“Kitaplı şehir” hak-hukukun olduğu şehirdir; olmadığıda “Kitapsız şehir”. Kitap, Müslüman zihni için o kadarönemlidir ki, vahiy gelmiş dinleri, ötekilerden ayırmakiçin “Ehl-i kitap” denilir; yani “Bir kitaba mensup olanlar”.Bir anlam-değer dünyasına mensubiyeti, kitap üzerindendillendirmek son derece dikkat çekicidir.neydi? Mevcut bilgi üretimini kayda geçirmek,istiflemek, korumak <strong>ve</strong> aktarmak. Öyleyse yazılımalzeme, kültürler için bireysel belleği (hâfıza)aşan <strong>ve</strong> bireyin ölümüne bağlı olmayan bir dışbellekoluşturdu; <strong>ve</strong> sürekli başvuruldu. Koruma,öncelikle dinî konularda ortaya çıktı ama enetkili kâtip <strong>ve</strong> hâsib sınıfının gereksinimiydi. Engenel anlamıyla, devletlerin gereksinimleri içinüretilen bilgi, muhafaza edildi <strong>ve</strong> aktarıldı. Başkabir etmen öğretimdir; muhafaza edilen bilginin,nesiller arası aktarımı için oldukça fazlayazılı metin üretildi.Bunun dışındaki yüksek bilginin üretimi,kayda geçirilmesi <strong>ve</strong> aktarımı, ehliyet <strong>ve</strong> niyetkonularında her zaman tartışma yarattı.Platon’un diyaloglarında işaret edilen bu durum,Eski Mısır’a kadar geri gider... Astrolog, simyacıvb. öbekler bu nedenle şifreli metinler kalemealdılar. Tartışma, İslâm temeddününde de farklıgerekçelerle sürdü; sonuç itibariyle, belirli alanlardakibilgiler farklı üst-sırlı dillerle kayda geçirildiler.Şimdiye değin söylenilenler, hakikî anlamıylakütüphaneye işaret etmezler; çünkü mefhumolarak ortada henüz kitâb yoktur. Kaynaklarda,“İskenderiye Kütüphanesi’nde 400 bin ciltkitap mevcuttu” denilişi, bir şehir efsanesidir;burada kast edilen, papirüs, rulo, tablet <strong>ve</strong> diğeryazı malzemeleridir <strong>ve</strong> demek istenilen, 400 binparça malzemedir. Daha sonra, bu deyiş, bir <strong>ve</strong>cizehâlinde gelmiş, bir kütüphanede fazla kitapbulunduğuna işaret etmek için “400 bin cilt kitabıvar” denilmiştir; deyiş, büyük oranda İslâmMedeniyeti’nde yaygınlaşmıştır <strong>ve</strong> esas itibariyle,İskenderiye örneğinde, kendinden öncekikültürlere bir meydan okumadır.Kitap, yazma biçimiyle, İslâm temeddünününbir icadıdır; <strong>ve</strong> medeniyet ile felsefe-bilimtarihinde bir kırılma noktasıdır. Çin’in ipeğedayalı kâğıt üretimini ucuz malzemelerle yapanUygur ustalarının, Abbasî yöneticileri tarafındanistihdamı ile yeterli kâğıt (ki, Çince’dir) üretimigerçekleşmiş; bu alt yapı sayesinde, Bağdâd’dakiBeytu’l-Hikme’de, bildiğimiz çeviri hareketi gerçekleştirilebilmiştir.Bu nedenle, kitâb, tarihte,bilgisayar ile mukayese edilebilir. Artık bilgi dahagü<strong>ve</strong>nilir <strong>ve</strong> taşınabilir bir dış-belleğe kavuşmuştur;böylece, tarihteki yatay <strong>ve</strong> dikey yolculuğudaha sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilmiştir.Sorunuzun yanıtı şu olabilir: Kitap, hâfızadır;bu nedenle iddiası olan kültürler, medeniyetler,bu hâfızayı, elden geldiğince çoğaltmaya çalışmışlardır.Hacimce büyük <strong>ve</strong> çeşitçe zengin kütüphaneler,tarihte üretilmiş bilginin elde tutulmasıanlamına geliyordu. Kitap, bir tür fetihti;bilginin fethi... Dolayısıyla, bizatihi kitabın kendisideğil, muhafaza ettiği bilgi, medeniyetlerinoluşması, gelişmesi <strong>ve</strong> katkıda bulunması içinolmaz ise olmaz bir koşuldu. İki kapak arasındasaklı olanın çözümlenmesi <strong>ve</strong> anlaşılır kılınması,özellikle zihinlere aktarımı, bir kültürün mesafekat etmesi demekti.Elbette, kitap, kendi evrenini, uzayını yarattı.Kâğıt, mürekkep, yazı malzemeleri, cilt, hat,süsleme sanatları <strong>ve</strong> öteki çok çeşitli unsurlar.Kitap, pazarlar ile dolaşıma girdi; saraylardaağırlandı; başta, bilginlerin evleri olmak üzere,camiler, medreseler <strong>ve</strong> rasathanelerde dinlenildi.Bu <strong>ve</strong> öteki nedenlerle, medeniyetlerin olmaz iseolmazları arasına girdi. Kılıç, medeniyetleri kurdu;kalem, yaşattı; kitap sürdürdü... denilebilir.Kadim şehirler, felsefenin, düşüncenin,kültür <strong>ve</strong> medeniyetin filizlenme noktaları...Atina, İskenderiye, Bağdat, Kâhire, Kurtuba,Semerkant, Buhara, İstanbul gibi merkezler,8eylül-ekim-kasım2013
yazı kültürünün geliştiği, okunduğu, okunmaklakalmayıp çoğaldığı merkezler. Bu açıdanbakıldığında, kitap <strong>ve</strong> şehir arasındakiilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?Her şeyden önce, bilgi, kültür, üst birüretimdir <strong>ve</strong> maddî ile manevî gü<strong>ve</strong>nliğinolduğu, boş vaktin bulunduğu şehirde ortayaçıkar. Öyleyse, doğal olarak, bilginin hâfızasınında şehirde mütedavil olması oldukça olağan birdurum. Medine-i Münev<strong>ve</strong>re, “Aydınlanmış Şehir”demektir; aydınlatan da, bilgidir; sıfatınınilâhî olması, bilginin değerini yükseltir; mahiyetinideğiştirmez. Bu nedenle, yazı <strong>ve</strong> ona ilişkinher şey, son derece önem kazanmıştır İslâmşehrinde. Nübüv<strong>ve</strong>t’ten sonraki makam ilim’dir;ilmin bu kadar değerli olduğu yerde, onunhâfızasının da, kıyâsla, aynı şekilde olması kaçınılmazdı.Dikkatinizi çekerim, önemli olan kitabınbizatihi sureti değil, vazifesi, dolayısıyla amacı...Unutmayalım ki, bizzat Peygamber, kendini“İlim Şehri”ne benzetmiş; kapısı olarak da, Hz.Alî’yi işaret etmiştir. Bu nedenle, köyde, dağda,bayırda tespit etseniz de, bilgiyi sunacağınız yerşehirdi; hâlen de böyledir; orada kayda geçer,orada çoğaltılır; orada müfredata girerdi.İslâm tarihi boyunca, bir şehrin kayda değerolması, yüksek İslâm kültürünü temsil etmeoranına bağlıydı. Mehmed Fenârî, Bursa’da, XIV.yüzyılın sonunda, Osmanlı ilmiye teşkilâtınıkurmaya başladığında yaptığı ilk iş, kitap sayısınıçoğaltmaktı. Bu gerekçeyle, Cuma günününyanısıra, öğrencilerin sırf kitap istinsah etmesi,çoğaltması için de Salı gününü tatil etti. Dahasonra bu bir gelenek halini aldı; medrese tatil,ama kitap çoğaltmak için; amaç, Sultan YıldırımBâyezid’in siyasî idealine uygun olarak,Bursa’nın yüksek İslâm kültürünü en yüksekderecede temsil edecek bir seviyeye gelmesi...Kitap, klasik dönemde, iddianızın göstergesiydi;özellikle siyasi teklifinizin ciddiyeti, ülkenizdebulunan âlim, kütüphane <strong>ve</strong> kitap sayısıyla ölçülürdü...Sizde yoksa başkasına ne <strong>ve</strong>rebilirdinizki? Fas elçisi, 1589’da ziyaret ettiği İstanbul’utasvir ederken, en çok, kitaptan bahseder: “Çokyeri dolaştım; bu kadar çok kitabı bir arada yalnızcabu Şehir’de, İstanbul’da gördüm”. Çarşı-pazarınkitap kaynaması, bir ülkenin siyasigücüne işaretti. Kısaca, halk dilinde, hak-hukukbilmeyen insan için “Kitapsız adam denir” ya;aynı durum, şehir için de geçerlidir; “Kitaplı şehir”hak-hukukun olduğu şehirdir; olmadığı da“Kitapsız şehir”. Kitap, Müslüman zihni için okadar önemlidir ki, vahiy gelmiş dinleri, ötekilerdenayırmak için “Ehl-i kitap” denilir; yani“Bir kitaba mensup olanlar”. Bir anlam-değerdünyasına mensubiyeti, kitap üzerinden dillendirmekson derece dikkat çekicidir.İnsanlık tarihindeki trajik olaylardanbiri de, kütüphanelerin yakılmasıdır.Kütüphanelerin yakılması, nasıl bir ruhhalinin eseri olabilir?Öncelikle, bir ayrım yapalım. Bir eyleminbilgisine sahip olmayan bir insanın, o eylemdebelirli bir kastı olmaz; Moğollar gibi... Camiyi,saray; minberi, taht sanan bir kişiden, kitabın<strong>ve</strong> kütüphanenin ne olduğunu bilmesini bekleyemeyiz.Kısaca, kuralı şöyle koyabiliriz: Kişi,doğru <strong>ve</strong> yanlışı, idraki oranında tahkik edebilir;bu nedenle, tenkitte, kast dışında, kişinin idrakoranı göz önünde bulundurulmalıdır. Burayı geçelim...İkinci tür kitap yakma nedir? Herhalde,ısınmak için değil! İnsanlar, kitap yakmazlar, okitapların içerdiği <strong>ve</strong> temsil ettiği anlam-değerdünyasını yakarlar. Bu nedenle, yakılan, bizatihikitap değil koruduğu bellektir; sahip olduğuiddialardır. Bu, gayet doğaldır. Çatışan iki farklıanlam-değer dünyası, birbirine ait olan herşeyi, tüm simgeleri yok eder. Unutmayalım ki,klasik dönemde bilgi, mahallî yapılarla, anlamdeğerdünyasıyla çok iç içedir. Bu meyanda,ilk kültür emperyalizmi denilebilecek eylemi,Büyük İskender yapmıştır. Pers devletini elegeçirince, etrafında bulunan bilginler -ki, biri,hocası Aristoteles’in yeğeniydi-, önemli bulduklarıbilgileri Yunanca’ya çevirmiş; asıllarını yoketmişlerdir. Bu, pek çok kaynakta vardır; özellikleKutbuddin Şirâzî, Şerh hikmet el-işrâk adlıeserinde, bu vakıayı, felsefe tarihi açısından inceler.Şimdiye değin <strong>ve</strong>rdiğimiz bilgiler birertespittir. Ve bu, bugün de böyledir; yarın da öyleolacaktır! ABD’nin soğuk savaş döneminde,Sovyet kaynaklı; Sovyetler’in de ABD kaynaklıkitaplara yaptıkları ortadır. Irak Savaşı’nda, kü-9eylül-ekim-kasım2013
- Page 1 and 2: ÜÇ AYLIK KÜLTÜR ve SANAT DERGİ
- Page 3 and 4: Beş Şehir'in sırrıNAZIM PAYAMŞ
- Page 5 and 6: Kanallar değişiyordu. Su kesilmi
- Page 7: İHSAN FAZLIOĞLUile şehir ve kita
- Page 11: Çünkü kâğıt, dolayısıyla İ
- Page 16 and 17: ihtirası, çok ve çabuk kazanma a
- Page 18: Uzasan, göğe ersen,Cücesin şehi
- Page 21 and 22: önceleri hattatlar, sonraları mat
- Page 23 and 24: Nasıl ki, ziyarete gelen önce bin
- Page 25 and 26: İsim-şehirKÖKSAL ALVERŞehirler
- Page 27 and 28: SABAH SÖZLERİGün sona erişmişs
- Page 29 and 30: Kitap ve hikmet üzerineVEFA TAŞDE
- Page 31 and 32: ye başlamıştır. Thomas Aquinas,
- Page 33 and 34: Mutlak İstenci sevmektir. Dolayıs
- Page 35 and 36: ilgili olduğu için, sosyal ve sı
- Page 37 and 38: Gökler bile dışımızda değilCE
- Page 39 and 40: tu. Burada bahsedilen göz, “ilah
- Page 41 and 42: dığında sakinliği insanı da sa
- Page 43 and 44: tüphanesi için: “Yeni Eflatuncu
- Page 45 and 46: Cami, Mekke, Medine, Tunus’taki Z
- Page 47 and 48: ham maddesi olan ketenin bulunduğu
- Page 49 and 50: Şimdi radyodan bir ses geliyor kul
- Page 51 and 52: Kimi zaman dile gelip aşkDudaktan
- Page 53 and 54: ŞAİRİN/ ŞİİRİNGAYRİRESMİ T
- Page 56 and 57: Şehir, medeniyet ve kitapD. MEHMET
- Page 58:
Fethedilmeyen İstanbul: PeraBEYHAN
- Page 61 and 62:
Turbo TimaPERVİN (AZERBAYCAN)çev.
- Page 63 and 64:
diği için Turbo Tima çok heyecan
- Page 65 and 66:
İKİ AYRINasıl mı diyorsun?Yüre
- Page 67 and 68:
man olur bilemiyorum.” diyerek bi
- Page 69 and 70:
si’ndeki medreseye geldiler. Bir
- Page 71 and 72:
Ne zamandır onu aradık, yandık y
- Page 73 and 74:
dilinin gelişip zenginleşmesinin
- Page 75 and 76:
iri olmalı burası.Evet, “Şehri
- Page 77 and 78:
ZAMANI GELDİGönlümde yeşeren go
- Page 79 and 80:
hayrülhalef üç tane aslan gibi e
- Page 81 and 82:
Soldan sağa: Mustafa Yalçın, Öm
- Page 83 and 84:
Şehrimizde yeni kitaplarM. NACİ O
- Page 85 and 86:
Bizim şehir*MAHİR ADIBEŞ"... ins
- Page 87 and 88:
eğilecek olanlara ışık tutsun d
- Page 89 and 90:
ebiliyoruz. Bir de o günleri hiç
- Page 91 and 92:
"Harput'a adanmış bir ömür"İsh
- Page 93 and 94:
21. Hazar Şiir Akşamlarının ard
- Page 95 and 96:
YELİZ ÖZTÜRKBirleyerek OluşmakF