ı tûtiyâ-yı çeşm-i iftihar kılındı” diye yazar [2] .Gelibolu’da, Yazıcı-zâde Mehmed’in türbesindesaklanan müellif hattı Muhammediyye’yiziyaret de âdettendir <strong>ve</strong> Mü<strong>ve</strong>rrih Âlî’denEvliyâ Çelebi’ye kadar pek çok ziyaretçiye elöptürmüştür. Ankara’daki Millî Kütüphane’de,Niyazî-i Mısrî’ye ait bir mecmuanın sonunaisimsiz bir el tarafından konan notta, “Şu imzâyışerif hazret-i Mısrî efendimizin mübarek hatt-ışerifleri olmağla ziyaret oluna” yazıyor [3] . Uzunsüren bir unutulmuşluğun ardından, metninson ziyaretçisi aziz dostum Mustafa Tatcıoldu [4] . Ali Emîri Efendi de kütüphanesini süsleyennadir <strong>ve</strong> değerli yazmaları meraklısına binnaz ile çıkardığında, “Tedkik edin”, “Gözden geçirin”gibi klasik cümleler yerine, “Ziyaret buyurunefendim” diye uzatırmış. Son zamanlarında,en çok ziyaret edilen kitabının Dîvânü Lûgati’t-Türk olduğu şüphesiz...Yıllar önce, Beşir Ayvazoğlu’nun NuriArlasez’le röportajında okumuştum. Belki decumhuriyetin son “şeyhü’s-sahhâfîn”i diye anılmasıgereken Raif Yelkenci, koca bir dünya sığdırdığıo küçücük dükkânında Nuri Bey’e yazmabir Kur’an uzatırken yine “Ziyaret buyurun”demiş. Bunca yılımın eski <strong>ve</strong> nadir kitap kovalamaklageçtiğine değil de bir satıcıdan bile bu hitabıduyamadığıma yanarım. Demek ki, o güzelinsanlar varaktan kanatları olan o güzel kuşlarınsırtına binip gideli çok olmuş. Bunca yıldır gıptasınırları dâhilinde tutayım diye gemlemeye uğraştığımhasedimin şahlandığı anlardan biri deişte bu... İtiraf zamanı gelmiştir; Ayvazoğlu’nunpek çok meziyeti yanında, doğru yerde bulunupdoğru kişilerle tanışmasını da çekemiyorum.Ne demiştim; kitaplar, kapısını çalıp aradabir yoklamanızı bekleyen aile büyükleriniz gibidir.Okurların kitaba olan ihtiyacı gibi, kitaplarında okur tarafından ziyaret edilmeğe ihtiyacıvardır. İhmal ettikleriniz için için söylenirlerken,gözden çıkarıp tamamen unuttuklarınızınsesi de yüksek çıkar; yalnız bırakıldıkları içinduydukları öfkeyi de hatırlanışın <strong>ve</strong>rdiği mem-2. Menderes Coşkun, Manzum Ve Mensur Osmanlı HacSeyahatnameleri Ve Nâbî’nin Tuhfetü’l-harameyn’i,Ank., 2002, s. 173-174.3. Mecmȗa, Yz. A. 853, v. 17.4. Burc-ı Belâda Bir Merd-i Hudâ: Niyâzî-i Mısrî, İst.,2010, s. 134.nuniyeti de açıkça ifade ederler. Rahmetli SüheylÜn<strong>ve</strong>r Hoca, kütüphaneciliğimizin büyükismi Adnan Ötüken’den dinlediklerini, her zamankititizliğiyle kaydetmiş [5] . Ötüken, Amerikankütüphanelerinde incelemeler yapmaküzere Chicago’ya gider. Ziyaret ettiği kütüphanelerdenbirinde, önüne Türkçe bir yazma koyarlar.Ötüken, daha cildi açar açmaz, kitabınalınlığında şu beyitle karşılaşır:Merhabâ hoş geldiniz özlerdi bu can sizleriKıldın ihyâ Hazret-i Îsâ gibi can bizleriYazma, belki de asırlar sonra bir vatandaşınıgörmenin heyecanıyla konuşmakta; Ötüken ise,ebedî sürgününü çeken bir büyüğünü ziyaretetmenin keyfiyle utancı iç içe geçmiş, gözyaşlarıdökmektedir.Bazen kitabın, aile büyüklerinizden çok dahayakınınız olduğunu hissedersiniz. E<strong>ve</strong>t, birazgarip, biraz hastalıklı bir muhabbetle de olsa,içten içe kitaba sevdalandığınızı itiraf zorundakalırsınız. Kitabının alınlığına “Esirrü izâ nazartüilâ kitabî keennî âşık <strong>ve</strong> hü<strong>ve</strong>’l-habîb” (kitabımaher nazar edişimde, sanki ben âşık o damaşukummuş gibi sevinirim) yazan âşığı kendinizeyakın bulduğunuzu söylemek o kadar dakolay değildir. Maşukasının kapısından uzakduramayan âşık gibi, siz de kitaplarınızla yaşamakistediğinizi söyleyi<strong>ve</strong>rseniz, bu çağda garipkarşılanacağınızı pek rânâ bilirsiniz. Cüretkârâşıkların, sevgilisinin kapısına aşkını kazımasıgibi, siz de kitaplara olan sevdanızı yine kitapkap(ı)larına, alınlıklara yazmaya kalkışırsınız.Kastamonulu Lâtîfî’nin, göğsünü gere gere tezkiresininbaşına yazdığı gazeldeOl kişi buldu cihân içinde yâr-i bî-halelEy Lâtîfî her kimin yanında yâridir kitâb [6]deyişine imrenip de kitaplarınızın alnınabir şeyler karaladığınız hiç olmadı mı? Varsayınki, Sivas işi çakınızın kemik sapını sıkı sıkıyakavrayarak yârin kapısına bir “Âh mine’l-aşk”kazımışsınız <strong>ve</strong>ya püskürtme boyayla grafitiyazmışsınız. Ha kapı ha kitap... Ha o alınlık habu alınlık... Ha o aşk ha bu aşk...■5. Kırkambar, Ank., 1972, s. 87.6. Tezkire-i Lâtȋfȋ, İst., 1314, s. 15.24eylül-ekim-kasım2013
İsim-şehirKÖKSAL ALVERŞehirler isimlerle dolu. Şehrin her yanındakişiler. Siyasetçiler, sanatçılar, yazarlar,edebiyatçılar, ilim adamları, şehitler,komutanlar, ustalar, hacılar, hocalar, efendiler,beyler. Sokaklarda, mahallelerde, parklarda,kültür merkezlerinde, kütüphanelerde, okullarda,kampüslerde, amfilerde, salonlarda. Alt <strong>ve</strong> üstgeçitlerde, cadde <strong>ve</strong> bulvarlarda, meydanlarda,yollarda, stadyumlarda, hava alanlarında, garlarda.Çeşmelerde, hanlarda, hamamlarda, camilerde,medreselerde, aş evlerinde, imaretlerde. Şehirlerbaştan ayağa isimlerle dolu, isimlerle kuşatılmış,isimlerle anlam bulmuş. Neden şehirler isimlerebu kadar ihtiram göstermekte? Neden şehir buncaismi alnına yazdırmakta <strong>ve</strong> baş tacı etmekte?Şehir bir yönüyle insandır da ondan mı? İnsanbir açıdan şehre benzer diye mi? Şehir <strong>ve</strong> isim içiçe, yan yana, karşı karşıya!Şehirlerin bunca insanı baş tacı yapmasınındeğişik sebepleri olabilir. Ancak bunun basit<strong>ve</strong> sıradan değil anlamlı <strong>ve</strong> derinlikli bir eylemolduğunu düşünüyorum. Rastgele yahut bilinçlibir şekilde <strong>ve</strong>rilmiş olsalar bile! İsimler aynızamanda birer sembol, imge <strong>ve</strong> gösterge olduklarıiçin kimin isminin nereye <strong>ve</strong>rildiği önem arzeder.Bir isimden kıyametler kopabilir. Bunun değişikörneklerini bulmak mümkündür. Yakın zamanlardaİstanbul Fatih’te Abdülezel Paşa’nın adınıtaşıyan caddeye Kadir Has ismini <strong>ve</strong>ren belediye,yazarlar <strong>ve</strong> ilim adamları tarafından eleştirilmişti.İlber Ortaylı bunu ‘vahim bir değişiklik’ şeklindenitelendirmişti. Buna benzer örnekler hangi şehirdeyoktur ki? İsimler taşıdıkları anlam <strong>ve</strong> sembolikdeğerlerle kimi dönemleri açıklamakta bireripucu olabilmektedir.Galiba önce şu sorulmalı: şehir mekânlarınaisim <strong>ve</strong>rme kimin yetkisinde? Bir okulun, caddenin,sokağın, meydanın, parkın adına kim karar<strong>ve</strong>riyor? Bu kararı <strong>ve</strong>rirken kimlere soruyor yahuthangi hususlara dikkat ediyor? İsim <strong>ve</strong>rilirken okişinin özellikleri, o mekânın konumu, yeri <strong>ve</strong>özellikleri dikkate alınıyor mu? O kişinin ismininoraya <strong>ve</strong>rilmesinin bir anlamı olabiliyor mu? Vedahası neden isim <strong>ve</strong>rme geleneği <strong>ve</strong> siyaseti vardır?Hatta neden bu isim <strong>ve</strong>rme mühim bir siyasirefleks <strong>ve</strong> atak olarak görülmektedir? Bütün bunlarisimlerin boş <strong>ve</strong> anlamsız olmadığını aksinedolu, manalı <strong>ve</strong> sembolik kıymete haiz olduğunubelli etmektedir.İsim <strong>ve</strong>rmede etkili olan kurumlar arasındadin, kültür, siyaset, sanat, hukuk, bölge özelliklerisayılabilir. İsimlerin anlamları, yan anlamları,ardılları araştırıldığında nasıl bir duygu <strong>ve</strong>düşünce dünyasının yansımaları olduklarırahatlıkla görülebilir. Siyasi yelpaze, ideoloji,kültürel kodlar, kültürel değişme, toplumsal25eylül-ekim-kasım2013
- Page 1 and 2: ÜÇ AYLIK KÜLTÜR ve SANAT DERGİ
- Page 3 and 4: Beş Şehir'in sırrıNAZIM PAYAMŞ
- Page 5 and 6: Kanallar değişiyordu. Su kesilmi
- Page 7 and 8: İHSAN FAZLIOĞLUile şehir ve kita
- Page 9 and 10: yazı kültürünün geliştiği, o
- Page 11: Çünkü kâğıt, dolayısıyla İ
- Page 16 and 17: ihtirası, çok ve çabuk kazanma a
- Page 18: Uzasan, göğe ersen,Cücesin şehi
- Page 21 and 22: önceleri hattatlar, sonraları mat
- Page 23: Nasıl ki, ziyarete gelen önce bin
- Page 27 and 28: SABAH SÖZLERİGün sona erişmişs
- Page 29 and 30: Kitap ve hikmet üzerineVEFA TAŞDE
- Page 31 and 32: ye başlamıştır. Thomas Aquinas,
- Page 33 and 34: Mutlak İstenci sevmektir. Dolayıs
- Page 35 and 36: ilgili olduğu için, sosyal ve sı
- Page 37 and 38: Gökler bile dışımızda değilCE
- Page 39 and 40: tu. Burada bahsedilen göz, “ilah
- Page 41 and 42: dığında sakinliği insanı da sa
- Page 43 and 44: tüphanesi için: “Yeni Eflatuncu
- Page 45 and 46: Cami, Mekke, Medine, Tunus’taki Z
- Page 47 and 48: ham maddesi olan ketenin bulunduğu
- Page 49 and 50: Şimdi radyodan bir ses geliyor kul
- Page 51 and 52: Kimi zaman dile gelip aşkDudaktan
- Page 53 and 54: ŞAİRİN/ ŞİİRİNGAYRİRESMİ T
- Page 56 and 57: Şehir, medeniyet ve kitapD. MEHMET
- Page 58: Fethedilmeyen İstanbul: PeraBEYHAN
- Page 61 and 62: Turbo TimaPERVİN (AZERBAYCAN)çev.
- Page 63 and 64: diği için Turbo Tima çok heyecan
- Page 65 and 66: İKİ AYRINasıl mı diyorsun?Yüre
- Page 67 and 68: man olur bilemiyorum.” diyerek bi
- Page 69 and 70: si’ndeki medreseye geldiler. Bir
- Page 71 and 72: Ne zamandır onu aradık, yandık y
- Page 73 and 74: dilinin gelişip zenginleşmesinin
- Page 75 and 76:
iri olmalı burası.Evet, “Şehri
- Page 77 and 78:
ZAMANI GELDİGönlümde yeşeren go
- Page 79 and 80:
hayrülhalef üç tane aslan gibi e
- Page 81 and 82:
Soldan sağa: Mustafa Yalçın, Öm
- Page 83 and 84:
Şehrimizde yeni kitaplarM. NACİ O
- Page 85 and 86:
Bizim şehir*MAHİR ADIBEŞ"... ins
- Page 87 and 88:
eğilecek olanlara ışık tutsun d
- Page 89 and 90:
ebiliyoruz. Bir de o günleri hiç
- Page 91 and 92:
"Harput'a adanmış bir ömür"İsh
- Page 93 and 94:
21. Hazar Şiir Akşamlarının ard
- Page 95 and 96:
YELİZ ÖZTÜRKBirleyerek OluşmakF