Ceylan... O, herhangi bir işi çok geç kavradığından,dizel motorları anımsatıyor. Kapıcı Elhandayı da her zaman istiap haddi beş ton olan kamyonmotoru gibi büyük bir gürültüyle çalışıyor.Hele Dilara? Ne kadar acele ettirirlerse ettirsinlerumurunda değil, onun motoru da hatchback gibisessiz çalışıyor. Ve nihayet O… Bizim kurumda,turbo jet sistemli yarış arabalarının motoruna sahipyegâne adam... Yeni Teymur. Onun adınınTeymur olduğunu çok sonradan öğrendim. Çünküherkes ona Tima diyordu. Bu konudaki düşüncelerimiarkadaşlarla paylaşınca, kızların biri:Bundan sonra ona “Turbo Tima” diyelim diyeçok güzel bir öneride bulundu... Gerçekten de,bu lakap tam da onun boyuna biçilmiş kaftandı.Çünkü onu bir yerde, sakince dururken görmekmüşkül meseleydi. Birkaç saniye önce ikinci kattakiplan <strong>ve</strong> maliye şubesinin önünde ateşli ateşlikonuşan Tima’yı, iki dakika sonra yedinci kattakiistatistik şubesinde çalışan kızlarla çay içerken görenler,bu duruma hiç şaşırmıyorlardı. Yahut dabüfede ucu bucağı görünmeyen kakao kuyruğundasıra bekleyen Tima’yı, üç dakika sonra muhasebebölümünün kaprisli hanımlarına naneli sormukşekeri ikram ederken görmek mümkündü.Bizim kurumda çalışanlar için, Turbo Tima’nınbu hızda hareket etmesinde şaşılacak bir şey yoktu.Aksine, birisi onu sakince yerinde oturuyorgörseydi, belki hastalanmış yahut motoru arıza<strong>ve</strong>rmiş, diye endişelenirdi. Bizim kurumun bahçesindekibankomatın yanına konmuş olan bankise, Turbo Tima için hem bir “durak” hem deyakıt ikmali yaptığı bir istasyondu. Her ayın onbeşinde, yani çalışanların maaşlarını aldığı günise, onun “turbo motoru” biraz daha hızlı <strong>ve</strong> hattarölantisi yüksek olarak çalışırdı...– Tamilla Hanım, maaşlar bankaya yatmış ha!Seriye Hala, sen yorulma, kartını <strong>ve</strong>r, maaşını çekipgetireyim...– Allah sana dert <strong>ve</strong>rmesin, ay Teymur. Ayaklarımınağrısından inip çıkamıyorum. Bu lanetolası asansöre binince de kalbim sıkışıyor...– Ay kız, bu nedir böyle? İki yevmiyeni yazmamışlarmı? Git yevmiye defterini tutan kızınsaçlarından asıl, bir bak, niye doğru yazmamış...– Doğru söylüyorsun. O benim arkamdan,çoktandır entrika çeviriyor. Allah canını almasın,yazıktır!– Bereketli olsun, Dürdane Hanııım! Biliyoruuuum!Kulağıma çalındı, kızına çeyiz parasıbiriktiriyorsun... Allah mutlu, bahtiyar eylesin.– Sağ ol, oğlum. O günler gelsin, seni de evlendirelim,inşallah. Bu kadar güzel, gökçek kızvar burada, birini seçip de hoş baht etmiyorsun,ben sana ne diyeyim şimdi...– Eeeehhh! Bana kim gelir...– Kızlar, öğle yemeğine gitmiyor musunuz?Vaktiniz varsa, Zernure Hanımın maaşına bir bakın.Doğru hesaplanmış mı?– Timurcuk, bu kadınların maaşındaki eksikkuruşları hesaplamaktan sen de yoruldun. Sonundaseni başmuhasip yapacaklar, belki o zamansakinleşirsin...– Bekle! Yeşil ışık yansın, öyle geç. Ne kadarsabırsızsın! Niye acele ediyorsun, bankomatıtepiklemeyeceksin ki... Şimdi kartını tak. Bekle,paralar hazırlanıyor. E<strong>ve</strong>t. Şimdi paranı al. Allahbereket <strong>ve</strong>rsin...– Çok sağ olun. Buyurun bu da sizin!– Yoook! Vallahi, almam. 107 manat dediğinne ki, o paradan bana da birkaç kuruş <strong>ve</strong>resin!Ben size bunun için yardım etmedim ki. Sendaha yenisin burada, beni tanımıyorsun...– Aman Allah! Yoruldum. Ayaklarım beni taşımayıreddediyor... Araba olsam, kesin motorumhararet yapardı ama ben, canımı dişime takıp dayanıyorum...Ha ha ha!***Turbo Tima’yı her gördüğümde, “İnsan <strong>ve</strong>Cemiyet” adlı kitabı hatırlıyordum. Daha doğrusuo kitaptan aklımda kalan tek cümleyi: “İnsanıemek şekillendirir.” Çünkü ona dikkatlebaktığımda, onun zahiri görünüşünün de sırfbu gerilimli faaliyeti neticesinde şekillendiğinisanıyorum. Parmakları uzamış, incelmiş, merdi<strong>ve</strong>nleriinip çıkmaktan bacak kasları şişmiş. Elindençok para gelip geçtiği için avucunun derisiaşınmış. Paralara çok bakmaktansa gözleri fırılfırıl dönüyor. Birçokları, Turbo Tima’nın sağasola koşuştururken de bankomattan çalışanlarınmaaşlarını çekerken de kendi kendine konuştuğunusöylüyorlardı. Bir gün, tesadüfen asansörebirlikte bindik. Bankomata para yüklemek içingelen zırhlı araba, bizim kurumun bahçesine gel-62eylül-ekim-kasım2013
diği için Turbo Tima çok heyecanlı görünüyordu.Galiba benim de asansörde olduğumun farkındadeğildi. Külüstür asansör yavaş yavaş dokuzuncukata çıkana kadar Turbo Tima’nın diliyle dişi arasındakikonuşmalarını dinlemek zorunda kaldım:– Mesai bitimine az kaldı... Vagıf Beye desöz... Acaba yerinde mi? Eeehh... Çok geciktim...Parayı da getirip bankomata yüklemediler ki...Ufff... Sıkıldım... Geç kalıyorum... Aşağıda çokoyalandım...Dokuzuncu katta, asansörden indiğimde, sankikulaklıkları kulağımdan çıkardılar, rahatladım.***Geçen hafta garip bir hâdise meydana geldi.Bütün gün gergin <strong>ve</strong> ara <strong>ve</strong>rmeden çalıştığım içinçok yorulmuştum. Akşam işten çıktığımda, hesabımdakibakiyeyi yoklamak <strong>ve</strong> bir miktar paraçekmek istedim ama birdenbire olduğum yerdedonup kaldım. Hiçbir şey anlayamıyordum.Çünkü ne zaman kartımı bankomata soksam,parmaklarım nerdeyse beynimden ev<strong>ve</strong>l düşünüpdört rakamlı şifreyi giriyordu. Ya şimdi? Neolmuştu? E<strong>ve</strong>t, şaşılacak bir şey yoktu. Garip deolsa, şifremi unutmuştum.Kafamdaki düşünceleri eleyip bu kargaşanıniçinden bana gerekli olan dört rakamı ayırmayaçalışsam da, olmuyordu. Zihnimi var gücümleyoklasam da, hafızamın derinliklerinden, o dörtrakamlı şifreyi bulup çıkaramıyordum…Birden, elimi nezaketle kenara çeken birişifremi yazıp kenara çekildi. Hayretten donupkalmış bakışlarım arasında, şifre kabul olundu.Bana lazım olan parayı çekip yanımda duranTurbo Tima’ya doğru döndüğümde hayretim birkat daha arttı. Turbo Tima, âdeta jet motorunuçalıştırmış, bahçenin hayli uzağındaki yaşlı birkadının koluna girmiş, onu bankomata doğrugetiriyordu.Bir kenara çekilip hiç acele etmeden bankomatadoğru gelen Turbo Tima <strong>ve</strong> yaşlı kadınıseyrettim. Hafızamın derinliklerinden, onunla ilgiligörüntüler bir bir gözlerimin önünden geçti:Bankomat etrafındaki kalabalık, herkese yardımeden jet motorlu Turbo Tima, insanların ona gü<strong>ve</strong>ni,sevgisi… O anda, Turbo Tima’nın, sadecebenim değil, bu bankomattan para çeken herkesinşifresini ezbere bildiğini düşündüm... Nedenolmasın ki? Herkes, ona gü<strong>ve</strong>niyor, banka kartınıda, şifresini de <strong>ve</strong>riyordu.O gece Turbo Tima’yı rüyamda gördüm: Ağırbankomatı sırtlamış, yukarı çıkarıyordu. Sırtındabankomat ile tüm bölümleri geziyor, kartları birbir alıp bankomata takıyor <strong>ve</strong> çalışanların maaşlarını,oturdukları odada ellerine sayıyordu. EskiTürk filmlerinde, sırtlarında güğümlerle su satanadamlara benziyordu. Hatta bankomat asansöresığmadığından, yukarı katlara da sırtında çıkarıyor,hiç yorulmuyor, usanmıyor, bıkmıyordu...Birden, birisi onun cılız bedenine yüklediği buağır yükü almak istiyor, Turbo Tima ise ona bağırıyorduki, ben uyandım. Rüya ile gerçeklikarasında kalmıştım. Yatağımın içinde, yastığımıkucaklayıp bir hayli düşündüm. Ama bu uykuludüşüncelerimin çoğunu unuttum. Bu rüyayı isesabahleyin hayra yorarım diye, yeniden daldım…Ertesi gün, muhasebe bölümündeki kızlarlaçay içerken onlardan biri acı haberi <strong>ve</strong>rdi:– Bizim kurum ile maaşlarımızı aldığımızbanka arasında, bir anlaşmazlık olmuş. Sözleşmeiptal edilmiş, maaşlarımız için yeni bir banka ileanlaşılıncaya kadar, maaşlarımız kurum <strong>ve</strong>znesinden,nakit olarak ödenecekmiş...Ertesi gün akşamüzeri, bizim kurumun bahçesindekibankomatı söküp götürdüler.E<strong>ve</strong> döndüğümde, düşüncelerim karmakarışıktı.Turbo Tima’yı düşünüyordum. Sabahişe geldiğinde bankomatı yerinde görmeyince,acaba ne yapacaktı? Şüphesiz deliye dönecek,sinirlenecek, hemen muhasebe bölümüne çıkacak<strong>ve</strong> bundan sonra maaşları, <strong>ve</strong>znedar Koca LatifeHanımın ödeyeceğini öğrenecekti… Rüyamdakisahneler, yani onun bankomatı sırtına atıpçingene kadınların çocuğunu taşıdığı gibitaşıması; ama çingene kadınlardan farklı olarak,onun çalışanlara para dağıtma sahnesi gözleriminönüne geliyordu... Lanet sana, kör şeytan! TurboTima bundan sonra ne yapacaktı? Bankomatbizim bahçeden kaldırıldığına göre o, doksan kilolukLatife Hanımı sırtına alarak bölümleri tektek gezdirip çalışanların maaşlarını mı dağıtacaktı?Ne olursa olsun, bu yeni senaryoya göre, onunişi ev<strong>ve</strong>lkinden daha rahat olacaktı. Çünkü LatifeHanım ne kadar kilolu olsa da bankomattandaha hafifti… Tam bu sırada, beni deli bir gülmetuttu. Ama sabahleyin, en sevdiği varlığı kaybetmişTurbo Tima’yı görünce kederleneceğimi çok63eylül-ekim-kasım2013
- Page 1 and 2:
ÜÇ AYLIK KÜLTÜR ve SANAT DERGİ
- Page 3 and 4:
Beş Şehir'in sırrıNAZIM PAYAMŞ
- Page 5 and 6:
Kanallar değişiyordu. Su kesilmi
- Page 7 and 8:
İHSAN FAZLIOĞLUile şehir ve kita
- Page 9 and 10:
yazı kültürünün geliştiği, o
- Page 11: Çünkü kâğıt, dolayısıyla İ
- Page 16 and 17: ihtirası, çok ve çabuk kazanma a
- Page 18: Uzasan, göğe ersen,Cücesin şehi
- Page 21 and 22: önceleri hattatlar, sonraları mat
- Page 23 and 24: Nasıl ki, ziyarete gelen önce bin
- Page 25 and 26: İsim-şehirKÖKSAL ALVERŞehirler
- Page 27 and 28: SABAH SÖZLERİGün sona erişmişs
- Page 29 and 30: Kitap ve hikmet üzerineVEFA TAŞDE
- Page 31 and 32: ye başlamıştır. Thomas Aquinas,
- Page 33 and 34: Mutlak İstenci sevmektir. Dolayıs
- Page 35 and 36: ilgili olduğu için, sosyal ve sı
- Page 37 and 38: Gökler bile dışımızda değilCE
- Page 39 and 40: tu. Burada bahsedilen göz, “ilah
- Page 41 and 42: dığında sakinliği insanı da sa
- Page 43 and 44: tüphanesi için: “Yeni Eflatuncu
- Page 45 and 46: Cami, Mekke, Medine, Tunus’taki Z
- Page 47 and 48: ham maddesi olan ketenin bulunduğu
- Page 49 and 50: Şimdi radyodan bir ses geliyor kul
- Page 51 and 52: Kimi zaman dile gelip aşkDudaktan
- Page 53 and 54: ŞAİRİN/ ŞİİRİNGAYRİRESMİ T
- Page 56 and 57: Şehir, medeniyet ve kitapD. MEHMET
- Page 58: Fethedilmeyen İstanbul: PeraBEYHAN
- Page 61: Turbo TimaPERVİN (AZERBAYCAN)çev.
- Page 65 and 66: İKİ AYRINasıl mı diyorsun?Yüre
- Page 67 and 68: man olur bilemiyorum.” diyerek bi
- Page 69 and 70: si’ndeki medreseye geldiler. Bir
- Page 71 and 72: Ne zamandır onu aradık, yandık y
- Page 73 and 74: dilinin gelişip zenginleşmesinin
- Page 75 and 76: iri olmalı burası.Evet, “Şehri
- Page 77 and 78: ZAMANI GELDİGönlümde yeşeren go
- Page 79 and 80: hayrülhalef üç tane aslan gibi e
- Page 81 and 82: Soldan sağa: Mustafa Yalçın, Öm
- Page 83 and 84: Şehrimizde yeni kitaplarM. NACİ O
- Page 85 and 86: Bizim şehir*MAHİR ADIBEŞ"... ins
- Page 87 and 88: eğilecek olanlara ışık tutsun d
- Page 89 and 90: ebiliyoruz. Bir de o günleri hiç
- Page 91 and 92: "Harput'a adanmış bir ömür"İsh
- Page 93 and 94: 21. Hazar Şiir Akşamlarının ard
- Page 95 and 96: YELİZ ÖZTÜRKBirleyerek OluşmakF