der ki Babür: “Herkesin mercii, zamanın büyükadamlarının en ileri geleni, makbulü bir adamdır.Şiir söylediğinden ismi şairler arasında zikrolunur.Yoksa <strong>ve</strong>lilerden <strong>ve</strong> mürşitlerdendir. Şairlikonun en aşağı mertebesidir. Yahut şairlik mertebesionunla yükselir. Şeyhin doğduğu <strong>ve</strong> yetiştiğiyer Hocend’dir.Kendisi o diyarın büyüklerindendir. Su<strong>ve</strong>r-iEkâlim adlı eserde Hocend’e “dünyanın gelini”demişlerdir. Gönül açıcı bir vilayettir. Bu memleketteyetişen mey<strong>ve</strong>leri hediye olarak başka memleketleregötürürler. Şeyh, hacca gitmek üzereHocend’den çıkmış, Beytullah’ı ziyaretten sonraAzerbaycan’a gelmiş, havası, suyu hoşuna gittiğindenburada kalmıştır. Celayir Sultanları zamanındaşeyhin büyük bir şöhreti vardı. Bu memleketinbüyüklerinin pek çoğu kendisine müritolmuşlardı. Meclisi fazılların mercii idi. ToktamışHan Tebriz’i fethettikten sonra şeyhi, Han’ınzevcesinin emriyle Deşt-i Kıpçak’ta Saray şehrinegötürdüler. Şeyh dört yıl kadar burada kaldı.Sonra çıkıp Tebriz’e gitti. Sultan Hüseyin binSultan Ü<strong>ve</strong>ys-i Celâyir, Şeyh için çok güzel biryurt temin etti <strong>ve</strong> onun için vakıflar yaptı. Şeyh,Hâce Hâfız hakkında büyük bir hürmet beslerdi<strong>ve</strong> yüzünü görmediği halde Hâce Hâfız’ın daŞeyh’e karşı samimi bir muhabbet <strong>ve</strong> itikadı vardı.Gazellerini okumaktan haz duyardı.Hikâye ederler ki Miranşah bin EmirTimur’un devleti zamanında tekkesini işletmesi<strong>ve</strong> dervişlere ziyafet çekmesi yüzünden borçlanmıştı.Bir gün Miranşah, Şeyh’i görmeye gitti.Oturdukları vakit padişahın köleleri şeyhin bahçesindekoşup oynamaya <strong>ve</strong> erik, şeftali ağaçlarınıyağma etmeye başladılar. Şeyh gülerek çocuklara;“Ey Moğollar, bahçede yağmacılık yapmayın, biçareKemal borç içindedir. Bu bağın mey<strong>ve</strong>lerininkıymetini borçlarına karşılık göstermiştir.Sakın bostanı yağma etmeyin, sonra biçare Kemalborçlularının elinden canını kurtaramaz.”dedi. Miranşah bunu işitince, “Şeyhin borcu muvar?” diye sordu. Şeyh de “E<strong>ve</strong>t, on bin dinar…”cevabını <strong>ve</strong>rdi. Miranşah hemen emretti, on bindinar getirip Şeyh’e <strong>ve</strong>rdiler. Şeyh de bununlaborçlarını ödedi. Şeyh’in sultan <strong>ve</strong> hâkimlerinyanında çok itibarı vardı. Onun latifeleri pekçok <strong>ve</strong> meşhurdur. Şeyh yedi yüz doksan ikideTebriz’de ölmüştür. Mezarı büyük <strong>ve</strong> küçüğünziyaretgâhıdır.” E<strong>ve</strong>t, Devletşah da bunları söylüyorTebriz’in bu Hocendli misafiri için.Klasik İran şiirinin zir<strong>ve</strong> şahsiyetlerinden birisiKemal Hocendî. Ve her şeyden önce bir gazelşairi. İran şiirinin unutulmazlarından olan Sa’di-iŞirazî <strong>ve</strong> Hümam Tebrizî’nin izinde olduğu söylenir.Ünlü şair Hâfız-ı Şirazî’nin de çağdaşıdır.Anadolu şairlerinin de model isimlerindendirayrıca. Divan’ı yaklaşık sekiz bin beyit civarında.Nasip olur da bir daha gelebilirsek eğer, onubu kez gül bahçeleri içinde bulabilmek hayaliyle<strong>ve</strong>dalaşıyoruz Hocendî ile. Hoşça kalın Tebriz’inaziz misafirleri. E<strong>ve</strong>t, Tebriz’in eteklerine kurulduğuEynal <strong>ve</strong> Zeynal dağların zir<strong>ve</strong>sinde, İlhanlımimari üslubuyla yapılmış iki türbede rivayetegöre Hz. Ali’nin iki oğlu yatarmış. Uzaktan selam<strong>ve</strong> dualarımızı göndermekle yetiniyoruz. Doğrusunusöylemek gerekirse o zir<strong>ve</strong>ye bu sıcakta <strong>ve</strong>hele de bu zaman kıtlığında çıkmayı gözümüzekestiremiyoruz. İnşallah bir başka zamana.Şehriyâr, makbere-i şu’arâ’da yatıyorHeydar Baba ildırımlar çakandaSeller sular şakkıldayıp akandaKızlar ona saf bağlayıp bakandaSelam olsun şevketüze ilüzeMenim de bir adım gelsün dilüzeŞehriyârTebriz bir şairler şehri. Tebriz şiirin ana vatanı.Dünyada Tebriz’den başka yetiştirdiği şairler içinözel bir “Şairler Mezarlığı”na sahip başka bir şehirvar mıdır acaba? Tebriz´i çevreleyen tepelerin enyükseğinde, şehrin her yanından görülebilen biranıt dikkati çekiyor. Tebriz’in yetiştirdiği şairleradına yapılmış bu anıt. Tepeye de “Şuara Tepesi»denilmiş. Makbere-i Şu’arâ. Hemen hepsininkabri de orada. Kimler yok ki. Hümam Tebrizî,Hakanî-i Şirvanî, Zülfikar Şirvanî, MücidüddinBilikânî, Katran-ı Tebrizî, Magribî Tebrizî, AhmedEsedî Tûsî, Şapur-ı Nişaburî, ŞemseddinŞecasî, Mevlânâ Lisanî Şirazî, Mevlânâ Şekibî-iTebrizî, Mevlânâ Mânî Şirazî <strong>ve</strong> ZahireddinFaryabî. Buraya en son defnedilen şair ise AzeriTürkçesinin büyük ustası «Şehriyâr» olmuş. Denilirki, Şehname’nin büyük şairi Firdevsî Farsçanın;Türkçenin büyük şairi Şehriyâr ise Azeri72eylül-ekim-kasım2013
dilinin gelişip zenginleşmesinin <strong>ve</strong>o zenginlikle yaşıyor olmasınıngü<strong>ve</strong>ncesi olmuşlar butopraklarda.Şehriyâr’ı tanır mısınız,mutlaka tanırsınız da nasılbilirsiniz Şehriyâr’ı, ne kadartanırsınız? Şairin tam künyesişöyle; Seyyid EbulkâsımMuhammed Hüseyin BehzatTebrizî.“Şehriyâr bir Tebriz evladıdır.O; «Gül açdıgcasolan dünyaya; “Beli oğul!Bizler hamı hemderdik/ Güller ekdik amma tikanlarderdik” mısralarınıyazdıran hayata, şahlık rejimine;“Çengizlerin, fir'onların gesrine, söylemeğer az gonupsan, uçupsan / Göre görezalımlığın âhırın, sen de onlar geden yolu tutupsan.»sözlerini söyleten hayata, yirmi iki yıl aynıelbiseyi giydiren, siyasî usulsüzlükler toprağındakendisini bîkes bırakan, hiç tükenmeyenumudunun yeniden filizlendiği demlerde ise«Gül ekmede goca bağban! Bükülse bel ne gemin?/ Dalınca rehmet ohurlar bu gülleri ekene.” sesiniyükselten hayata, Tebriz’de gözlerini açmıştır...E<strong>ve</strong>t, İran’daki meşrutiyet hareketi devrinerastlayan çocukluk yılları, belki ülkedeki kargaşaatmosferinden ziyan görmemek için Tebriz’inmeşhur <strong>ve</strong>killerinden olan babası Hacı Mir AğaHoşgenabi’nin arzusuyla ata toprağı HoşgenabKöyü’nde <strong>ve</strong> Haydarbaba manzarasında geçmişsede orta öğrenimi yine Tebriz'de devametmiştir. Tahran'da Tıp Fakültesinde okurken<strong>ve</strong> bitirmesine çok kısa bir zaman kalmışkenyaşadığı talihsiz bir gönül hikâyesi, «küçük sineklerintakılıp kaldığı, büyük sineklerin delipgeçtiği» hukuk sisteminin kördüğümcülerindenbir büyüğün -ki, polis teşkilatının yüksek memurlarındanbir Pehlevî olan bu zat, daha sonrabu gönül hikâyesinin kahramanı Süreyya ile evlenmiştir-Şehriyâr'ı Nişabur'a sürgün etmesiyleson bulmuş, Şehriyâr'ın gönlünde ise Tahran acıhatıraların mekanı olmuştur.Babasını kaybetmesi Şehriyâr'ın hayatınındönüm noktalarından biri olur. Buhran <strong>ve</strong> bunalımdolu günlerin başlangıcı anlamınagelir bu hâdise. Neredeyse bütün sevdiklerinden<strong>ve</strong> dostlarından uzaklaşır.Tasavvufa meyleder. Üstüne üstlükbu acılı yıllarda annesi KövkebHanım’ı da toprağa <strong>ve</strong>rir. 1953 yılıortalarında vatanı Tebriz’e döner.Şehriyâr Tebriz'e yerleştikten sonraakrabalarından, ilkokul öğretmeni<strong>ve</strong> kendisinden 35 yaş küçükAzize adlı bir hanımla evlenir.Şairin bu evliliğindendört çocuğu olmuştur.Artık iyice Tebriz’eyerleşen <strong>ve</strong> sonralarıTahran’a gitme konusundabir türlü ikna edilemeyenŞehriyâr, ancak 1970 yılındaçok değer <strong>ve</strong>rdiği dostu RüstemAliyev'in Bakü'den Tahran'a gelip;«Şehriyâr'ı görüp öleyim” temennisiniilettiklerinde Tahran'a gitmeyi kabul edecektir.Tahran misafirliği Şehriyâr'ın hayatında yeni biracının adıdır: Eşi Azize Hanım burada <strong>ve</strong>fat etmiş<strong>ve</strong> oraya defnedilmiştir.”Şehriyâr, ömrünün son yıllarında yaşlılığın<strong>ve</strong>rdiği zaafiyetle sık sık hastalanmış <strong>ve</strong> 18 Eylül1988’de <strong>ve</strong>fat ettiğinde, Tebriz’in ünlü şairlermezarlığında, Makberetü'ş-Şuara'da toprağa <strong>ve</strong>rilmiştir.“Heyder baba, yolum senden kec oldu,Ömrüm keçdi, gelemmedim, gec oldu,Heç bilmedim, gözellerin nec'oldu,Bilmez idim döngeler var, dönüm var,İtginlik var, ayrılıg var, ölüm var...»Öldüğü gün Şehriyâr'ın hatırasına hürmetenTebriz'de hiçbir dükkân açılmaz. Bütün Tebrizhalkı matem alâmeti olarak karalar giyer. İranedebiyatındaki yeri dolayısıyla devlet tarafındanbirinci dereceli “Maarif Nişanı” ile taltif edilir,Tebriz Üni<strong>ve</strong>rsitesi Edebiyat Fakültesinin enbüyük amfisine <strong>ve</strong> Tebriz’deki okullardan birineonun adı <strong>ve</strong>rilir. Ayrıca daha sağlığında 16 Martgünü “Şehriyâr Günü” olarak kabul edilmiş, ölümündensonra da evi müze hâline getirilmiştir.Şairin ölüm günü, O'nun anısına, İran'da “Millî73eylül-ekim-kasım2013
- Page 1 and 2:
ÜÇ AYLIK KÜLTÜR ve SANAT DERGİ
- Page 3 and 4:
Beş Şehir'in sırrıNAZIM PAYAMŞ
- Page 5 and 6:
Kanallar değişiyordu. Su kesilmi
- Page 7 and 8:
İHSAN FAZLIOĞLUile şehir ve kita
- Page 9 and 10:
yazı kültürünün geliştiği, o
- Page 11:
Çünkü kâğıt, dolayısıyla İ
- Page 16 and 17:
ihtirası, çok ve çabuk kazanma a
- Page 18:
Uzasan, göğe ersen,Cücesin şehi
- Page 21 and 22: önceleri hattatlar, sonraları mat
- Page 23 and 24: Nasıl ki, ziyarete gelen önce bin
- Page 25 and 26: İsim-şehirKÖKSAL ALVERŞehirler
- Page 27 and 28: SABAH SÖZLERİGün sona erişmişs
- Page 29 and 30: Kitap ve hikmet üzerineVEFA TAŞDE
- Page 31 and 32: ye başlamıştır. Thomas Aquinas,
- Page 33 and 34: Mutlak İstenci sevmektir. Dolayıs
- Page 35 and 36: ilgili olduğu için, sosyal ve sı
- Page 37 and 38: Gökler bile dışımızda değilCE
- Page 39 and 40: tu. Burada bahsedilen göz, “ilah
- Page 41 and 42: dığında sakinliği insanı da sa
- Page 43 and 44: tüphanesi için: “Yeni Eflatuncu
- Page 45 and 46: Cami, Mekke, Medine, Tunus’taki Z
- Page 47 and 48: ham maddesi olan ketenin bulunduğu
- Page 49 and 50: Şimdi radyodan bir ses geliyor kul
- Page 51 and 52: Kimi zaman dile gelip aşkDudaktan
- Page 53 and 54: ŞAİRİN/ ŞİİRİNGAYRİRESMİ T
- Page 56 and 57: Şehir, medeniyet ve kitapD. MEHMET
- Page 58: Fethedilmeyen İstanbul: PeraBEYHAN
- Page 61 and 62: Turbo TimaPERVİN (AZERBAYCAN)çev.
- Page 63 and 64: diği için Turbo Tima çok heyecan
- Page 65 and 66: İKİ AYRINasıl mı diyorsun?Yüre
- Page 67 and 68: man olur bilemiyorum.” diyerek bi
- Page 69 and 70: si’ndeki medreseye geldiler. Bir
- Page 71: Ne zamandır onu aradık, yandık y
- Page 75 and 76: iri olmalı burası.Evet, “Şehri
- Page 77 and 78: ZAMANI GELDİGönlümde yeşeren go
- Page 79 and 80: hayrülhalef üç tane aslan gibi e
- Page 81 and 82: Soldan sağa: Mustafa Yalçın, Öm
- Page 83 and 84: Şehrimizde yeni kitaplarM. NACİ O
- Page 85 and 86: Bizim şehir*MAHİR ADIBEŞ"... ins
- Page 87 and 88: eğilecek olanlara ışık tutsun d
- Page 89 and 90: ebiliyoruz. Bir de o günleri hiç
- Page 91 and 92: "Harput'a adanmış bir ömür"İsh
- Page 93 and 94: 21. Hazar Şiir Akşamlarının ard
- Page 95 and 96: YELİZ ÖZTÜRKBirleyerek OluşmakF