tüphanelere yapılanlar bilinmektedir. Türkiye’dede farklı açılardan benzer olaylar yaşanmıştır. Elbette,insanlık tarihinin şu merhalesinde her şeyinceldiği gibi, bu konudaki yok etme teknikleride incelmiştir. Tarihte, insanın doğasındankaynaklanan olgu <strong>ve</strong> olaylara bakılmalıdır;ahvâle değil. İnsan, kendi dünyasını korumakiçin başka dünyaları yakar, yıkar; bu, başkadünyanın tecessüm ettiği şey kitap, bilgisayar,bina ya da devlet olabilir; fark etmez. Hâsılı,insan kendini trajik bir varlık kabul ettiği sürece,bu tür trajik eylemler de yapacaktır...Bağdat Kütüphanesi (“kütüphane”yi aynızamanda birikim anlamında da kullanıyorum),İslâm kültürü açısından büyük bir oluşumdu.Yok olmasının, İslâm kültüründekibu oluşum sürecine ciddi boyutlarda zarar<strong>ve</strong>rdiği söylenilebilir mi? Gerileyişin başlangıcıolarak görülebilir mi? Bu kütüphâne, nekadar özgün bir kütüphanedir? Yoksa ErnestRenan’ın dediği gibi, İslâm kültürü içindekiİslâm dışı unsurların oluşturduğu birkütüphâne midir?Öncelikle bir tashih... Kendimize ait konuları,Batılıların dediklerini dikkate alarak tartışmamalıyız.Hele hele, XIX. yüzyıl oryantalistlerinin‘kültürel terörüne’ azamî dikkat etmeliyiz. Ağzıolan konuşmuş... Bir deli, kuyuya taş atıyor; bizde çıkarmaya çalışıyoruz. Bir tabip, kocakarı teşhisinitahlil etmeye uğraşmaz; kendi muayenesiniyapar. Dolayısıyla, Renan gibilere ayrılacakvaktimiz olmamalı.İkinci olarak, gerileme-ilerleme gibi kavramçiftleriyle tarihi okuyamayız. Tarihî olaylarınpek çok değişkeni bulunmaktadır; indirgemeciolmamalıyız. İslâm Ülkesi’nde, Moğollar, yalnızcaBağdâd’ı yıkmadılar. Ayrıca, Moğollargeldiğinde, Bağdâd’da Beytu’l-Hikme de yoktu<strong>ve</strong> Bağdâd rakipsiz bir şehir değildi; başka bir deyişle,Bağdâd, İslâm temeddününün sıklet merkezideğildi. Bu nedenle, “Bağdâd gitti, her şeybitti” düşünüşü bırakılmalıdır.Hemen Bağdâd’ın düşüşünden sonrakurulan Merağa matematik-astronomi okulununkütüphanesine bakıldığında -ki, yukarıdaişaret ettiğimiz <strong>ve</strong>cizeyi kullanarak 400 bin ciltlikbir kütüphanesinden bahsedilir, ancak doğrudeğildir-, ciddi bir yekûnla karşılaşılır. Sonuçitibariyle, yalnızca Bağdat’ın düşüşü değil, tümMoğol istilâsı, İslâm Dünyasının Doğu’sunu –ki, İslâm dünyasının Batı’sı da var-, sarsmış <strong>ve</strong>sendeletmiştir; ama kısa sürede toparlanılmıştır.Öte yandan, Moğol istilâsı, İslâm dünyasında,farklı ilmî-fikrî terkiplerin de ortaya çıkmasına<strong>ve</strong>sile olmuştur. Şerden, bazen rahmet hâsılolur..., olmuştur da...Biraz da, Endülüs kütüphanelerindenbahsedelim isterseniz. Oradaki birikimin,külliyatın, Batı’ya aktarımı konusu da dikkatealındığında, neler söylenilebilir? Bağdatkütüphanesi ile Batı medeniyetinden alınankatkı, Endülüs kütüphanesi ile yenidenBatı’ya mı aktarılmıştır?Öncelikle, İslâm medeniyeti, Batı’dan bir şeyalmamıştır; Mezopotamya, Eski Mısır gibi kadimkültür havzaları yanısıra, Hint <strong>ve</strong> İran ileEski Yunan <strong>ve</strong> Helenistik kültürünü tevarüs <strong>ve</strong>temellük etmiştir. Temellük önemlidir, çünküİslâm Medeniyeti’nde, hâlâ her şeyi tercümehareketiyle başlatanlar var. Tercüme hareketi, birşey başlatmamıştır; tersine tercümelere, zatenbaşlamış bir harekete destek için kalkışılmıştır.İkinci olarak, o dönemde, Batı diye bir şeyyoktur; tersine Birûnî gibi İslâm bilginleri, mantıkbiliminin ilkelerini göz önünde bulundurarak,Çin <strong>ve</strong> Hint ile İslâm-öncesi Asya’yı, Doğu;İslâm <strong>ve</strong> Akdeniz kültür havzasını, Batı diyekabul ederler. Modern <strong>ve</strong> Çağdaş kavramlarla,tarihî olgu <strong>ve</strong> olayları incelememeliyiz. Bu türalma <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rme olguları, modern ulus devlet kavramlarıylaokunuyor. İslâm bilginleri için nazarîilim, insanlığın ortak malıdır. Taşköprülüzâdene diyor: Nazarî ilimlerin kavmi, dini, olmaz...E<strong>ve</strong>t! Kadim miras tevarüs <strong>ve</strong> temellük edildi;çevrildi <strong>ve</strong> her şeyden önce kadim birikim, ‘kitap’haline getirildi. Bu nokta, son derece önemlidir;Müslümanlar tespit ettikleri tüm kadim mirasıkitaplaştırmışlardır; kitaba dökmüşlerdir. “İslâmMedeniyeti, bir yazma/yazı medeniyetidir” derken,kast edilen budur. Zamanımıza gelen İslâmöncesi, örnek olarak, astronomi eserleri kaç tanedir;hepsini bir masaya sığdırabilirsiniz. Amaİslâm Ülkesi’nde kaleme alınmış irili ufaklı astronomikitapları için birkaç oda gerek. Niçin?10eylül-ekim-kasım2013
Çünkü kâğıt, dolayısıyla İslâm Medeniyeti’ndeicat edilen kitap, bilgiyi çoğalttı, özellikle BüyükSelçuklu <strong>ve</strong> Osmanlı döneminde öğretim kurumlarıyla,toplumsallaştırdı.Süreç içinde <strong>ve</strong> pek çok değişik nedenlerle,Avrupa, İslâm birikimini uzun bir zaman diliminde,kendi ölçütleri içinde, çevirdi. Hemensöyleyelim, Avrupa’da da çeviri etkinliğine belirlibir bilinç eşlik eder; bu bilinç çevirilerle başlamadı;tersine bu çevirileri olanaklı kıldı. Aktarımda, yalnızca Endülüs’ten yapılmadı; bununyanısıra, Sicilya, Trabzon <strong>ve</strong> İstanbul da birermerkezdiler. Seyyahların <strong>ve</strong> Avrupalı bilginlerinözel girişimlerini hiç saymıyorum.Diyeceğim şu ki, derdi olan, bilgiye kayıtsızkalmaz; çünkü bilgi, kendine kayıtsız kalanaacımaz. Kadim dönemde, bilginin büyükbir bölümü de, ‘haricî hâfıza’da yani kitaptadır.İslâm’ın da, Avrupa’nın da yaptığı, iddialarınaparalel olarak, bu birikimi temellük etmektir.Bugün, İslâm kültür geleneği içinde, özgünbir kütüphane oluşumundan, özgün birkülliyât oluşumundan söz edebilir miyiz?Bu tür sorulara, benzetmeyle <strong>ve</strong>rdiğim biryanıt var: Dil, önce konuşulur, sonra dilbilgisi(gramer) yazılır. Bizim zihin yapımızı, dahaçok, ‘medeniyet’ kavramı belirlediğinden dolayı,tarihî olanda kalıyor, hareket içre olanı anlayamıyoruz;bu nedenle, medeniyet yerine, usul-idîn <strong>ve</strong> usûl-i fıkh’ın, ‘temeddün’ kavramınıtercih ediyorum. Ne demek bu? İslâm HayatGörüşü’nü, hareket, dolayısıyla değişim içre modellemek<strong>ve</strong> idrak etmek... Bu çerçe<strong>ve</strong>de, İslâmtemeddünü ölü değildir; hareket halindedir <strong>ve</strong>her konuda üretimi devam etmektedir. Üretiminözgünlüğü zamansaldır <strong>ve</strong> gereksinimlere bağlıdır;önemli olan, pek çok farklı, hatta birbirleriyleçelişik fikrin geliştirilmiş olmasıdır. Kişiselkanım, İslâm Hayat Görüşü, tarihî yürüyüşünüdevam ettirdiğinden, üretimi de sürmektedir. Bubir ırmağa benzer; kaynağı sürekli olduğu sürece,bazı mevsimler, suyun azalması olasıdır; amakurumadığı sürece çoğalma olanağı her zamanvardır.Aynı soruyu Batı kültürü açısından sorayım:Orada durum nedir?Entelektüel/zihnî faaliyetlerde, siyasî tabanlıDoğu – Batı ayrımı, pek de açıklayıcı görünmüyor.Nereden başlar, nerede biterler; ne zamanbaşladılar; ne kadar sürecekler? Hem, Hak ileBâtıl’ın sabit coğrafyası olmaz; Doğu’da da olabilir,Batı’da da... Zihnimizi, bu tür kavramlarlakayıtlamamalıyız. Sorunuzdaki külliyatı <strong>ve</strong> kütüphaneyi,bilgi birikimi olarak anlarsak eğer,elbette, Dünya’nın her yerinde, ülkeler, sahipoldukları iddia <strong>ve</strong> olanaklara paralel olarak üretimlerinisürdürmektedirler. Tersi durumda, tarihtendüşerler.“Sözlü kültür” <strong>ve</strong> “yazılı kültür” diye birayrım yapabilir miyiz? Eğer böyle bir ayrımyapılabileceksek, doğu kültürünü “sözlü kültür”sınıflandırmasında değerlendirebilirmiyiz? Bunun, Batı’lı anlamda bir felsefe geleneğininoluşmamasına, ama daha farklı birtefekkür biçiminin ortaya çıkmasına nedenolduğu söylenilebilir mi?Bu sorunuzdaki Doğu <strong>ve</strong> Batı kavramlarıiçin de, yukarıda söylediklerim geçerlidir. EğerDoğu’dan, İslâm’ı anlıyorsak, “İslâm kültürü,sözlü kültürdür” yargısı, tamamen bir şehir efsanesidir.Yukarıda da işaret ettiğim üzere, “İslâmMedeniyeti, bir yazma, bir yazı medeniyetidir”<strong>ve</strong> kendinden önceki ulaşabildiği tüm ilmî mirasıtemellük ederek kitaba dökmüştür, kitaplaştırmıştır.Biraz önce de işaret etmiştim: İslâmMedeniyeti’nde üretilen eserlerin miktarı, kendindenöncekilerle mukayese bile edilmez. Elbettebu durumun pek çok nedeni vardır; kâğıt,öğretim vs...Yazı’nın, bizim için ne anlama geldiğini idrakiçin gereğinden fazla konuşmamıza gerekyoktur. Çünkü yazı, bizde, Varlık’ın tecellilerindenbiri olarak kabul görmüştür: el-vucûd elhattî/kitâbî...Daha ne diyebiliriz ki? Kitâbet’i/Yazı’yı, Varlık’ın bir tecellisi olarak gören bir medeniyetianlamak için yalnızca sözlü kültür içindeboşa konuşmak yetmez; biraz kitap okunmalı!Kalkaşendî’nin Subh el-aşâ’sı, İbn Haldûn’unel-Mukaddime’si... belki de Taşköprülüzâde’ninMiftâl el-saâde <strong>ve</strong> misbâh el-siyâde’nin birincicildi... Özellikle yazınsal varlık’a ait bilim dalları,içerikleri <strong>ve</strong> kaleme alınan eserler kısmınıokumak konu için iyi bir başlangıç olabilir.11eylül-ekim-kasım2013
- Page 1 and 2: ÜÇ AYLIK KÜLTÜR ve SANAT DERGİ
- Page 3 and 4: Beş Şehir'in sırrıNAZIM PAYAMŞ
- Page 5 and 6: Kanallar değişiyordu. Su kesilmi
- Page 7 and 8: İHSAN FAZLIOĞLUile şehir ve kita
- Page 9: yazı kültürünün geliştiği, o
- Page 16 and 17: ihtirası, çok ve çabuk kazanma a
- Page 18: Uzasan, göğe ersen,Cücesin şehi
- Page 21 and 22: önceleri hattatlar, sonraları mat
- Page 23 and 24: Nasıl ki, ziyarete gelen önce bin
- Page 25 and 26: İsim-şehirKÖKSAL ALVERŞehirler
- Page 27 and 28: SABAH SÖZLERİGün sona erişmişs
- Page 29 and 30: Kitap ve hikmet üzerineVEFA TAŞDE
- Page 31 and 32: ye başlamıştır. Thomas Aquinas,
- Page 33 and 34: Mutlak İstenci sevmektir. Dolayıs
- Page 35 and 36: ilgili olduğu için, sosyal ve sı
- Page 37 and 38: Gökler bile dışımızda değilCE
- Page 39 and 40: tu. Burada bahsedilen göz, “ilah
- Page 41 and 42: dığında sakinliği insanı da sa
- Page 43 and 44: tüphanesi için: “Yeni Eflatuncu
- Page 45 and 46: Cami, Mekke, Medine, Tunus’taki Z
- Page 47 and 48: ham maddesi olan ketenin bulunduğu
- Page 49 and 50: Şimdi radyodan bir ses geliyor kul
- Page 51 and 52: Kimi zaman dile gelip aşkDudaktan
- Page 53 and 54: ŞAİRİN/ ŞİİRİNGAYRİRESMİ T
- Page 56 and 57: Şehir, medeniyet ve kitapD. MEHMET
- Page 58: Fethedilmeyen İstanbul: PeraBEYHAN
- Page 61 and 62:
Turbo TimaPERVİN (AZERBAYCAN)çev.
- Page 63 and 64:
diği için Turbo Tima çok heyecan
- Page 65 and 66:
İKİ AYRINasıl mı diyorsun?Yüre
- Page 67 and 68:
man olur bilemiyorum.” diyerek bi
- Page 69 and 70:
si’ndeki medreseye geldiler. Bir
- Page 71 and 72:
Ne zamandır onu aradık, yandık y
- Page 73 and 74:
dilinin gelişip zenginleşmesinin
- Page 75 and 76:
iri olmalı burası.Evet, “Şehri
- Page 77 and 78:
ZAMANI GELDİGönlümde yeşeren go
- Page 79 and 80:
hayrülhalef üç tane aslan gibi e
- Page 81 and 82:
Soldan sağa: Mustafa Yalçın, Öm
- Page 83 and 84:
Şehrimizde yeni kitaplarM. NACİ O
- Page 85 and 86:
Bizim şehir*MAHİR ADIBEŞ"... ins
- Page 87 and 88:
eğilecek olanlara ışık tutsun d
- Page 89 and 90:
ebiliyoruz. Bir de o günleri hiç
- Page 91 and 92:
"Harput'a adanmış bir ömür"İsh
- Page 93 and 94:
21. Hazar Şiir Akşamlarının ard
- Page 95 and 96:
YELİZ ÖZTÜRKBirleyerek OluşmakF