21.12.2022 Views

Lamure Dergisi 11

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Minik Hayatlar

Yusuf Özlem Yılmaz

Geceden kalma kuru soğuğun bedenleri yakan eşliğinde kar

yağışının tipiye çevirmesi yürümesini iyice zorluyordu. Küçük ayakları;

okul yolunu kapatan karın üzerinde kedi patisini andıran izler

bırakıyordu. Babasının elinde kürekle, ona geleceği için yol açma çabası

işini az da olsa kolaylaştırıyordu. Attığı her adımda zorlansa da

okula yetişebilmek için hızlı hızlı yürüme gayretindeydi. Şiddetini

arttıran rüzgâr, tipinin taşıdığı soğuğu bütün bedenine yayıyordu.

Eldiveni altında kalan minik ellerine dikenler batıyor gibiydi. Normal

şartlarda on beş dakikada yürüdüğü yolu bu çetin koşullarda bir

saatte tamamlayarak nihayet okuluna geldi. Ders çoktan başlamıştı.

Okulun içine girer girmez derin bir nefes aldı. Dışarıya nispeten

daha sıcak bir yere gelmenin mutluluğu ile üçüncü katta bulunan

sınıfına çıktı. Beyazlara bürünen eldivenleri dişlerinin de yardımıyla

parmak uçlarından tutup çıkardıktan sonra sınıfının kapısını çaldı.

Utanarak da olsa içeriye girdi. Sınıf arkadaşlarının hepsi şaşkınlık

içinde ona bakıyordu. Ürkek bakışlarla önce arkadaşlarını süzdükten

sonra öğretmenine döndü:

- Öğretmenim, geç kaldığım için özür dilerim. Çok kar yağdığı

için evimizin önü kapanmıştı. Babam karları temizledikten sonra

ancak yola çıkabildim. Bu yüzden geç kaldım.

- Hiç önemli değil Nilsu. Sen iyi misin? Çok üşümüşe benziyorsun.

Gel bakalım yanıma.

Nilsu, öğretmen masasının oraya, sandalyesinin yanına gitti.

Öğretmeni onun ellerine baktı. Elleri kıpkırmızı ve çok soğuktu. O

kadar çok üşümüştü ki ellerinin üzeri çatlamış ve kanamıştı. Tam o

sırada öğretmenine döndü:

- Öğretmenim eldivenlerim yırtıldı. Babam daha aylığını alamadığı

içim yenisini alamadı. Aylığını almasını bekliyoruz.

Öğretmeni onun ellerini sıcacık avuç içiyle biraz ısıttıktan sonra

oturması için yerine gönderdi. Yerine geçen Nilsu, hemen çantasından

kitaplarını ve defterlerini çıkardı. Öğretmeni dolan gözleriyle

oldukça başarılı olan Nilsu’yu izliyordu. Eğer eğitimi için arkasında

durulursa ileride çok güzel yerlere geleceğinden emindi. Ancak babası

çok geri kafalı bir insandı. Daha önce çıkarları doğrultusunda Nilsu’nun

ablasını okuldan alarak erken yaşta evlendirdiğini biliyordu.

Aynı şeyi kız kardeşi Nilsu’ya yapmasından çok korkuyordu. Bunu

önlemek için devamlı olarak babası ile görüşmeler gerçekleştiriyordu.

Nilsu’nun okuması gerektiğinden, onun çok başarılı olduğundan,

mutlaka eğitim hayatına devam etmesi gerektiğinden bahsediyordu

ama her görüşmeden sonra umutsuzluğa düşüyordu. Adamın onu

anladığından emin değildi.

Nilsu, bu sene dördüncü sınıftaydı. Seneye ortaokula geçecekti.

Çok sevdiği öğretmeni de bu sene tayin isteyip memleketine gidecekti.

Bu yüzden biraz burukluk yaşasa da öğretmeni ile her zaman

görüşeceğini bildiğinden daha bu yaşında kendini avutuyordu.

Okul ev arasında mekik dokuyarak ve zorlanarak geçen kara

kışın ardından nihayet bahar geldi. Yılsonu karnelerini alan öğrenciler

sevinçle evlerine dağıldı. Nilsu’nun öğretmeni öğrencilerinden

özellikle Nilsu’dan ayrılacağı için çok mutsuzdu. Ancak babasını Nilsu’nun

eğitim hayatına devam etmesi gerektiğine ikna ettiği için içi

biraz olsun rahattı.

O yıldan sonra öğretmeni ile Nilsu ara ara görüşmeye devam

etti. Ta ki Nilsu’nun yedinci sınıfa geçtiği seneye kadar. Birdenbire

bağlantıları koptu. Nilsu’nun babasına ait telefon da kapandı. Öğretmeni

ne kadar Nilsu’ya ulaşmaya çalışsa da bunu başaramadı. Köyde

onları tanıyan herkesi arasa da bir türlü onlara ulaşamadı. Sanki sırra

kadem basmışlardı. Tüm çabaları netice vermeyince bir süre sonra

öğretmeni içi parçalansa da aramaktan vazgeçti.

Bu olaydan iki yıl sonra umutlarını tamamen yitiren öğretmeni

bir gün okuldan eve yorgun argın dönmüştü. Apartmanın girişinde

bulunan posta kutusunda beyaz bir zarf gözüne takıldı. Zarfı eline

aldı. Üzerinde ismi yazıyordu ve bu el yazısını bir yerden tanıyordu.

Kimden geldiğini merak etti. Evine çıktıktan sonra üzerine bile değiştirmeden

oturma odasındaki koltuğa oturdu. Merakla zarfı açtı ve

okumaya başladı.

Merhaba Öğretmenim,

Ben, öğrenciniz Nilsu. Size bu mektubu yazmak için çok bekledim.

Elim bir gitti bir geldi. Sizi üzmekten çok korktum. Ama sizi

çok sevdiğim için ve beni merak ettiğinizden emin olduğum için size

kendimden haber vermek istedim. Öncelikle sizi, şefkatinizi, o sıcak ellerinizi,

güzel yüreğinizi çok özledim. Siz bizim köyden gittikten sonra

iki yıl daha okul hayatım devam etti. Sonrasında bizim köyden on kilometre

daha uzakta bulunan başka bir köye taşındık. Buranın şartları

bizim köyün şartlarından bile daha zordu ama alıştım. Yeter ki babam

beni okutsun, her zorluğa göğüs gererim, diye düşünüyordum. Ancak

babamın durumu günden güne kötüye gitti. Kalan son hayvanlarımızı

da satmak zorunda kaldık. Bu köye taşındığımızdan beri köyün

zenginlerinden biri benimle evlenmek istiyordu. Ama babam hem size

verdiği söz hem de annemin yaptığı baskılarla buna pek yanaşamıyordu.

Ancak durumumuz o kadar kötüye gitti ki beni o adamla evlendirmek

zorunda kaldı. Karşılığında yüklü bir para aldı. Durumunu

biraz düzeltti. Bunları okuduğunuzda gözleriniz dolacak biliyorum

ama sizin gibi öğretmen olmasını beklediğiniz öğrenciniz artık çocuklu

bir ev hanımı… Üstelik sadece on beş yaşında… Sizi çok özledim öğretmenim.

Benim için yaptığınız hiçbir şeyi unutmadım. Hala aklımda…

Bana anlattığınız hiçbir şeyi de unutmadım. Özellikle hayat bilgisini…

Nilsu

25

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!