«Şimdiye kadarverilen örneklerdedaha ziyade Türktarihini gündemegetiren MillîSinema anlayışıbundan sonra,Türk insanınınyarınki tavrını datespit etmelidir.Düşülen çıkmazlarınaltmda yatanher realite ortayaçıkarıldığı sürecebir kötülük unsuruolmaktan kurtulur.terasan değişiklikler gösterir. Birdönemin en çok tutulan yıldızları,erkeğini her ne pahasına olursa olsunseven ve uğrunda can verenşarkıcılar, türkücüler ya'da oyuncukadınlar; elli'lere doğru yerlerinidaha cazip; bir bakışta yürek yakanhem cinslerine bırakırlar. Uğrunacinayetler işlenen, yuva yıkan,iyi aile babalarını yoldan çıkarankadın tipi. kısa zaman evveline kadarsinemamızın vazgeçilemeyenkarakterleridir. 60.'tan sonraki yenianayasanın sağladığı imânlarlasinemamız, şuurlu bir çalışmayla.artık, insanların gündelik hayatlarınagirmeye, onları yönlendirmeyebaşlar. Estetizmi daha ziyâde dönemin<strong>edebiyat</strong>ı gibi, köy ve köylü iletoplumun belli bir kesiminde (özelliklegecekondu, kenar mahalle, işçi)gören bu devir sinemacılarımız;kaba bir realizmle Türk toplumunabir ideolojinin yerleştirilmesi içinçalışıyorlardı- Yılanların Öcü (1962),Susuz Yaz (1963), Suçlular Aramızda,Yarın Bizimdir (1964) vb. filmlerdedaima aynı hedefi işaretederler. Fakat bunların ideolojik tavırları,1968'den sonra ortaya çıkanve az çok devamları olanlar kadarşuurlu değildir. Sadece şekil olarakyoksulluk, aşağılanmak gibi temalarıişleyerek amaçlarına ulaşmakgayesinde görünürler. 68'den sonrakileriise asıl çıkış yolunun nasılbulunacağını, eylemin ne demekolduğunu, birlik ve beraberlik, sömürüve sömürü düzeni gibi temalarlaçok daha etkili olmayı başarmışlardır.Bu tarz çalışmalar yapılırkensinema tekniği, sinemanınbütünüyle bir san'at olduğu gerçeğidaima gözden kaçmış, arka plânaitilmiştir. Bunun değişik sebepleriolabilir- Fakat estetizmin sadecekaba realizmle sağlanmak istendiği,hatta bunun dikkate dahi alınmadığıtartışılmaz bir gerçektir-Çok partili döneme geçilen yıllardanbaşlayarak, günümüze kadarolan zaman diliminde Türk Sinemasıen hızlı değişimini yaşamıştır.Elli'li yıllara kadar büyük birdeğişikliğin görülmesi mümkün değil.Tiplerde olsun, anlayışlarda olsun,az ya da çok farklarla bir takımdeğişimler olmuş, bütün budeğişikliklerin neleri getirip nelerigötüreceği hiç dikkate alınmamıştır-Halbuki Türk insanı altı asırlık birimparatorluğun enkazından, Tanpınar'ındeyimleriyle «genç TürkiyeCumhuriyetimi yaratmıştır. Köklübir kültürü ve medeniyeti olmayanmilletlerin yeni hamleler yapmasıgüçtür. Bu macerayı ortaya koyabilecekbir tek anlayış görülür sinematarihimizde; Millî Sinema.Toplumsal Gerçekçiler'den ziyâde68' sonrası Militarist Sinema'nınkarşıtı olarak beyaz perdeye yansıyangörüşün temelleri, İslâm! motiflerlesüslü Türk insanının dününeve bugününe dayanıyordu- Dahaaçığı; tarihin bir misyonu vardı; bumisyon ancak günümüze bir takımyollarla aktarılarak gerçekleştirilebilirdi-Yarının sağlıklı toplumları,ancak tarihlerinden güç alarak ortayaçıkardı- Geçen yazımızda dadeğindiğimiz gibi. Milli Sinema'cılarkavramların gerçek ma'nâlarıyla,bir TÜRK SİNEMASI ortaya koymakistiyorlardı, örneklerini 70-75arasında görebildiğimiz Millî Sinema,sonraki yıllarda televizyondadaha bariz şekilde ortaya çıkar. Şimdiyekadar verilen örneklerde dahaziyade Türk tarihini gündemegetiren Millî Sinema anlayışı, bundansonra, Türk insanının yarınkitavrını da tesbit etmelidir. Düşülençıkmazların altında yatan her realiteortaya çıkarıldığı sürece, birkötülük unsuru olmaktan kurtulur.Biz, dünü yaşadık, bugünü yaşıyoruzve yarını yaşayacağız- Ferdîya da içtimaî bir takım mes'elelerimizdün vardı, bugün var ve yarında olacaktır- Ve Millî Sinemayarma nasıl bakıyor?1960-70 arasında dikkati çekenbir başka sinema akımı kendilerine«Ulusal Sinemacılar» adını verenve Kemal Tahir'in Osmanlı devletdüzeni ile ekonomik yapısındankaynaklanan tarih görüşünü benimseyenHalit Refiğ- Metin Erksanekilisidir. ilk çalışmalarını «ToplumsalGerçekçiler» arasında verenbu iki yönetmen, sonraki yıllardakendi başlarına, daha çok görüntüyedayanan bir sinema estetiğinden
yola çıkarlar. Türk Sineması o zamanakadar ki görüntüsüyle böylebir endişeden uzak, tamamen tipedayalı bir özellik gösteriyordu- Seyircininyabancı olduğu bu estetizm,ister istemez zamansız bir çıkışolarak kaldı- «Sevmek Zamanı»bu anlayışın en güzel örneklerindendir-Metin Erksan'ın televizyoniçin sonraki yıllarda çektiği «BeşHikâye» yine aynı doğrultuda elealınabilir- Bu hikayelerdeki dialogkıtlığı- vurdulu-kırdılı star sisteminealışmış seyirci için anlamsız oluyordu-«Geçmiş Zaman Elbiseleri»gibi belli bir estetik görüşün mahsulüolan hikâye, aynıyla televizyonaaktarılınca netice fiyasko olarakkalacaktır- kalmıştır da- Canım SanaFeda, Erkek ve Dişi, Sensiz Yaşayamamgibi filmler bu anlayışıngöstergeleridir-1975'den sonra sinemamız, birseks dalgasının ortasına atılırken-kasıtlı ya da kasıtsız-sinemacılarımızTürk insanının bağlı bulunduğubir takım değerlerin olduğunudüşünmezler- Her şeyden evvel ekonomikyapıyı suçlayan ve seyircininseks filmlerini tuttuğunu ilerisüren yapımcılarımız aynı yıllarda,halkı afişlerin önünden dahi geçemezhale getirirler. Alçalıp yükselenbir sinema sanayi, yozlaşmış,kendi kendini ölüme mahkûm etmişstar sistemi- hatta dublajda bilebellli isimlere bağlı kalan Yeşilçam,bugün artık çırpmıyor- Seksenliyıllara gelindiğinde, işletmeciler büyükbir telaş içindedir artık- Televizyonunve videonun normal fonksiyonunuyerine getirmesi bile sinemamızınölümüne sebep olarakgösterilebiliyor- Artık günlük hayatınhemen her safhasında, halkımızkomik olaylar için «Türk filmi gibi»cümlesini sarfediyor- Peki sinemacılarımızınyeni çıkış yollarıararken başvurdukları çareler neler?Bunlardan bir ikisine buradadeğinelim:Birincisi; basından da yararlanarak,sinemamızın yeni bir atılımiçinde olduğunu kabul ettirmek-Bu fikri görünce aklımıza hemenSpengler'in cümleleri geliyor: «Basınınbuyrukları istediği gerçekleriortaya koyar, dönüştürür ve değiştirir-Üç haftalık bir basın çalışmasıyapılmaya görsün, herkes gerçeğit!) kabul eder (...)» Üzerindedüşünmeyi okuyucuya bırakıyoruzikincisi;starlara seks filmleriyaptırmak ve o yolla seyirciyi çekmek-Bugün piyasaya çıkan -ve çekimleriyapılan-bir çok film bu yollatutunmak iddiasındadır- Fakatbunu yaparken de «yeni bir cinsellik»sloganının ucuzluğuna sığınılmaktadır-«Bir Yudum Sevgi» örneğindeolduğu gibi... Kadının ekonomiközgürlüğünden ziyâde, sırf cinsîarzularına tatmin için yeni eylemleregirişebileceği Markist literatürçerçevesinde ele alınıyor- Veeğer böyle giderse seyircinin dahauzun zaman sinema salonlarına itibaretmiyeceğini ister istemez sinemamızadına bir kayıp olarak düşünüyorinsan- Kaliteyi bir kenara bırakanve sloganlarla yaşamaya çalışanbir anlayışın çağdaş dünyasineması seviyesinde eserler vermesibeklenemez. Ayrıca her ülkeninkendine has kültürel yapısı onunsan'atlarını ortaya çıkarır. Bugünbir Amerikan Sineması'ndan bahsedilebiliyorsabunun sebebi her yönüyle-Western'lerdahil-Amerikanhalkının endişelerinin sahneye aktarılmasındandır.Evet! «Türk filmi gibi bir şey!»Selim İleri sinemamızla ilgili biryazısına «Genel Görünümüyle TürkSineması Melodramatik Bir Romandır»başlığını seçmiş- Biz ise «genelgörünümüyle Türk Sineması trajikomikbir romandır» diye düşünüyoruz.Sırası geldikçe endişelerimizive tekliflerimizi yazmaya devamedeceğiz-1. Türk Sineması Kronolojisi, 1895-1966, Nijat özen, Bilgi YayıneviAnk; 1968-2. Türk sinemasında ideoloji, MesutUçakan, Düşünce Yay- ist- 1077-3- Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri.Zorakiş Gemi, MeteTuncay Bilgi Yay. Ankara, 1972-4- Milliyet Sanat Dergisi,Ağustos 1983-S- 77, 1«Kaliteyi birkenara bırakıpsloganlarla yaşamayaçalışan biranlayışın çağdaşdünya sinemasıseviyesinde eservermesibeklenemez...»