21.12.2022 Views

Lamure Dergisi 11

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Rüya Defteri

Özcan Ünlü

1.

Sisli puslu zaman aralığında

Dünyanın en dar zaman aralığında

Sınandığımızı sanıp sınayarak

Kapı tokmaklarına vuruyoruz parmaklarımızı

İçeriden lanetli bir inleme sesiyle

İrkiliyor kulaklarımız

Oysa kulaklarımız

Her sabah en güzel müjdelere ayarlı

Tepeden tırnağa hülyalı dalgalarına

Kireçburnu’nda kilitli martıların

Susam kokulu lodoslarına

Bir tutam saç mesela bir dilim ıslak kek

Şeş beş zar şakırtıları yanında o eşsiz mahnı

“Iğdır’ın al alması”

Bütün nehir ağızlarında dudağının ıslaklığı

Sesinden uçan kırlangıçların kokusu

Gözüme çekilen buğusu nefesinin

Bak bu gece yarısı kalbime saplanan rüya

Giderken sen adımladığın kaldırımları

Altında yürüdüğün eleğimsağmayı

Dokunduğun bütün yaprakları da

Yanında götürüyorsun

O yüzden sensizken yaşadığım anlamsız

boşluk

Ortalığa sensizlik saçılınca

Ne oluyorsa biliyor musun

Birden oluyor her şey

Sıtmalı bir iskelede titreyen

Tedirgin teknelerin telaşsızlığı bile

Hatta küreklerin iş bırakma eylemi

Eni sonu bir sınama bu sınandığımız

Yoksul ülkemin şen şakrak albenisi

Aldatsa da kıyamet kopuyor o saatlerde

Alıp götürdüğün ateşler avcumda

Bu kanlı dar geçitte sabah akşam

Bitimsiz bir nöbette ah ile

Şimdi senin dudak kıvrımına iliştirdiğin

O içli gülümseme

Hangi göze armağandır

Gök kubbeyi çınlatan kahkahaların

Hangi kulağa

Bir kuğu gibi süzülen yaralı adımların

Hangi kalbe yol alır

Tuttuğun hangi fal

Kimin fincanına şölen

Şimdi senin ayak izin

Tek parantezli günler ve geceler

Boyunca büyüttüğüm dert kederli

Bir ardıç gibi düşüyor ardım sıra

Çocukların bilmediğim oyunlarına

Kelebeklerin eşsiz doğumlarına

Ağrılı ve tuhaf kabuslara her gece

Her Allah’ın gecesi bir mıhla

Çakılıyorsun

Gitme

Şimdi senin ince parmakların

Vururken si be mol

Kanun hükmünde

Vadesi bitmiş karanlık

Geçmişinle yüzleşiyorum

Hınzırca takılıyor gözüme

Sıkıca sardığın çiçek

Işıldayan gözlerin

Bir de

Pervasızca açtığın kalbini

Tutan mandalları

Umuda yatırdığım rüyalarımın

Un ufak

Zeytin yaprağı kokulu saçlarını da alıp

Gidersen bir gün

Çiy vurgunu gözlerimi de götür

Puslu bütün haritaları

Kuşpalazı hayretlerimi de

Bir vaat vardır doğar doğmaz

Kulaklarımıza okunan

52

Geçecek büyüyünce

Geçmedi çünkü masallar asılıdır zihnimize

Hiç eskimezler dönüp dururlar dünya iyisi

Bir vaat olarak kalbimizde

Senin eğilince kalbin benim parmaklarım

üşür

Nasıl bilmezsin kadife örtülü parmaklarım

Her vardiyada nöbet değiştirmesin diye

Dallarımı hırpalasa da damarından akan

Ağrılı kan bu benim ilk ve son suçum olsun

Ama yeter ki sen gitme duası dilimin

Boş verdiğimiz dolu zaman bardaklarında

Göğü parçalayan bir narayla tutuşuyorum

O yüzden ilk söylediğim yalanla

Yüzleştiriyorum işitirsin dürüstlüğümü

Uzaklardan kulağına çalınır bir türkü gibi

Ölüleri yıkamadan defnediyorlar artık

Teneşirler tüneği avare martıların

Sürpriz bir finale doğru koşuyor insanlık

Ben duruyorum salgınsa salgın sen yoksan

Neye yarar güvenli bölgede oluşum

Şimdi senin birikmiş sözlerin vardır

Sustuğun

Böyle bilmek dinlemek istiyorum kederden

O gördüğüm her neyse

Bildiğim

Bildirdiğin

Asılsız bir haber gibi

Kalsın olduğu yerde

Üzerini örten yemyeşil lotus yapraklarıyla

Kaynasın

Şimdi senden bilsem gayrı eksilen

Ne kalıyorsa geriye

Önce sesim kalıyor her yerinde

Görsen gördüklerimi

Ölesiye sarılırsın

Gölgeme ve sesime

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!