Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
altında ilerledi. Dönümlerce yer kaplayan bu ağaçların dallarında, hem çiçek hem de meyve vardı ve<br />
olgun meyveleri güzel kokusu, çiçeklere dadanan milyonlarca arının vızıltısı, her bir yana yayılmıştı.<br />
Simon’un peşinden koşan küçükler, burada yetiştiler ona. Konuştular, bağıra çağıra anlaşılmayan<br />
sözler söylediler. Simon’u ağaçlara doğru sürüklediler. Simon, akşam güneşi aydınlığında, arıların<br />
gürültüsü içinde, erişemeyecekleri meyveleri bulup onlara verdi. Yaprakların örttüğü en güzel<br />
meyveleri kopardı, uzanan sayısız ellere dağıttı onları. Küçükleri doyurduktan sonra, durup çevresine<br />
göz gezdirdi. Küçükler, iki ellerinde avuç dolusu meyve, sır vermeyen gözlerle ona bakıyorlardı.<br />
Simon küçüklerden uzaklaştı, ancak iyice dikkat edilince görülebilen bir patikada yürüdü. Çok<br />
geçmeden cengel ağaçlarının sıklaştığı bir yerdeydi. Upuzun ağaç gövdelerinde, ta tepelere kadar, hiç<br />
beklenmedik solgun renkli çiçekler bitiyor; yukarılarda, yaprakların koyu örtüsü altında, çığlık çığlığa<br />
bir yaşam sürüp gidiyordu. Orada hava da koyu renkti; ve sürüngen bitkiler, batmış gemilerin ipleri<br />
gibi aşağıya doğru sarkıyordu. Simon’un ayakları yumuşak toprakta iz bırakıyor ve onlara çarptıkça,<br />
boylu boyunca titriyordu ipe benzeyen sürüngen bitkiler.<br />
Biraz daha fazla güneş alan bir yere vardı sonunda. Sürüngen bitkiler, ışığa erişmek için uzağa<br />
gitmeleri gerekmediğinden, kocaman bir hasır örmüşlerdi burada. Bu hasır yüksek olmadığı için<br />
üstünde ancak küçük bitkiler ve eğrelti otları çıkan bir kaya parçasından cengele açılan bir düzlüğün<br />
kenarına asılıydı. Güzel kokulu, koyu renkli çalıların çevrelediği bu yer, sıcaklık ve aydınlık dolu bir<br />
kâsenin içine benziyordu. Bir köşede devrilen kocaman bir ağaç, ayakta kalan öteki ağaçlara<br />
yaslanmıştı. Ağacın her bir yanı, hızla tırmanan bir sarmaşığın, kırmızı ve sarı çiçekleriyle örtülüydü.<br />
Simon durdu. Tıpkı Jack gibi o da arkasına, arkasında kapanan yollara baktı; tamamıyla yalnız<br />
olduğuna iyice güvenebilmek için, hızla göz gezdirdi çevresine. Bir saniye için neredeyse gizlice<br />
kaçıyormuş gibi bir hal aldı. Sonra eğildi, sarmaşıklarla örtülü hasırın ortasından kendine bir yol açtı.<br />
Simon geçer geçmez hemen eski yerlerine dönen sürüngen bitkilerle çalılar öylesine sıktı ki,<br />
sürtündükçe teri bulaşıyordu onlara. Bitkilerin ortasına varınca, kendini güvende hissetti. Küçücük bir<br />
oda gibiydi burası. Bitişikteki ağaçsız düzlükten bir yaprak perdesiyle ayrılıyordu. Simon çömeldi;<br />
yaprakları aralayıp düzlüğe baktı. Sıcak havada birbirinin etrafında uçuşan bir çift kelebekten başka,<br />
hiçbir şey kıpırdamıyordu. Simon soluğunu tuttu; dikkat kesilerek, adanın<br />
gürültülerine kulak verdi.<br />
Akşam yavaşça yanaşmaktaydı adaya. Pırıl pırıl acayip kuşların sesi, arı vızıltıları, hatta dört<br />
köşe kayalardaki yuvalarına dönen martıların çığlıkları bile daha az duyulur olmuştu. Millerce<br />
uzaklarda, sığ kayalıklara çarpan derin deniz, damarlarda akan kandan daha hafif bir sesle<br />
hışırdıyordu.<br />
Simon, yapraktan örülü perdeyi yerli yerine koydu. Yandan gelen bal renkli güneş ışınları<br />
solgunlaştı; çalıların üstünden kaydı, yeşil mumu andıran tomurcukları aştı, ağaçların tepesindeki<br />
yaprak örtüsüne yükseldi. Karanlık yoğunlaştı ağaçların altında. Işığın solmasıyla birlikte, renk<br />
kargaşası söndü; sıcaklığın ve tedirginliğin yerini serinlik aldı. Muma benzeyen tomurcuklar<br />
kıpırdadılar. Yeşil yaprakları hafif hafif aralandı ve çiçeklerin beyaz uçları, açık havaya kavuşmak<br />
için, nazlı nazlı doğruldular.<br />
Şimdi gün ışığı ağaçsız düzlükten uzaklaşmış, gökyüzünden çekilmişti. Sular gibi akan bir karartı,<br />
ağaçların arasına doldu; denizin dibine benzeyen, alacakaranlık, garip bir yere döndü oraları. İlk<br />
yıldızların aşağıya doğru sızan ışığında, mumu andıran tomurcukların geniş beyaz çiçekleri ışıl ışıl<br />
açıldı. Güzel kokuları her bir yanı sardı ve adaya egemen oldu.<br />
53