«Müslüman pratiğinmûnis,kendindengeçmiş,ayağını, tırnağınıeski bir hamamdasaatlerce karıştırırgörüntüsü,bizlerin başkaldıran,karşı koyan,direnen 'milliyetçi'duygularımızlabağdaşmıyordu.»«Dünyanın çokyerinde olduğugibi siyasi milliyetçilerhâlâ batıcıdeğerlerin karşısındaeski hissiyatlarıylave yinesosyal realitenininadına hergünbiraz daha renklerinikaybetmektedirler.1985Türkiyesindeteknolojinin getirdiğideğerler karşısındabütün budeğişmeyi kontrolaltına alabileceğinisöyleyenler niçinhâlâ politikacılarve particileroluyor...»müyordu. Birgün düşlerimize giren Çinli çaşıt kızları çadırdan kovup, Türklerinüç asırda gerçekleştirdiği bu müslümanlaşmayı, islâmlaşmayı Gazali'nin,Rabbaninin kitaplarına sarılarak gerçekleştirmeye çalıştık. «Nalları altın,dan» bu küheylana yeri geldi börg, yeri geldi takke aynı güzellikte yakıştı...)TEKNOLOJİ'Yİ NASIL ALACAĞIZ?Evet, Batı tekniğini alacağız, lâkin yanma kendi millî değerlerimizi koyarak.Bu soruyu 1950lerde birçok dergi baş mesele yaptı. Mümtaz Turhan'ınGarplılaşmanın Neresindeyiz? kitabı Gökalp'in eslerlerinden sonra didik didikettiğimiz bir başka temel kitabımız. Mümtaz Turhan Türk Düşüncesi Dergİsi'-nin bu suale benzer bir tartışmasına verdiği cevapta, Gökalp'in iddiasını devamettirir. Ve bütün hayatı bu iddianın devam ettiğinin göstergesidir.Türk milletinin millî değerleri diğer milletlerle kıyaslanmayacak kadar derinve güçlü saiıklere bağlıdır. Batılılaşma garpçı zihniyet eliyle nereye kadar götürülmüştü?Bütün bir millî kültür, millî benlik yok mu oluyordu? MümtazTurhan oevap veriyor : «Hakikatte gerek tarih, gerek sosyal antapoloji, bir cemiyetinbaşka bir medeniyete mensup bir millet tarafından işgal edilip, biyolojikve içtimai bakımdan tamamiyle temessül edilmedikçe onun kültürünü bütünüylebenimsemesi mümkün değildin) ...«Şu halde bütün dava, daima taklitçibir merhalede -kalmadan, içtimaî inhilâle uğramadan, yaratıcı bir terkiplekendimize has orijinal bir kültür meydana getirmektir. Bu da ancak buterkipte kullanmak üzere garpten alacağımız unsurlarla kendimizden kata.cağımız kıymetlerin., tam, doğru ve kafi bir şekilde tayin edilmesiyle mümkündür.»Evet, bu kendimize has orijinal kültür veya kendimizden katacağımızkıymetler 19#5 Türkiyesinde ne kadar mümkün oldu?.Mümtaz Turhan'ın bu iddiaları ve bütün fikirleri belki de 70'li yıllardayayın hayatına başlayan Töre dergisinde kendini buldu. Töre dergisinin ilkyıllarında seri yazılar yazan Erol Güngör Bey'in bütün fikrî endişesi de bunoktada toplanmakta, ve siyasî bir aksiyonun heyecanı da bu fikirleri dahayere basar bir hâle getiriyordu. Erol Güngör, kendi millî kültürü gibi ağırbaşlıvakar sahibi, gerçek bir ilim adamına yakışır bir üslûpla bizi cezbediyordu.Bu cazibe halen devam ediyor. Ve ısrarla, teknolojiyi milliyetçi düşünceninfikrî ve siyasî çabalarıyla kontrol altına alabiliriz, alınabilir gibisineyazıyordu. Bu mümkündür diyordu.Erol Güngör'den çok şey Öğrendik. Tarih şuuru, millî karakterin önemi,millî kültür, manevî kültür.. Millî tutumların ve millî davranışların şekillenmesindeona çok şey borçluyuz.Erol Güngör'ün kitapları Türkiye'de her ilim adamına nasip olmayan baskılarve trajlar yaptı.MİLLİYETÇİLİĞİMİZMilliyetçi düşünce çok geçmedi, çok güçlü bir tarih şuurunu inşa etmeyeçalıştı. Buna başlı başına bir tarih cereyanı diyebilirmiyiz, bilemiyorum. Bubize has değil, dünyanın her yerinde hemen böyle olmuştur. 1850lerde kurulanAlman Tarih Okulu'nun tarih incelemelerinde ve dolayısıyla bir kültürünanlaşılmasında ve oturtulmasında ne kadar ehemmiyetli bir yeri olduğunubiliyoruz.Fikrimizin temeline tarih şuurunu oturttu. Fikrimiz bizatihi tarihin ken.dişiydi.Erol Güngör bey, bir başka ifâdeyle de «milliyetçiliği», tarih karşısında biryorum ve bu yorumların hayata geçirilmesi djye izah etmektedir. Milliyetçiiçin tarih şuuru, bir Marksist için sınıf şuurunun aksi yönde benzeridir. Sınıfşuuru insanın sınıfıyla bütünleşen, onunla siyasallaşan ve onunla düşünen birduyguyu, bir fikri, bir mizacı da peşinden getirir. Aynı şekilde tarih şuuru, hemenher milliyetçi fikir sahibinin tarihiyle özdeşleşmesini belli şartlarda şartkoşar. Ve bir millî karakter zihinlerde yavaş yavaş şekilleniyor.
Hâkimin mesleğiniz nedir sorusuna bir komünistin «profesyonel devrimciyim»dediği gibi, bu tarih şuurunun insanı da aynı soruya aslında, «Alp -eren»im cevabını sözlü değil, kültürünün gereği davranışlarıyla vermek ister.Yani davranış ve tutumlarımızın ideal formlarını tarihten alıyoruz. Neslimizininsan ve hayat karşısındaki tavrı, bizim için vazgeçilmez senettir. Buanlayış bu gün müşteki olduğumuz «millî» kelimesi etrafında yaygın görüşleridüşündürsün isterim. Garpçı, batıcı anlayış ne kadar kendi kimliğini belirtmeğeçalışırken kurduğu tamlamanın ikinci kelimesinde «milliyetçiliği»kullanımalktaysa da, böyle bir tarih şuurunun ve böyle bir kültürün farkındaolmadığı için bu tamlama şüphesiz sosyolojik olarak da yanlıştı, ve bizlerlearalarında çok büyük derin ayrılıklar vardı.. Halen de.Bu tarih şuurunun oturtulmasında sözünü ettiğimiz milliyetçi düşünce,diğer bütün frekanslarda manşete çekilen «milliyetçilik»ie farklı bir yapıyasahip olmuşlardır. Bu belirginliğin dozajı bizler için çok önemlidir. Bugünbu kelimelerin arka plânları sosyal hayatımızda irdelenirken bir hayâl kırıklığınıyaşıyorsak, bu belirginliğin zaman içinde erimesi, siyasî aksiyonuntemel şartı olan sosyal karşılıklarının bir türlü inşa edilememesi ve bulunamamasışeklinde olmuştur. Çünkü batılılaşma karşısında tutunabilmek içinkendi şahsiyetimizde ve günlük hayatımızda karşılıkları olan kültür değer-'lerimizde ifâdesini bulan «milliyetçilik» çok önemliydi. Ve hâlâ bu öneminisürdürmektedir. Biz bu, soruları hep «müslüman olup» cevapladık. Tarih şuurununyukarıdaki yorumu karşısında milliyetçi düşünce ister istemez heptek, hep yalnız ve siyasî şemanın ve sosyal hayatın dışında kaldı. (Ama,Allah şahidimizdir, bir nesil hakkıyla bu şuurun her nesle nasip olmayankaranlık gecelerin ender görülen kuyruklu yıldızları gibi ifâdesi olmuşlardır.Şimdi kaydıkları başka gecelerde alınları ak, yürekleri o kadar temizdir.}Bizim için çok önemli olduğu için tekrar ediyorum: Aynı ülkede, aynıkavram altında, aynı kelimeyle ifâde edilen bir başka ülkenin çocukları gibiydik.Bolşevikler ve menşevikleri andırıyorduk. Çünkü, ısrar ediyorduk, milliyetçiliğinsosyal hayatta mutlaka fertten topluma karşılıkları olmalıdır. Bubizim batılılaşma, teknoloji, sanayileşme vs. karşısında en çok güven duydu-.ğumuz ana fikirdir. Ama bu böyle olmadı. Bu farklılaşma üniversitede vesosyal hayatta belirgin bir şekilde ortaya konulabildi mi? Şimdi, bu karakterinçizilmesine mâni olan hem kavramları hem şahsiyetleri içice özetleyerek,yani zihinle yüreğin macerasını vermeye çalışarak bunu anlatmayaçalışıyoruz.Fakat, bu farklılaşmanın dışardan net bir şekilde görülemeyişinin müsebbibiniöyle zannediyorum, siyasî aksiyonun büründüğü siyasî kimliğin tarifindearamak gerekir. Aksine, zaman içinde alabildiğince «eklektik» ve «genelanlayışlarla» birlik çabast güden siyasî aksiyoner düşünce bize göre tarihî yanlışlarındanen büyüğünü yapıyordu. Ve bu yüzden, bugün, «millî», «millî kültür»,«Millî değerler» gibi kavramların siyasî karşılıkları vardır, lâkin sosyalhiçbir alanda karşılıkları reel ölçeklerle oluşmamıştır.Milliyetçi fikrin «millî kültür» etrafında verdiği eserler bugün dahi dikkatleincelenirse, ne büyük tarihî yanlışların veya aceleci ve siyasî tutumlarınkurbanı olduğunu görürüz, öyle zannediyorum, Emine Işınsu bu idealkimliğin oturtulmasında, milli karakterin yaygınlaşmasında öncülük eden romanlarınınen sonuncusu olan Cambaz'da dikkate değer bir çizgiye gelmiştir.Aslında, yazımızın başından beri sorduğumuz «millî» ve «millî kültür»ünarka plânında yer alan sosyal karşılıkları bir tarafa bırakıp bu romanın coğ..rafyasma girmek gerekir. Çünkü Işınsu'nun millî karakter tipinde yaptığırötuşlar dikkate değerdir. Karakterlerini tercih ederken, bütün edebî ve fikrîKavgasını adadığı tipin dışına çıkması veyahut öyle bir intiba uyandırmasıbu tartışmamızı aslında çok yakından ilgilendiriyor. (TÖRE'nin Emine Işmsuöze Sayısında Turan Bozkurt müstear ismiyle yazılan bîr yazıda bu endişeninüstünde esrarengiz bir üslûpla Emine Işınsu'nun yakalarına yapışarak sorulmuşbirçok soru vardır, dikkatle okunmasını tavsiye ederim.)«Erol Güngör,bir başka ifâdeylede de milliyetçiliğihayat karşısındabir yorumve bu yorumlarınhayata geçirilmesidiye izahetmektedir.Milliyetçi içintarih şuuru birMarksist içinsınıf şuurununaksi yöndebenzeridir...»«Milliyetçiliğinsosyal hayattamutlaka ferttentopluma karşılığıolmalıdır. Bubizim batılılaşma,teknoloji, sanayileşmevs.karşısında ençok güvenduyduğumuz anafikirdir. Ama buböyle olmadı...»