You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
TARİHÇE<br />
Eğlence yaşamının önemli unsurlarından birisi olan Karagöz’de de alkol<br />
kullanan karakterler vardır. Bunlar arasında tiryakiyi sayabiliriz. Karagöz’deki bu<br />
karakterler de bize yasak olduğu söylenen alkolün Osmanlı’da kullanıldığının birer<br />
işaretidir.<br />
Osmanlıda şarabın yanı sıra, normal bira da üretiliyordu. İmbikten geçirilmiş<br />
konyağa benzer Rusya ve Polonya’dan bir içkiyi kadınlar da erkekler de bol bol<br />
içiyorlardı. Bu votkaydı. Votkanın yanı sıra kaynatılarak yapılan bal şarabı da<br />
içiyorlardı. Bal şarabı Osmanlılar tarafından sıkça ve bolca içilirken, konyağı<br />
İstanbul’da bulabilmek çok zordu. Osmanlı halkı konyağı bulduğu zaman sek olarak<br />
değil, şaraba katarak içmeyi yeğliyordu.<br />
Bu içkilerden başka “şarap rakısı” da üretiliyordu. Şarabı imbikten geçirerek<br />
üretilen tadı konyağı andıran, ağzı yakar derecede sert olan bu içki “Türk rakısı”nın<br />
öncüllerinden birisidir. Osmanlı halkı tarafından çok sık olarak içilen “şarap rakısı”nı<br />
İstanbul’da konuk olarak bulunan yabancılar pek beğenmezlerdi.<br />
Ey saki! Meclis hazır oldu, kadehler dönsün.<br />
bu ruh verici meclisin neşesiyle sarhoşlar dönsün.<br />
Osmanlı tarihinde içkilere yasak ön planda gelmekle birlikte, alkollü içkilerden<br />
vergi yoluyla kazanç elde etmekten de devlet geri durmamıştır. Diğer tüm devletlerde<br />
olduğu gibi yasaklama ve vergi ikilemi hep yaşanmıştır. Başlangıçta alkollü içkilere<br />
“Şıra resmi” adı ile bir vergi uygulanmıştır. Bunu ‘cizye’, ‘zecriye’, ‘reftiye’, ‘ithaliye’<br />
resimlerine dönüşerek vergi sayısı çoğalmış, 1859’ da değişik vergiler “Rüsumu<br />
Müştemia’ (birleştirilmiş vergiler) adı altında toplanmıştır. 1867 yılında çıkarılan bir<br />
tüzükle, ispirtolu içkilerin satışına da bir vergi getirilmiştir. ‘Birleştirilmiş vergiler’<br />
imalat bedeli üzerinden, ‘Resmi Miri’ olarak bayilerden mağaza ve dükkanlarının yıllık<br />
kiralarına göre, İstanbul da 100 ve diğer illerde 30 kuruştan az olmamak üzere<br />
‘beyiye resmi’ olarak, iki ayrı vergi olarak tahsil edilmekteydi (Zat, 2002).<br />
“Resmi Miri”, tanzimat başlangıcında (1877) rakı bedelinin yüzde 10’u idi. Bu<br />
oran sonradan yüzde 15’e çıkarılmıştır. 1878 yılı sonralarında gittikçe artan<br />
imparatorluk borçlarının ödenmesi çarelerinin araştırmaya başlanmıştır. Bu dönemde<br />
kurulan “Rusumu Sitte” idaresi, vergilerin takibi için 1880 yılında faaliyete geçmiştir.<br />
Ancak, hükümet ve dış alacaklılar arasında da yapılmış olan anlaşmanın bir<br />
maddesiyle hükümet alacaklılar hakkında daha uygun tedbirler almak yetkisine de<br />
sahip olduğundan buna dayanarak yaptığı yeni toplantılar sonunda tanzim edilen<br />
layiha 1881 günü İkinci Sultan Hamid’in tasdiki ile, Muharrem Kararnamesi adı<br />
altında yürürlüğe girmiştir. “Rakı vergisi” diye anılan “Rüsumu Sitte”, Duyun’u<br />
Umumiye’ye önemli bir gelir sağlamıştır.<br />
Diğer tasavvufi felsefelerin kaderciliğinin aksine Bektaşilik’te insan Allah’ın<br />
verdiği aklı kullanan, geleceği planlayan, sorumluluğu olan ve ahlakı kadere<br />
bağlamayan bir varlıktır. Bektaşilikte belli ortam ve kurallar çerçevesinde alkol alımı<br />
yasak değildir. Bektaşiler dem ve demlenme anlayışını şöyle açıklamakta: “İçki<br />
ağızdan değil, kulaktan içilir ve biz ona içki değil dem deriz. Sofrada dem alınması<br />
ilahi feyzi ve kutsal aşkı simgeler. İdrak ve algılamanın açılımını olabilenin en üst<br />
seviyesine ulaştırabilmek anlamını içerir. Bu nedenle dem kulaktan içilir, söz ağızdan<br />
söylenir”.<br />
17