20.01.2015 Views

antihomofobikitabi3

antihomofobikitabi3

antihomofobikitabi3

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

138 ANTİ-HOMOFOBİ KİTABI / 3<br />

sürerken cinsel yönelimin yargılanmasının bir<br />

yanlış olduğuna işaret ederken, film bittiğinde<br />

anlatıcının sözleri ile toplum adına büyük bir<br />

pişmanlığın dışavurulmasına yol açar: Bilimde<br />

bir yeder olarak hak ettiği yeri ona vermedik.<br />

“Turing’in değerini anlasaydık ve ona ket vurmasaydık,<br />

bugün bambaşka bir yerde olurduk.”<br />

Bu ileti, sadece İngilizleri değil, bütün insanlığı<br />

ilgilendirir.<br />

Eyes Wide Open (Yön: Haim Tabakman, 2009)<br />

İsrail’de, Ortodoks musevi gelenekleri ile yaşayan<br />

bir mahallede evli ve çocuklu bir kasap<br />

ile haham okulu öğrencisi arasındaki aşkı/ilişkiyi<br />

işleyen bu film, son yıllarda izlediğim en<br />

güzel filmlerden biriydi. Eşcinsel aşkı herkesin<br />

yaşayabileceği fikrini işliyordu ve baskıcı, Ortodoks,<br />

geleneksel dizgenin aşka en büyük ket<br />

olduğunu anlatıyordu. Eşcinsel aşkını yaşarken<br />

mahalle sakinlerine ‘murdar et’ satan kasabın<br />

kendisini o toplumdan elemesi de kaçınılmaz<br />

oluyordu. Zayıfın kendisini sistem dışına atması,<br />

heteroseksist, Ortodoks dizgenin de yanlış<br />

olduğunu vurguluyorsa da ben bu masumun<br />

telef oluşunu sevmiyorum sinemada. Filmin<br />

sonunda, daha önce iki aşığın çırılçıplak yüzerek<br />

özgürlüklerini tattıkları gölet, daha sonra<br />

yalnız kalan kasabın tek başına girip de ‘iradesiyle<br />

çıkmadığı’ tek ‘çıkış yolu’ olacaktır. Sabit<br />

kamera ile çekim yapılırken suya giren kasabın<br />

sudan çıkmayışı ile boğularak kendisini dışarı<br />

atıp homofobik düzeni rahat bıraktığını anlarız.<br />

İronik olarak, suyun arıtıcı, masumlaştırıcı simgesel<br />

anlamı sayesinde de toplumun gözünde<br />

günahkâr kasap bizim gözümüzde azizleşir.<br />

(Bkz. Klişe 5)<br />

Klişe 2: LGBT kimliklilerin kaçınılmaz sonu:<br />

HIV+ ya da AIDS’dir:<br />

“Strangers in the night, AIDS in the morning”<br />

gibi bir atasözü ile de yerleşen bu klişe cehaletten<br />

kaynaklı bir korku kaynağıdır ve bu hastalık<br />

80’li yılların başında ortaya çıkışından itibaren<br />

sinemada önce LGBT kimliklilerde, sonra da ayrım<br />

gütmeden herkeste görülebilecek bir illet<br />

olarak sahiplenilmiştir. LBGT kimlikli filmlerde<br />

AIDS hastalığının da artık toplumun anladığı,<br />

sandığı anlamlara doğru çekildiğine<br />

inananlardanım. Bir başka deyişle, sadece<br />

eşcinsellere özgü bir hastalıktır yanılgısını<br />

pekiştirircesine, bu hastalık geylerin azizleştirilmesi<br />

için kullanılır olmuştur. Haliyle<br />

bir sonraki klişe ile de ilintilidir. Bu klişeyi<br />

kullanan iyi bir örnek izledim: Cahorro (Ayı Yavrusu,<br />

Yön: Miguel Albaladejo, 2004)<br />

Ayı Yavrusu’nda eşcinsel diş hekimi Pedro<br />

(Dido), ablasının 9 yaşındaki yetim oğlu<br />

Bernardo’ya bakmak zorunda kalır çünkü ablası<br />

sevgilisi ile Hindistan’a gezmeye gitmektedir ve<br />

abla oğlunun da dayısı gibi eşcinsel olduğunu<br />

iddia etmektedir. Dayı Pedro, daha ilk anlardan<br />

itibaren yeğeninin sorumluluğunu aldığını

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!