10.07.2015 Views

İZZETPAŞA VAKFI ADINA SAHİBİ ve YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ NİHAT ...

İZZETPAŞA VAKFI ADINA SAHİBİ ve YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ NİHAT ...

İZZETPAŞA VAKFI ADINA SAHİBİ ve YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ NİHAT ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Nasıl ki, ziyarete gelen önce binanın alınlığı altındangeçerse, bir kitabı ziyaret eden de önce dış <strong>ve</strong> iç kapaktangeçmek zorundadır. Kitap da ziyaret mi edilir, demeyin.E<strong>ve</strong>t, kitaplar “ziyaret yerleri” gibi, aile büyüğümüz gibi,kapı komşumuz gibi ziyaret edilirler.başlaması gibi...Bazen, alınlık süslemeleri armalar kadaryüksek sesle konuşmazlar; fısıltılarını çözmekiçin gayret gerekir. O yüksek kapılara benzemezbir kapı görürsünüz; alnında hiçbir ziynet bulamayışınızdavakur bir sadelik yakalarsınız. Kimizaman, alçacık bir alınlıkta sadece küçük birmotife gözünüzün iliştiği olur; ya bir hayat ağacıya kırılmış bir nar ya da bir çark-ı felek... Zamanınsoldurduğu taş zeminin üstünde o motifleryepyeni dururlar; çünkü içeri her giren eliyleşöyle bir sıvazlamadan altından geçmemektedir.Her dokunuş aslında bir okumadır. Aklınız birkere daha kitaplara kayar. Hani bazı kitaplarvardır; size muhtevasından bahsederler de boşboş bakarsınız, okumadığınızdan eminsinizdir.Derken biri kitabı kucağınıza bırakır <strong>ve</strong> siz dahaona dokunur dokunmaz zihniniz aydınlanı<strong>ve</strong>rir;içinde ne olduğunu hatırlayıp bülbül gibişakımağa başlarsınız ya... Alınlıktaki motifleredokunmak da işte aynen öyle bir okumaktır.Kimi kapılar vardır, yüksek alınlığının altındanat üstünde azametle, başınız göklerde geçersiniz;kimi kapılar vardır, alçacık oluşu sizi deeğilmeye zorlar. Niye bütün dergâhların, hücrelerinkapısı hep böyle alçaktır? Çünkü kibrinizi<strong>ve</strong> azametinizi kapının diğer yanında bırakmayıbilmeden öyle dimdik girmeye çalışırsanız, alnınızınortasına öyle bir taştan yumruk yersinizki, “alınlık” kelimesinin alınla bir başka ilişkisidaha olduğunu acı acı öğrenirsiniz. Rica edeninboynu bükük gerektir. Müracaat kapısına dimdikgidildiğinde, alınlık bir “başvuru” mevkiinedönüşür. Necatigil’in deyişiyle,EğildiğimdendiAlçak kapılardan demin benim geçişimKitaplar karşısında yaşadığımız hâl de bundanpek farklı değildir. Kitap vardır, pek fiyakalıdır;kucağınızda bütün cazibesiyle otururama söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Okumayabaşladığınızda yavaş yavaş oturuşunuz değişir,sırtınız düzelir, başınız yavaş yavaş doğrulmayabaşlar <strong>ve</strong> sonunda o kadar dikleşirsiniz ki, artıkkitap çok aşağılarda kalmıştır <strong>ve</strong> mağrur başınızsatırları göremeyecek kadar yukarılardadır.Kitap vardır; fersude cildine, sararıp eprimişsahifelerine bakıp da küçümseyerek elinize alırsınız.Yapraklarını çevirdikçe omuzlarınız düşer,boynunuz bükülür, satırlara burnunuzu dayayarakokumak ihtiyacını duyarsınız <strong>ve</strong> öyle biran gelir ki, aczinizi, hiçliğinizi tâ derununuzdahissedersiniz. Artık yapacağınız tek şey kalmıştır;kitabı öpüp alnınıza koyarak hem onu tebciletmek hem de fırsattan istifade alnınızı öptürmek...İşte “illumination” kelimesinin sonuncuanlamı olan “ilhâm”ın belirdiği yer de tam olarakburasıdır.Doğrudur, alınlık ilham <strong>ve</strong>rir. Kimi alınlıklarlevhasıyla, tezyinatıyla; kimi alınlıklarsa altındakoruduğu kapının sakinleriyle ilham <strong>ve</strong>ricidir.Aslında, ziyaret edip de ilham alınmak istenengenellikle alınlık değil, onun altından geçilerekgirilen yerdekidir; lâkin içerinin ilhamından ilkışıklar da alınlığa vurmuştur. Nasıl ki, ziyaretegelen önce binanın alınlığı altından geçerse,bir kitabı ziyaret eden de önce dış <strong>ve</strong> iç kapaktangeçmek zorundadır. Kitap da ziyaret miedilir, demeyin. E<strong>ve</strong>t, kitaplar “ziyaret yerleri”gibi, aile büyüğümüz gibi, kapı komşumuz gibiziyaret edilirler. Sözün gelişi Nâbî, hac yolundauğradığı Konya’da, Sadreddin-i Konevi’ninkütüphanesinde saklanan İbni Arabî hattıFütûhât-ı Mekkiyye’yi ziyaret eder. Şair, otuzdört ciltlik kitabın saklandığı dolabın önündehissettiklerini Tuhfetü’l-harameyn’de ifade ederken,“Bi-hamdillâhi teâlâ ol nüsah-ı şerîfe(...)ninabîr-i gîsû-yı hûrân-ı behişte râcih olan gubarla-23eylül-ekim-kasım2013

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!