöneltmiştir.<br />
(1) 1945 yılında Turan Erol, Bedri Rahmi’ ye çok sevdiği bir yapıtının belli başlı öğelerini çok anımsatan<br />
bir resim gösterdiğinde şöyle demiştir: “Sen benim etkimde kalmışsın; başka adam bulamadın mı<br />
etkisinde kalacak? Bir daha yapma böyle şeyler” (Bkz. Erol,1984: 95).<br />
21