Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
eni görün. Kabileye girmenize belki izin veririm, belki de vermem.”<br />
Jack duraklayıp, çevresine bakındı. Yüzünü örten boya maskesinin arkasında, utançtan<br />
da kurtulmuştu, kişiliğinin bilincinden de. Herkesle göz göze gelebiliyordu. Ralph, ateşten<br />
artakalan korların yanı başında, yarışa başlamaya hazır bir koşucu gibi dizüstü çökmüştü.<br />
Saçları ve kirliliğinden ötürü, yüzü yarı yarıya görülmüyordu. Eric’le Sam, orman kenarındaki bir<br />
hurma ağacının arkasında durumu gözetliyordu. Yüzme havuzunun yanında, küçüklerden biri,<br />
buruş buruş kıpkırmızı yüzüyle avaz avaz bağırıyordu. Ve Domuzcuk, elinde sıkı sıkı<br />
tuttuğu büyük şeytanminaresiyle, iskele biçimindeki büyük kayanın üstüne çıkmıştı.<br />
“Bu gece bir şölen veriyoruz. Bir domuz öldürdük, et var. Canınız isterse, gelip bizimle<br />
yiyebilirsiniz.”<br />
Tepelerinde, bulutların uçurumları arasında, gök gene gürledi. Jack ile yanında duran ve kim<br />
oldukları bilinmeyen iki vahşi sendelediler, başlarını kaldırıp yukarıya baktılar. Sonra toparlandılar.<br />
Küçük çocuk, hâlâ bağırmaktaydı. Jack, bir şey bekliyordu. Yanındakileri sıkıştırarak fısıldadı:<br />
“Hadi... Şimdi söyleyin.”<br />
İki vahşi bir şeyler mırıldandılar. Jack, sert bir sesle konuştu:<br />
“Haydi!”<br />
İki vahşi, birbirlerine baktılar; beraberce mızraklarını havaya kaldırıp, aynı anda konuştular:<br />
“Şef, söyleyeceğini söyledi.”<br />
Sonra üçü de döndü; koşarak uzaklaştı.<br />
Ralph ayağa kalktı; vahşilerin yok olduğu yere baktı. Eric’le Sam geldiler; dehşete düşmüşçesine<br />
fısıldıyorlardı:<br />
“Sandım ki...”<br />
“... Ben de...”<br />
“... Korktum.”<br />
Domuzcuk, denizkabuğu hâlâ elinde, kayanın üstünde duruyordu.<br />
Ralph, “Jack, Maurice ve Robert’ti bunlar” dedi. “Amma da eğleniyorlar!”<br />
“Az kalsın astım oluyordum.”<br />
“Yuh senin astımına!”<br />
“Jack’ı görünce, denizkabuğuna saldıracağından emindim. Neden böyle<br />
düşündüğümü bilmiyorum...”<br />
134