Âşık, kalpten seslenir sevgiliye; kalpteki ayrılık ateşi,kelimelerden müteşekkil nadide zarflarla ulaşırsevgiliye. En güzel kelimeler, en güzel için seçilir, engüzel sıralama ile sunulur, sevilen; sevgilidir. Onunolmadığı ülke sürgünler mekânıdır;dan ayrılan âşığın gönlü gamla, yasla dolarken,unutkanlıkla hayat sürenler için bir anlam ifadeetmiyor:Ne üzülür ne sıkılırSadece birazcık düşünürHemen yeni bir âşık bulunurYerin çok çabuk doldurulurSevgilimi koluma takarımBebekte üç beş tur atarımOlmadı bi(r) de sinema yaparımGördüğün gibi çok unutkanımKalıcılığı dolayısıyla, içerisinde hatıralarıngizli olduğu eşyalar kalıcılığını yitirdiğinden beriinsan, hatırasını kaybediyor. Gelinliğin kirayadüşmesi, o mutlu günün tekrar yaşanmasını ortadankaldırıyor. Büyük annelerimiz, hâlâ çeyizsandıklarından çıkardıkları gelinlikle, o mutlugünü hüzünlü ya da buruk bir gülümseme ileanarken, yeni nesil bu duygudan mahrum kalmakta.Bir zamanlar oyalı mendillerin oynamışolduğu rol, kullanılıp atılan kâğıt mendiller dolayısıylabugün sahipsiz kalmış. Madde bir zamanlarinsanı maziye bağlarken, şimdi esiri hâlinegetirdiği insanın elini kolunu bağlıyor. Öncelerimadde insanı takip ederken, şimdi insan maddeyitakip eder hâle gelmiş, sürükleniyor. Aşk, tenkafesinde seyirlik nesneye dönüşüyor. Bir yandabedende aşkı yok edenler, öte yanda aşkta yokolanlar, hayâ perdesini yırtmadan, Fuzuli misalisırları inletenler:Ol zahm eseri görindi mendeBiz bir ruhuz iki bedendeBizde ikilik nişanı yohdurHer bir tenin özge cânı yohdurSagınma ki oldur menem menBir cân ile zindedür iki ten…Mende olan âşikâr sensenMen hod yohem ol ki var sensenDâim sana mendedür tecelliMen gayrden olmuşum teselliGer men men isem nesen sen ey yârV’er sen sen isen neyem men-i zâr.Da<strong>ve</strong>tin ancak birbirinden ayrı olanlar içinmümkün, se<strong>ve</strong>nlerin ise zaten bir olduğu anlayışıyla,kendisini yârinde yok edenlere karşı; da<strong>ve</strong>ti,ruha değil bedene yaparken, onuru yatakta ateşe<strong>ve</strong>renler, çılgınca feryat ederler:Bak yüreğime bakAteşimi gör, içimi hissetHadi hazırım yeter kiOnursuz olmasın aşkGel sokağıma gelPenceremi aç yatağıma gelHadi hazırım yeter kiOnursuz olmasın aşkHer şeyin nesneleştiği <strong>ve</strong> maddi hâle geldiğibir dünyada, en derin hislerin anlatılmaz efsunuolan aşk yeniden tanımlanırken, gönülden gönlegizli olan yol, aşikâr kılınmak istenir. Artık gönüldağının yağmuru diner, ne kirpiğin oku nesinedeki yara kalır; önemli olan dokunmak <strong>ve</strong>okşanmaktır:Aşk dokunmak ister gülümSevilmek, okşanmak isterAşk sevdiğini yanında ister50eylül-ekim-kasım2013
Kimi zaman dile gelip aşkDudaktan kalbe akmak isterMadde âleminde yaşanan yok edicilik, manevisahanın tamamında gözleniyor. İnsanın enkıymetli hazineleri, mirasyedi nesil tarafındanpervasızca tüketilmekte, basitleştirilmekte ya dageçiciliğe mahkûm edilmektedir. Ölümüne sevdalar<strong>ve</strong> ülküler, gündelik <strong>ve</strong> bazen de anlık değişimlerinakıbetine uğramakta, kullanılıp atılanbir mendil gibi, bir kenara def edilmekte:Bu sene iyi geçmedi söylemem lazımKader beni seçmedi ama görmemem lazımBelki birden bire yeniden başlamam gerekEskiden taptığımı bugün taşlamam gerekYeni bir aşk yeni bir işYine gülecek bir neden lazımYeni bir haber yeni bir kaderBunlar için bana şans lazımYeni bir duruş yeni dokunuşTek tek keşfetmem lazımYeni bir hayat gerisi bayatKendime yeni bir ben lazımGünler güzel geçmedi unutmam lazımAsıp yüzümü kalmışım azcık kırıtmam lazımHep içime atmışım anlatmam gerekHepsini bir kazana atıp toptan kaynatmam gerekDostluk kavramı içerisinde baki olmayı barındırırken,yenilik peşinde koşan insan, eskininher şeyinden sıkıldığı için dostluğu da eskimişliğemahkûm ederek yeni arkadaşlıklar arama sevdasıylabüyük bir gü<strong>ve</strong>nsizlik ortamında, anlık ilişkilerkuruyor. Küçük meselelerde, kullanıp atmayaalıştığı bütün diğer şeyler gibi, arkadaşını daatabiliyor. Zamanın icaplarına uyayım endişesiyleasırlık çınarları devirmekten bir lahza çekinmeyipyerine iklimi belli olmayan körpecik fidanlardikiyor, lakin onun da gelişip serpilmesine sabredemedenkökünden söküp atıyor. Reklamlardaifadesini bulan şekliyle hâlâ annesinin margarininikullanmaktan utanıyor, her seferinde -aslındaçok eski bir kelime olmasına rağmen- başına yenibir “yeni” eklenen ürünlere yöneliyor. Mümkünolsa sadece annenin margarini değil bizatihi anneninkendisi de değiştirilecek. Öyle ya siz hâlâeski annenizi mi kucaklıyorsunuz! Ve çocuklukyıllarımda duyduğum o ses: “Eskimiş çoraplarınızıatın, Jil geliyor!”.Şimdi radyodan bir ses geliyor kulağıma “atgitsin at gitsin, eskimişse at gitsin”. Bu atılan kimdiye merak ediyorum <strong>ve</strong> anlıyorum ki atılan güyasevilen, âşık olunan kişi. Yine anlıyorum ki, esasındaatılan kişi değil, bizatihi sevginin kendisi.Sevgi âdeta eskicinin seyyar arabasına düşüyor.Yakında dışarıdan şöyle bir ses gelirse hayret etmemekgerekir: “Sevgiler alırım, sevgiler satarım,hayda eskici geldi, eskiciii!”.Önemli olan ne derdiyle yaşamak ne de onaderman aramaktır. “Lokman Hekim gelse yaramazdırır.” diyen sanatçı ona yabancıdır. Zira unutmayıyol edinmiş bireyin “Nazlı yârin hayali karşımdadurur.” sözüyle yüklenebileceği hiçbir anlamyoktur. Onun için önemli olan boş <strong>ve</strong>rmek<strong>ve</strong> unutmaktır:Her gece her gece dağıtıyorumAşkları acıları dertleri tasalarıBoş <strong>ve</strong>rdim önüme bakıyorumÇıkarıp üzerimdeki sıkıntılarıBir bir kirliye atıyorum.Özel bir ifadeyle:şehrin insanı, şehrin insanı, şehrinbozuk paraların insanı, sivilcelerin.Bir de dedemin anlattığı hikâye geliyor aklıma<strong>ve</strong> derin bir ah çekiyorum. Yoksa güle âşık olanbülbülün figanı da mı eskidi? Artık güle nağmedizecek bülbüller de mi kalmayacak? İşte gül aşkınınkanlı hikâyesi: Hocası talebesinden bir sarıgül ister. Talebe gül bahçesine gider, lakin bakarki hiç sarı gül yok. Güllerin hepsi beyaz. Oracığaoturup, kara kara ne yapacağını düşünürken,bir bülbül gelir <strong>ve</strong> derdini sorar. Derdi dinleyenbülbül, çocuğa arkasını dönmesini söyler. “Bensusunca gülünü al git.” der <strong>ve</strong> ötmeye başlar. Birmüddet sonra bülbül susar. Çocuk döner bakar kigül sararmıştır. Gülü alır götürür hocasına. Hocasımemnun olur, lakin bir de pembe gül ister.Talebesi yine bahçeye gider, yine bülbül gelir <strong>ve</strong>51eylül-ekim-kasım2013
- Page 1 and 2: ÜÇ AYLIK KÜLTÜR ve SANAT DERGİ
- Page 3 and 4: Beş Şehir'in sırrıNAZIM PAYAMŞ
- Page 5 and 6: Kanallar değişiyordu. Su kesilmi
- Page 7 and 8: İHSAN FAZLIOĞLUile şehir ve kita
- Page 9 and 10: yazı kültürünün geliştiği, o
- Page 11: Çünkü kâğıt, dolayısıyla İ
- Page 16 and 17: ihtirası, çok ve çabuk kazanma a
- Page 18: Uzasan, göğe ersen,Cücesin şehi
- Page 21 and 22: önceleri hattatlar, sonraları mat
- Page 23 and 24: Nasıl ki, ziyarete gelen önce bin
- Page 25 and 26: İsim-şehirKÖKSAL ALVERŞehirler
- Page 27 and 28: SABAH SÖZLERİGün sona erişmişs
- Page 29 and 30: Kitap ve hikmet üzerineVEFA TAŞDE
- Page 31 and 32: ye başlamıştır. Thomas Aquinas,
- Page 33 and 34: Mutlak İstenci sevmektir. Dolayıs
- Page 35 and 36: ilgili olduğu için, sosyal ve sı
- Page 37 and 38: Gökler bile dışımızda değilCE
- Page 39 and 40: tu. Burada bahsedilen göz, “ilah
- Page 41 and 42: dığında sakinliği insanı da sa
- Page 43 and 44: tüphanesi için: “Yeni Eflatuncu
- Page 45 and 46: Cami, Mekke, Medine, Tunus’taki Z
- Page 47 and 48: ham maddesi olan ketenin bulunduğu
- Page 49: Şimdi radyodan bir ses geliyor kul
- Page 53 and 54: ŞAİRİN/ ŞİİRİNGAYRİRESMİ T
- Page 56 and 57: Şehir, medeniyet ve kitapD. MEHMET
- Page 58: Fethedilmeyen İstanbul: PeraBEYHAN
- Page 61 and 62: Turbo TimaPERVİN (AZERBAYCAN)çev.
- Page 63 and 64: diği için Turbo Tima çok heyecan
- Page 65 and 66: İKİ AYRINasıl mı diyorsun?Yüre
- Page 67 and 68: man olur bilemiyorum.” diyerek bi
- Page 69 and 70: si’ndeki medreseye geldiler. Bir
- Page 71 and 72: Ne zamandır onu aradık, yandık y
- Page 73 and 74: dilinin gelişip zenginleşmesinin
- Page 75 and 76: iri olmalı burası.Evet, “Şehri
- Page 77 and 78: ZAMANI GELDİGönlümde yeşeren go
- Page 79 and 80: hayrülhalef üç tane aslan gibi e
- Page 81 and 82: Soldan sağa: Mustafa Yalçın, Öm
- Page 83 and 84: Şehrimizde yeni kitaplarM. NACİ O
- Page 85 and 86: Bizim şehir*MAHİR ADIBEŞ"... ins
- Page 87 and 88: eğilecek olanlara ışık tutsun d
- Page 89 and 90: ebiliyoruz. Bir de o günleri hiç
- Page 91 and 92: "Harput'a adanmış bir ömür"İsh
- Page 93 and 94: 21. Hazar Şiir Akşamlarının ard
- Page 95 and 96: YELİZ ÖZTÜRKBirleyerek OluşmakF