25.03.2018 Views

İslam Alimleri Ansiklopedisi 2

İslam Alimleri Ansiklopedisi 2

İslam Alimleri Ansiklopedisi 2

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

oradan ayrıldı. Ancak halife ile Leys bin Sa’d ve bir de hizmetçisi Lûlû kaldılar. Leys bin Sa’d: “Ey<br />

mü’minlerin emîri! Benim sana söylediklerim hakkında, bana bir teminat verir misin ki, her söylediğimden<br />

ve yaptığımdan bana zarar gelmesin?” dedi. Halife, “Evet! Sana her türlü teminat verilmiştir. Emin olabilirsin<br />

ki, sana hiçbir zarar gelmez.” Bunun üzerine Leys bin Sa’d, bir Kur’ân-ı kerîm getirilmesini istedi ve<br />

halifeye dedi ki: “Ey mü’minlerin emîri! Şu Mushafı eline al ve baştan sonuna kadar sayfa sayfa aç! O da<br />

aynen söylediği gibi tek tek açtı. Rahman sûresine geldiği zaman, bu sûreyi okumasını söyledi. Sûrenin<br />

başından okumaya başladı. Tam, “Her kim ki, Allahü teâlâdan korkarsa, ona iki Cennet vardır!”<br />

âyet-i kerîmesine gelince, “Dur, ey mü’minlerin emîri! dedi. Halife, bu işten birşey anlıyamamıştı. Hattâ<br />

kızar gibi oldu. Önce verdiği sözü hatırlattıktan sonra Leys bin Sa’d, O’na “Sen, Allahtan korkarsın değil<br />

mi?” diye sordu O da: “Vallahi, ben Allah’tan korkuyorum” dedi. O zaman Ley” bin Sa’d da: “Ey<br />

mü’minlerin emîri, sana müjdeler olsun! Allahü teâlâ sana bir değil, iki Cennet verecektir” buyurdu. Halifenin<br />

yeminine çâre olan fetvayı işiten hanımı Zübeyde de çok sevindi. Halife ona: “Sen çok doğru söyledin<br />

ve iyi fetva verdin!” dedi. Bundan sonra da: “Şimdi benden ne dileğin varsa iste!” dedi, Leys bin<br />

Sa’d da: “Şu yanınızdaki hizmetçiyi ve Mısır’da senin ve hanımının arazilerini de isterim. Fakat mallarınızı<br />

emânet ve ariyet olarak istiyorum. Mülkünü istemem!” dedi. Halife de: “Arazilerimizin hepsi mülk<br />

olarak senin olsun! Emânet değil” dedi. O da, mülkünü istemediğini, sadece kullanmak üzere istediğini<br />

bildirince, halife onun isteğini kabul etti. Kendisi ve hanımı Zübeyde tarafından çeşitli kıymetli hediyeler<br />

ve ikrâmlar takdim edilip izzet ve ikrâmla Mısır’a uğurlandı.<br />

Leys bin Sa’d’ın rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerde, Peygamberimiz buyurdu ki:<br />

“Vallahi ben, günde yetmiş kerreden fazla Allaha tövbe eder, istiğfârda bulunurum, “<br />

“Bir kimse, namazdan sonra 33 kerre (Sübhanallah), 33 kerre (Elhamdülillah), 33 kerre (Allahü<br />

Ekber) ve bir kerre de (Lâ ilâhe illâllahü vahdehü lâ şerike leh. Lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve alâ,<br />

külli şey’in kadir) derse, Allah onun bütün günahlarını affeder. Günahları, deniz köpükleri kadar çok olsa<br />

bile!..”<br />

“Sizden biriniz kıbleye karşı bevl etmesin!”<br />

“Ben sizi, sarhoş eden her şeyden men ediyorum.”<br />

“İnsanoğlunda üçyüz altmış organ, yahut kemik, yahut mafsal vardır. Bunlardan her biri için her<br />

gün bir sadaka var: Her iyi söz bir sadakadır. İnsanın kardeşine yardım etmesi bir sadakadır. Verdiği bir<br />

içim su sadakadır. Yoldan eziyet veren şeyi gidermek bir sadakadır.”<br />

1) El-A’lâm cild-5, sh-248<br />

2) Vefeyât-ül-a’yân cild-4, sh-127<br />

3) Tehzîb-üt-tehzîb cild-8, sh-459<br />

4) Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-207<br />

5) Mîzân-ül-i’tidâl cild-3, sh-423<br />

6) Hilyet-ül-evliyâ cild-7, sh-318<br />

7) Târîh-i Bağdâd cild-13, sh-3<br />

8) Câmi’u-kerâmâti’l-evliyâ cild-2, sh-238<br />

MÂLİK BİN DÎNÂR:<br />

Meşhûr âlim ve velîlerden. Künyesi Ebû Yahyâ’dır. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 131<br />

(m. 748) senesinde Basra’da vefât etti. Babası bir rivâyete göre Sicistân diğer bir rivâyete göre Kabil<br />

esirlerindendi. Mâlik bin Dînâr (r.a.) Enes bin Mâlik, Ahnef, Hasen-i Basrî, İbn’i Sîrîn, İkrime ve daha<br />

birçoklarından hadîs rivâyet etmiştir. Kardeşi Osman Hâris bin Vecih, Abdüsselâm bin Harb, Ca’fer bin<br />

Süleymân Ed-Dâbî ve başkaları da ondan hadîs rivâyet etmiştir. İlmi Hasen-i Basrîden (r.a.) öğrendi ve<br />

O’nun sohbetinde kemâle geldi. Hattatlık yaparak geçimini temin ederdi. Gençliğindeki sefîh (kötü) hâline<br />

tövbe edip, dîne uyma hususunda son derece titiz davranmış ve yükselmiştir. Duâsı kabul olanlardandı.<br />

Kerâmetleri ve menkıbeleri meşhûr olan bu zâta, Mâlik-i Dînâr (Dînâr sahibi) da denilmiştir. Bu<br />

ismin verilmesinin sebebi şöyle rivâyet edilmektedir Bir defasında gemiye binmişti. Gemi ilerleyince gemici<br />

ondan ücret istemiş, o da parasının olmadığını söyleyince, bayıltıncaya kadar dövmüşlerdi. Ayılınca,<br />

ücreti vermezsen seni denize atacağız diyerek tutup kaldırdıklarında, suyun yüzünde bir çok balıkların<br />

ağızlarında birer dinar (altın) olduğu halde gördüler. Bunun üzerine o, balıkların ağzından iki dinar<br />

alıp gemicilere vermiştir. Gemiciler bu hâli görünce onun evliyâ olduğunu anlayarak özür dilemişler. O<br />

ise bu hâdise üzerine gemiden inip, deniz üzerinde gözden kayboluncaya kadar yürüyüp gitmiştir.<br />

Buyurdular ki: “Hasta olduğum bir zamanda kimsem yoktu. Ba’zı şeylere ihtiyâcım vardı. Yürümeye<br />

takatim olmadığı halde, sıkıntı ile yavaş yavaş yürüyerek çarşıya çıktım. Bu sırada şehrin ileri gelenlerinden<br />

birisi geçiyordu. Bekçiler bana kenardan yürü diye bağırdılar. Takatim olmadığı için yavaş<br />

yürüyordum. Biri geldi. Omuzuma şiddetli bir kamçı vurdu. Ertesi gün o adamın elinin kesildiğini duydum.”<br />

- 179 -

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!