insanların anlaşıldığı kanaatinde değilim. NazımHocanın alıntıladığı Bektaş şiirini okuyunmutlaka. Onun yazarlık <strong>ve</strong> şairlik yolculuğundabir köşe taşı… S. Bektaş’ı da yâd etmeliyim,dualarımda yeri olmalı… Sadece şahsındandolayı değil, onun gibi nice adsız, bilinmeyen,kaybolmuş münev<strong>ve</strong>r <strong>ve</strong> mütefekkir adına…“Bunda benim ne menfaatim olur değil hakikatnedir” diyebilenler adına… Ya da NazımBey gibi “Zevki hakikatte arayacağımıza “taraf”olduğumuzu” idrak edebilenler adına…Sanat <strong>ve</strong> sanatkâr kitapta sık sık anlatılmış.Bazen nasıl olması gerektiği, bazen de olmamasıgereken şekliyle… “Bütün renkler koyu kırmızılibasa büründürüldü.” “Köyler, ilkin köyromancılarıyla ıssızlaştırıldı. Köylüler, ilkinköy romancılarıyla ötekileştirildi.” “Sanatçıyıkorkutan günübirlik politik güdülere, biçimsizliğekarışmaktır.” Eleştiri üzerine olan yazıise kelimenin tam manasıyla, etrafını câmi, ağyarınımâni… Tarlasındaki andızı yakarken tutuşanHasan Emminin söndürüldükten sonrakırıklar içinde götürüldüğü doktora söylediğişu söz ne güzel açıklar eleştiride olması gerekençizgiyi: “beni kürekle söndürdüler.” Aynıyazıdaki şu paragraf birçoğumuzun fikirlerinintercümanı değil midir? “Vardığımız muhaliflikkavşağında Süleymaniye dilencilerinin taktikleri,söz erbabının üslûbundan daha tutarlı,daha inandırıcı. Bugünlerde, taraf tutmak,taraf olmak <strong>ve</strong>ya “öteki”lerden şüphelenerekdüşünmeye başlamak birincil meziyetimiz olu<strong>ve</strong>rdi.Terbiye edilmekten çok doldurulmaktanhoşlandık. İltifatta yetersizler karşısında sinsileştik.Kendimizi kusursuz saydık, analizdensakındık.” Adaşı için şu yazdıkları, onun aydıntavrını, yazdıklarını sadece yazmadığını, aynızamanda yaşadığını gösterir: “Nazım da büyükşairdi. …. Fakat büyük şairimizin bir büyükyanılgısı vardı; kabullenemeyeceği manzaralardantopyekûn kabullendiği despot bir sistemçıkarmak.”Fikir dünyamızın ıssızlığı da dile getirilir:“Arayış yoktu, sunulmuşları kabul <strong>ve</strong>ya ret vardı.Adrese teslim müritler, mensubu olduğuideolojinin nasıl bir sistem geliştirdiğini, niçinmücadele ettiklerini pek düşünmezlerdi.” Belkide yaşadığımız “Tebaadan vatandaşlığa geçmenintaksitlere bölünmüş faturasıydı”Kitap bazen bana şiirlere yazılmış derkenarlarhavası <strong>ve</strong>rdi. Kendisi de şair olan NazımPayam’ın şiir zevki için de mükemmeldememek mümkün değil. Onun şairlerle ilgiligörüşü ise apayrı bir anlayış. “Roman inandırmayadayanır, şiir inanmışlığa. Bundandır kitoplumlar büyük değişim talepleriyle, yeni birülküyle karşılaştıklarında ilkin bunların temsilcileriolarak gördükleri şairlerin mısralarınaeğilirler. ….. farklı güçleri rahatsız edebilir. ….kendi ülkelerinde dışlanmış, sürgün edilmiş,hücreye konulmuş yahut öldürülmüşlerdir.”Ama şiirin de ötesinde görür benim şiirimsidediğim yazılarını: “Şiir, şairin nasıl bir sancıürünü ise benim düzyazılarım da öyle, o sancının,o içe dönüklüğün, alışkanlıkların ürünü.”Ben de öyle olduğuna katılıyorum.Şimdi yazımın başlığına dönmek istiyorum:Yazımın başlığını “Eylül <strong>ve</strong> Yaz” koymamınsebebini Nazım Payam’ı takip edenler kolaycaanlayacaklardır, yazarın 2008 yılında çıkan“Şehrin Eylül Tarafı” isimli kitabını hatırlayacaklardır.“Ses <strong>ve</strong> Yaz”daki yazıların bir kısmıdaha önceki kitapta vardı. Ancak yazılarınçoğunu yazarın yeniden ele alıp geliştirdiğinigörüyoruz. Şehrin eylül tarafını yazar şöyle anlatıyor”Aşk Ateşi Mazi İster” başlıklı denemesinde:“Geç de olsa anladım; şehrimizin Eylültarafındaydık biz. Kolay para kazanmaktan,zevkten, yaşadıklarımızın inceliklerini yakalamaktanuzak, sarı solgun tarafında… Çocukluğumşehrin eylül tarafında kaldı.“Ama şimdi nakledilmeyen, anlatılmayanyalnızca hatırladığım, hayatımızın kuytu noktalarınaserpilmiş küçük renklerden ne kadarmutlu olurduk.”Şehrin Eylül tarafı böyle ise Yaz köşesindennasıl bir ses geliyordu? “Yaz! Ah yaz! Her şairin,şehrin, mevsimin bir tonu var. Fakat başaklarıolgunlaştıran yazda “Gü<strong>ve</strong>rcin bakışlı sessizlikbile” bir başka ahenk çınlatır.”Şehrin Eylül tarafında pişen Nazım Payam,yaz tarafında ince şehirli zevkinin tadına varmaktadır,ama yine de gönlünde o Eylül tarafınınona <strong>ve</strong>rdiği hazlar yer almakta. Ben böyleokudum, kitabı/kitapları…■90eylül-ekim-kasım2013
"Harput'a adanmış bir ömür"İshak SunguroğluGIYASETTİN DAĞHakkında kitap <strong>ve</strong> ya şiir yazılmamış şehirleri,gerçek manada “şehir” saymayanlarvardır. Derler ki şehirler onuanlatan şairleri, yazarları varsa şehirdir. Harput’uanlatan yüzlerce şairden, binlerce şiirden bölümbölüm bahsetmek elbette mümkündür. Bu bahisbelki başka bir yazının, başka bir çalışmanın konusudur.Ancak şehirleri şehir yapan, onları ölümsüzkılan çalışmalar, biraz da –belki daha fazla- oyazarların o şehirde yaşadıkları <strong>ve</strong> hissettikleridir.Bursa’yı Tanğınar’dan; Antep’i Mithat Enç’ten;Sıvas’ı Ahmet Turan Alkan’dan; Kayseri’yi EmirKalkan’dan; Elazığ’ı Nazım Payam’dan okuduğumuzdaelbette bu şehirleri şehir yapan tabloyu birazdaha doldurmuş oluruz.Merhum İshak Sunguroğlu’nun 88 yıllık ömrünün30 yılını hasrederek hazırladığı <strong>ve</strong> yayınladığı“Harput Yollarında” adlı dört ciltlik kitabı dabu eserlerden biridir. Kim bilir ömrü <strong>ve</strong>fa etse idi,üzerinde çalıştığı beşinci cildi ile Harput’a dair bizimbilmediğimiz daha nelere yer <strong>ve</strong>recekti.İshak Sunguroğlu, 1888 yılında Harput’tadünyaya geldi. Fakat iş yaşamı nedeniyle uzun süreHarput’tan uzak kaldı. Sunguroğlu, Harput’a gel-91eylül-ekim-kasım2013
- Page 1 and 2:
ÜÇ AYLIK KÜLTÜR ve SANAT DERGİ
- Page 3 and 4:
Beş Şehir'in sırrıNAZIM PAYAMŞ
- Page 5 and 6:
Kanallar değişiyordu. Su kesilmi
- Page 7 and 8:
İHSAN FAZLIOĞLUile şehir ve kita
- Page 9 and 10:
yazı kültürünün geliştiği, o
- Page 11:
Çünkü kâğıt, dolayısıyla İ
- Page 16 and 17:
ihtirası, çok ve çabuk kazanma a
- Page 18:
Uzasan, göğe ersen,Cücesin şehi
- Page 21 and 22:
önceleri hattatlar, sonraları mat
- Page 23 and 24:
Nasıl ki, ziyarete gelen önce bin
- Page 25 and 26:
İsim-şehirKÖKSAL ALVERŞehirler
- Page 27 and 28:
SABAH SÖZLERİGün sona erişmişs
- Page 29 and 30:
Kitap ve hikmet üzerineVEFA TAŞDE
- Page 31 and 32:
ye başlamıştır. Thomas Aquinas,
- Page 33 and 34:
Mutlak İstenci sevmektir. Dolayıs
- Page 35 and 36:
ilgili olduğu için, sosyal ve sı
- Page 37 and 38:
Gökler bile dışımızda değilCE
- Page 39 and 40: tu. Burada bahsedilen göz, “ilah
- Page 41 and 42: dığında sakinliği insanı da sa
- Page 43 and 44: tüphanesi için: “Yeni Eflatuncu
- Page 45 and 46: Cami, Mekke, Medine, Tunus’taki Z
- Page 47 and 48: ham maddesi olan ketenin bulunduğu
- Page 49 and 50: Şimdi radyodan bir ses geliyor kul
- Page 51 and 52: Kimi zaman dile gelip aşkDudaktan
- Page 53 and 54: ŞAİRİN/ ŞİİRİNGAYRİRESMİ T
- Page 56 and 57: Şehir, medeniyet ve kitapD. MEHMET
- Page 58: Fethedilmeyen İstanbul: PeraBEYHAN
- Page 61 and 62: Turbo TimaPERVİN (AZERBAYCAN)çev.
- Page 63 and 64: diği için Turbo Tima çok heyecan
- Page 65 and 66: İKİ AYRINasıl mı diyorsun?Yüre
- Page 67 and 68: man olur bilemiyorum.” diyerek bi
- Page 69 and 70: si’ndeki medreseye geldiler. Bir
- Page 71 and 72: Ne zamandır onu aradık, yandık y
- Page 73 and 74: dilinin gelişip zenginleşmesinin
- Page 75 and 76: iri olmalı burası.Evet, “Şehri
- Page 77 and 78: ZAMANI GELDİGönlümde yeşeren go
- Page 79 and 80: hayrülhalef üç tane aslan gibi e
- Page 81 and 82: Soldan sağa: Mustafa Yalçın, Öm
- Page 83 and 84: Şehrimizde yeni kitaplarM. NACİ O
- Page 85 and 86: Bizim şehir*MAHİR ADIBEŞ"... ins
- Page 87 and 88: eğilecek olanlara ışık tutsun d
- Page 89: ebiliyoruz. Bir de o günleri hiç
- Page 93 and 94: 21. Hazar Şiir Akşamlarının ard
- Page 95 and 96: YELİZ ÖZTÜRKBirleyerek OluşmakF