1 1. GİRİŞ 1.1 Problem Gerçekçi sanatçılar, yeni oluşan ile yok olup ...
1 1. GİRİŞ 1.1 Problem Gerçekçi sanatçılar, yeni oluşan ile yok olup ...
1 1. GİRİŞ 1.1 Problem Gerçekçi sanatçılar, yeni oluşan ile yok olup ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
2. TOPLUMSAL ve GERÇEKÇİ SANATA KISA BİR BAKIŞ<br />
<strong>Gerçekçi</strong>lik terimi, sanat tarihi boyunca birçok anlama gelmiştir. Bir estetik<br />
kavramı olarak ortaya çıkması ise Fransa’da, 19. yüzyılın ortalarında gerçekleşmiştir.<br />
Fakat gerçekçilik bu dönem sanatını belirten bir yöntem olmaktan çok onun dışına taşan<br />
bir estetik kategoridir. Ne tek başına bir biçim sorunu, ne de içerik sorunudur. Bu<br />
nedenle de ne tam olarak içerik yönden ne de biçimsel açıdan tanımlanabilir. “Konu ve<br />
biçim açısından çok özel, spesifik bir diyalektik içeren gerçekçilik, üslupsal olguların<br />
yerine gerçeğin yorumlanmasında kullanılan metotları karakterize eder.”<br />
(Berksoy,1993: 1). Yüzyıllar süren bu gerçekçiliği tanımlama çabaları, çoğu zaman<br />
çeşitli bazen de birbirine zıt yorumların doğmasına neden olmuştur. Pozitivist<br />
düşünürler gerçekliği “şeylerin bağımsız nesnel kimliği olarak” tanımlarken, diğer<br />
taraftan idealistler “insan zihninden kaynaklanan kavramların oluşturduğu özel durum”<br />
diyerek fikir öne sürmüşlerdir.<br />
Toplumsal geçekçilik, gücünü toplumsal yaşamla olan bağlantısından alan,<br />
toplumsal hesaplaşmanın estetik bir seviyede gerçekleştiği bir alandır. Toplumsal<br />
gerçekç<strong>ile</strong>r, estetik değerler yardımıyla toplumsal olayları yorumlayarak toplumun<br />
karşısına çıkarmayı amaçlamaktadırlar. Bu sanat tarzı, toplumun durumunu<br />
yansıtabilme özelliğinden dolayı Türk resmindeki hiçbir eğilim, toplumsal gerçekçilik<br />
akımı kadar benimsenmemiştir. <strong>Gerçekçi</strong> yaklaşım ve bu açıdan gerçekçilik, Türk<br />
Sanatı’nda minyatürden beri süregelen bir yaklaşımdır. <strong>Gerçekçi</strong>liğin önemli özelliği,<br />
gerçek olanı ve gözle görülüp, elle tutulanı bir ayna gibi ifade etmesidir. Courbet, “Ben<br />
hiç melek resmi yapmadım, çünkü hiç melek görmedim” diyerek, sanat izleyicisine bir<br />
sanatçının zengin ve görkemli dünyasının tasvir edilmesi yerine, dünya gerçeklerini<br />
gözler önüne sermenin önemini vurgulamaktadır.<br />
1940’ların Türkiye’sinde egemen olan resim anlayışını halktan kopuk bulan bir<br />
sanatçı topluluğu, “Yen<strong>ile</strong>r” adı altında bir araya gelmişlerdir. Yen<strong>ile</strong>r için, resimde<br />
insanı ve insanın hayatını yansıtmak düşüncesi, sanatı toplumun hizmetine sokmak fikri<br />
<strong>ile</strong> örtüşmüş durmaktadır. Bu toplulukta yer alan <strong>sanatçılar</strong> arasında Nuri İyem, Abidin<br />
9