İslam Alimleri Ansiklopedisi 2
İslam Alimleri Ansiklopedisi 2
İslam Alimleri Ansiklopedisi 2
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ilmini el-Kelbî ile Mukâtil’den aldı. Bu ilimleri kendinde topladığı için veya İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe’nin<br />
fıkhını Merv’de ilk cem’ etmiş (toplamış) olduğu için Nuh el-Câmî ismi ile meşhûr oldu.<br />
Hz. Ebû Hanîfe hayatta iken Ebû Ca’fer Mansûr zamanında Merv’de kadılık yaptı. Kendisinin ilim<br />
öğrettiği dört meclisi vardı.<br />
Birinde Hanefî mezhebinin kavillerini (rivâyetler) nakleder, birinde hadîs ve asar rivâyet ederdi. Birisinde<br />
nahiv ilmi ile, diğerinde de şiir tedris ve müzâkeresi ile meşgul olurdu.<br />
Ebû isme; babasından, Zührî, Sâbit el-Benânî, Yahyâ bin Saîd el-Ensârî; İbn-i Cüreyc, İbn-i Ebî<br />
Leylâ, İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe, İbn-i İshâk, el-A’meş ve başka zâtlardan hadîs-i şerîfler rivâyet etti.<br />
Kendisinden de, Ali bin el-Hüseyn bin Vâkıd, Zeyd bin el-Habbâb, Hibbân bin Mûsâ, Nuaym bin<br />
Hammâd, Süveyd bin Nasr, Şu’be İbn-i Mübârek ve diğer zâtlar rivâyette bulundular. 173 (m. 789)’da<br />
vefât etti.<br />
Kur’ân-ı kerîm sûrelerinin fazîletleri hakkında ba’zı hadîsler vaaz ettiği söylenmiş ise de bu doğru<br />
değildir. Bu husustaki nakiller de hadîs usûlü, hadîs ricali ve mevzuat kitaplarındaki Hâkim’in, Ebû<br />
Ammâr Hüseyn-i Mervezî’den yaptığı rivâyete dayanmaktadır. Bu kitapları yazanlar, bu haberi birbirlerinden<br />
aynen alıp nakletmişlerdir. Bu haberin meşhûr olması da, en son olarak Ebû Ammâr’ın rivâyet<br />
ettiğinin gösterilmesidir. Çünkü O, Buhârî, Müslim, Neseî, Ebû Dâvûd’un kendisinden rivâyetlerde bulunduğu<br />
yüksek bir zâttır. Böyle itimâd ve itibar kazanmış bir zâtın ismi, Ebû İsme’ye düşman olanlar<br />
tarafından maksadlı olarak karıştırılmıştır. Hâkim’in bu haberinden mechûl bir ifâde ile “Ebû İsme’ye soruldu”<br />
deniliyor. Kimin sorduğu bilinmiyor. Bu ifâde, haberin en açık zayıf tarafıdır. İkinci olarak Ebû İsme’nin<br />
doğrudan İkrime’den rivâyet ettiği gösteriliyor. Bu iki zâtın vefât târihleri arasında uzun bir zaman<br />
farkı vardır. Zira İkrime’nin vefâtı 107 (m. 725), Ebû İsme’nin ki ise 173 (m. 789) dur. Birbirinden hadîs<br />
almaları ihtimâli yoktur. Ebû Ya’lâ el-Halilî’nin İrşâd’ındaki haberde ise Ebû isme ile İkrime arasında<br />
mechûl birisi vardır. Bu da böylece zayıf rivâyet olmaktadır.<br />
İbn-i Hibbân, rivâyetinde Kur’ân-ı kerîmin sûrelerinin fazîletleri hakkındaki hadîsi, Meysere’nin uydurduğunu<br />
ve bizzat söylediğini, itiraf ettiğini bildirmiştir. Ebû İsme’yi muhalif fırkalardan sevmeyen,<br />
düşman olanlar çok olduğu için onu hadîs âlimleri karşısında zayıf râvî hükmüne düşürmek gayesi ile<br />
bunu uydurmuşlardır. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe’den ilim öğrenen bir zâtın böyle bir söz söylemesi<br />
mümkin değildir.<br />
Kendisi hadîs uydurmak bir tarafa, bilakis sikadır (güvenilir bir râvîdir). Çünkü Ebû Dâvûd ve<br />
Tirmîzî “Sünen” kitaplarında, İbn-i Cerîr tefsîrinde onun rivâyetlerini ve İbn-i Mâce ise, tefsîr kitabında<br />
Ebû İsme’nin kavlini (sözünü) delil olarak almışlardır. Hattâ Şu’be, bir hadîs hakkında yaptığı isbat için<br />
onun rivâyetini delil olarak göstermiştir. Şu’be ise râvîlerin sika (güvenilir) olmasına çok dikkat eden bir<br />
zâttır.<br />
1) El-Fevâid-ül-behiyye, sh-221<br />
2) Tehzîb-üt-tehzîb, cild-10, sh-486<br />
3) Mîzân-ül-i’tidâl cild-4, sh-275<br />
4) El-A’lâm, cild-8, sh-51<br />
EBÛ KILÂBE (Bkz. Abdullah bin Zeyd)<br />
EBÜ’L-BEHTERİ VEHB BİN VEHB:<br />
Tebe-i tâbiînden meşhûr fıkıh ve hadîs âlimi. Arab ailelerinin şeceresini çıkarmada ve onların ö-<br />
nemli târihî günleri hakkında derin bilgi sahibi idi. Arab edebiyatı ve dili ile uğraştı. Şiirler yazdı. Asıl ismi,<br />
Vehb bin Vehb bin Kesîr bin Abdullah bin Zem’a olup, künyesi Ebül-Behterî’dir. El-Kureyşî, el-Medenî<br />
nisbetleri verilen Ebül-Behteri, el-Kadî lakabı ile meşhûr oldu.<br />
Babası Vehb, Kureyş kabilesinden Fihiroğullarındandır. Annesi ise, Hz. Ali’nin kardeşi Akîl’in kızının<br />
kızı Abdete binti Ali bin Yezîd’dir. Ebü’l-Behterî, Medenî’de doğdu. Orada ilim tahsil etti. Annesi dul<br />
kalınca, İmâm-ı Ca’fer-i Sâdık’la (r.a.) evlendi. Bu vesîleyle, ondan daha çok istifâde etmek imkânı buldu.<br />
Daha sonra Şam’a gitti. Halife Hârûn Reşîd’in hilâfeti esnasında Bağdâd’a gitti. Halife, onu mükâfatlandırıp,<br />
Bağdâd’ın batısındaki Asker-il-Mehdî bölgesine kadı ta’yin etti. Bir müddet sonra Bekâr bin Abdullah’ın<br />
yerine Medîne-i münevvere kadısı ve muhâfızı olarak gönderildi. Daha sonra Medine’den<br />
(Bağdâd’a) alındı. Vefâtına kadar orada kaldı. Kâd-ıl-kudât (kadılar kadısı) İmâm-ı Ebû Yûsuf hazretlerinin<br />
182 (m. 798) yılında vefâtından sonra yerine Kâd-ıl-kudât ta’yin edildi. 200 (m. 815) senesinde<br />
Bağdâd’ta vefât etti.<br />
Ca’fer-i Sâdık hazretleri ve Hişâm bin Urve gibi Tâbiînin büyük ve meşhûrlarından ilim tahsil etti.<br />
Onlardan hadîs-i şerîf rivâyet etti. Kendisinden de Saîd bin Müseyyeb ve Reca’ bin Sehl gibi âlimler hadîs-i<br />
şerîf rivâyet ettiler.<br />
- 75 -