01.06.2017 Views

Gabriel Garcia Marquez - Yuzyillik Yalnizlik

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

havaya zehirli buhar saçıyor gibiydi. Askerler kısa boylu, tıknaz,<br />

hayvan yapılıydılar. At gibi terliyorlar, güneşte yanmış hayvan derisi<br />

kokuyorlar, dağlık bölge insanlarına özgü inatçı ve suskun bir<br />

dirençle dayanıyorlardı. Alayların geçişi bir saatten uzun sürdüyse<br />

de, bunlar peşpeşe çemberler çizerek dönen birkaç mangadan farksızdılar.<br />

Çünkü hepsi birbirinin eşiydi, hepsi aynı orospunun çocuklarıydı ve sırt<br />

çantalarıyla mataralarının ağırlığını, süngü çakılmış tüfeklerinin ayıbını,<br />

körü körüne itaatin onmaz çıbanını ve sözümona onur duygusunu hep aynı<br />

vurdumduymazlıkla yaşıyorlardı. Ursula, askerlerin geçişini gölgeler<br />

içindeki yatağında duydu ve haç çıkardı. Santa Sofia de la Piedad yeni<br />

ütülediği işlemeli sofra örtüsüne yaslanıp, oğlu Jose Arcadio Segundo'yu<br />

düşünerek, bir an için varoldu. O sırada Jose Arcadio Segundo yüzündeki<br />

anlatımı değiştirmeksizin, Hotel Jacob'un kapısından askerlerin geçişini<br />

seyrediyordu.<br />

Sıkıyönetim ilan edildi ve anlaşmazlığın çözülmesini sağlayacak bütün<br />

yetkiler orduya verildiyse de, ordu uzlaşma yolunda herhangi bir çaba<br />

göstermedi. Askerler, Macondo'ya gelir gelmez tüfeklerini bir yana<br />

bıraktılar, muzları kesip yüklediler ve trenleri çalıştırdılar. O ana kadar<br />

hiçbir şey yapmadan beklemiş olan işçiler, ellerinde muz satırlarından başka<br />

silah olmaksızın bahçelere girdiler ve sabotajı sabote etmeye başladılar.<br />

Plantasyonları ve satış depolarını yaktılar, yollarını makineli tüfek<br />

ateşiyle açarak ilerleyen trenleri durdurmak için rayları söktüler, telgraf<br />

ve telefon hatlarını kestiler. Sulama kanalları kana bulandı. Elektrikli<br />

kümes tellerinin ardında sapasağlam yaşayan Mister Brown, ailesi ve<br />

hemşehrileriyle birlikte Macondo'dan çıkarılarak, asker himayesinde<br />

güvenli bir yere götürüldü. Durum, kanlı ve dengesiz koşullarda<br />

sürecek bir iç savaşa dönüşme tehlikesini gösterince, yetkililer, işçileri<br />

Macondo'da toplanmaya çağırdılar. Sivil ve askeri yönetime elkoyan<br />

sıkıyönetim komutanının çatışmaya bir çözüm bulmak için<br />

cuma günü geleceği açıklandı.<br />

Jose Arcadio Buendia, cuma sabahı erken saatte istasyonda<br />

toplanan kalabalığın arasındaydı. Sendika liderlerinin yaptığı toplantıya<br />

katılmış ve Albay Gavilan ile birlikte kalabalığın arasına<br />

karışmak, olayların gelişimine göre kalabalığı yönetmekle görevlendirilmişti.<br />

Keyfi yerinde değildi. Ağzı şap gibiydi. Çevresine bakınırken, ufak alanın<br />

çevresinde askerlerin makineli tüfeklerle dizildiklerini ve Muz Şirketinin<br />

tel örgülerle sarılı sitesinin toplarla korunduğunu gördü. Saat on ikiye<br />

doğru, bir türlü gelmeyen treni bekleyen kadınlı erkekli, büyüklü küçüklü üç<br />

bin kişiyi aşkın kalabalık, istasyonun önündeki açıklığı doldurmuş, makineli<br />

tüfekli askerlerin tuttuğu sokaklara doğru taşmaya başlamıştı. Bekleyen bir<br />

kalabalıktan çok, panayırda eğlenen kişiler havasındaydılar. Türk<br />

Sokağından pide arabalarını, limonatacıları getirmişler, bekleyişin<br />

gerginliğine ve yakıp kavuran güneşe rağmen neşelerini yitirmemişlerdi.<br />

Saat üçe yaklaşırken, trenin ertesi günden önce gelmeyeceği söylentisi<br />

yayıldı.<br />

Kalabalık hayal kırıklığı içinde göğüs geçirdi. Bunun üzerine, namluları

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!