İslam Alimleri Ansiklopedisi 2
İslam Alimleri Ansiklopedisi 2
İslam Alimleri Ansiklopedisi 2
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Enes bin Mâlik’den rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte O’nun şöyle buyurduğunu nakletti: “Birgün<br />
Resûlullah (s.a.v.) aramızda idi. Biraz sonra bir miktar uyudu. Sonra gülümsiyerek başını kaldırdı. Biz,<br />
gülmenizin sebebi nedir yâ Resûlallah” dedik. “Az önce bana bir sûre indirildi” buyurdu.<br />
Arkasından şunu okudu: “Rahman ve Rahim olan Allahü teâlânın adıyla: Gerçekten biz sana<br />
Kevser’i verdik. O halde Rabbin için namaz kıl, Kurban kes! Sana düşmanlık eden yok mu! İşte<br />
ebter (soyu kesik) odur!..” Sonra “Kevser nedir bilir misiniz?” buyurdu. Biz Allahü teâlâ ve Resûlü<br />
bilir” dedik. “O Rabbimin bana va’d ettiği bir ecirdir. O’nun üzerinde pekçok hayır vardır. O bir havuzdur,<br />
kıyâmet gününde ümmetim O’na gelecektir, kabları yıldızların sayısıncadır.”<br />
“Kalbinde hardal tanesi kadar imân olan hiçbir kimse Cehenneme, kalbinde hardal tanesi<br />
kadar tekebbür bulunan hiç kimse de Cennete giremez.”<br />
“Koğucu Cennete giremez.”<br />
Bilhassa Kûfe âlimlerinden olmak üzere çok hadîs rivâyet etmekle tanınan Ali bin Müshir, Musul’da<br />
ve sonra da el-Cezîre’ye bağlı bir şehirde kadılık yapmıştır. Bu kadılık vazifesi sırasında gözlerinden<br />
rahatsızlandı. Daha sonra gözleri görmez oldu. Kâdılığı bırakıp Kûfe’ye döndü, ömrünün sonuna kadar<br />
Kûfe’de yaşadı.<br />
1) El-A’lâm, cild-5, sh-22<br />
2) Tehzîb-üt-tehzîb, cild-7, sh-383<br />
3) Tezkiret-ül-Huffâz, cild-1, sh-290<br />
4) El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd, cild-3, sh-131<br />
5) Şezerat-üz-zeheb, cild-1, sh-325<br />
6) Miftah-üs-se’âde, cild-2, sh-259<br />
7) Tehzîb-ül-esmâ vel-luga, cilt-1, sh-351<br />
ALİ BİN SÂLİH:<br />
Tebe-i-tâbiîn’den büyük bir hadîs âlimi. Künyesi, Ebû-l-Hasen’dir. Doğum târihi bilinmemektedir.<br />
Hasen bin Sâlih ile ikiz kardeştirler. Kûfeli’dirler. Amr bin Ali’ye göre 151 (m. 768) târihinde vefât etti. Çok<br />
ibadet eden, zühdü ve takvası çok olan bir zâttır. Hadîs ilminde sika (güvenilir) bir âlim olarak kabul edilir.<br />
Sahîh-i Müslim ve dört Sünen kitabında (Sünen-i Tirmüzî, Sünen-i Ebî Dâvûd, Sünen-i İbn-i Mâce,<br />
Sünen-i Nesâî) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler mevcuttur. Az hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Babasından, Ebû<br />
İshâk es-Sebiî’den, Seleme bin Kuheyl, Semmak bin Harb, Yezîd bin Ebî Ziyad ve daha başka âlimlerden<br />
hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Ondan da kardeşi İbn-i Uyeyne, Vekî’, Ebû Ahmed ez-Zübeyrî, İbn-i<br />
Nümeyr, Muâviye bin Hişâm, Abdullah bin Dâvûd gibi zâtlar hadîs-i şerîf rivâyet etmişler ve ilim öğrenmişlerdir.<br />
Ahmed bin Hanbel, İbn-i Muin ve Nesâî, onun sika (güvenilir) bir âlim olduğunu söylemişlerdir.<br />
İbn-i Sa’d: “O çok Kur’ân-ı kerîm okuyan, sika (güvenilir) fakat, az hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.”<br />
Anlatılır ki: Ali bin Sâlih, kardeşi Hasan bin Sâlih ve anneleri, geceyi ibâdetle geçirirlerdi. Geceyi<br />
üçe ayırırlar. Her biri bir kısmında ibâdetle meşgul olurdu. Böylece, bu aile bütün gecelerim ibâdet yaparak<br />
geçirmiş olurlardı.<br />
1) Hilyet-ül-evliyâ, cild-7, sh-332<br />
2) Tehzîb-üt-tehzîb, cild-1, sh-216<br />
3) El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd, cild-6, sh-37<br />
A’MEŞ (Süleymân bin Mihran):<br />
Tâbiîn devrinin büyük hadîs, kırâat, fıkıh imamlarından. Kûfe’nin büyük âlimlerinden olup, zamanının<br />
imâmı idi. İsmi, Süleymân bin Mikrân el-Kâhili el-Esedî el-Kûfî’dir. Künyesi Ebû Muhammed’dir. Babası,<br />
Demâvend’li iken, Kûfe’ye hicret edip, orada yerleşti. A’meş (r.a.) 61 (m. 680) de, başka bir rivâyette,<br />
Hz. Hüseyin’in şehîd olduğu gün Kûfe’de doğdu. 148 (m. 765)’de vefât etti. 147 veya 149’da vefât<br />
ettiği de rivâyet edilmiştir. Gözlerinden çok yaş aktığı ve görme hassasının çok zaif olmasından dolayı<br />
A’meş lâkabı ile meşhûr olmuştur. Benî Esed’den Kâhıloğullarının âzâdlı kölesi idi.<br />
Hz. A’meş, hadîs ilminde hâfız (yüzbin hadîs-i şerîfi râvileri ile birlikte ezberlemişti), sika (güvenilir,<br />
sağlam) bir zât olup ilmi ve fazîleti çok yüksektir, ilminin çokluğu sebebiyle kendisine Allâmet-ül-İslâm;<br />
Sıdkının, doğruluğunun çokluğu sebebiyle de “Mushaf denilmiştir. Hüşeym, A’meş (r.a.) hakkında diyor<br />
ki: “Kûfe’nin her tarafında, Allahü teâlânın kitabını onun kadar iyi okuyan, onun kadar güzel söz söyleyen,<br />
onun kadar anlayışlı, sorulan her suâle onun kadar süratle cevap veren birini görmedim.”<br />
Onun nazarında herkes müsavi idi. Sohbetlerinde zenginler, fakîrler, hatta sultanlar bile aynı safta<br />
bulunurlardı. Zengin, fakîr herkes, huzurunda emirlerini bekleyip arzularını yerine getirmek için can atar-<br />
- 28 -