19.03.2018 Views

Kiymetsiz Yazilar - Imami Rabbani Ahmed Faruki Serhendi Hz. ve Muhammed Masum Hz. Mektubatlarindan - Hazirlayan Huseyin Hilmi Isik

İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i Elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretlerinin üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından ve oğulları Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin de üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından, uzun bir çalışma sonunda çıkarılan kıymetli cümleler, Elif-ba sırasına göre tanzîm edilmiş, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine okunmuşdur. Dikkat ile dinledikden sonra, bunun adı (Kıymetsiz Yazılar) olsun demişdir. Okuyanın hayreti üzere, anlamadın mı, (Bunun kıymetine karşılık olabilecek birşey bulunabilir mi?) buyurmuşdur. Son sayfasında şu cümleler yer almakdadır: (Fırsat ganîmetdir. Ömrün temâmını fâidesiz işlerle telef ve sarf etmemek lâzımdır. Belki temâm ömrü, Hak celle ve a’lânın rızâsına muvâfık ve mutâbık şeylere sarf etmek lâzımdır....)

İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i Elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretlerinin üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından ve oğulları Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin de üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından, uzun bir çalışma sonunda çıkarılan kıymetli cümleler, Elif-ba sırasına göre tanzîm edilmiş, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine okunmuşdur. Dikkat ile dinledikden sonra, bunun adı (Kıymetsiz Yazılar) olsun demişdir. Okuyanın hayreti üzere, anlamadın mı, (Bunun kıymetine karşılık olabilecek birşey bulunabilir mi?) buyurmuşdur. Son sayfasında şu cümleler yer almakdadır: (Fırsat ganîmetdir. Ömrün temâmını fâidesiz işlerle telef ve sarf etmemek lâzımdır. Belki temâm ömrü, Hak celle ve a’lânın rızâsına muvâfık ve mutâbık şeylere sarf etmek lâzımdır....)

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

¥ Agniyâ [zenginler] ile sohbetden uzak olalar. Ve zarûretsiz<br />

onlar ile berâber olmayalar. 6/97<br />

¥ Ah yazık ki, ömr temâm oldu. Ve hiç amel vücûda gelmedi.<br />

Dünyânın <strong>ve</strong>fâsız olduğu açıkdır. Fitne <strong>ve</strong> musîbetler<br />

peşpeşe gelmekdedir. Dostlar <strong>ve</strong> ciğerpâreler <strong>ve</strong>fât edip, göçüp<br />

gitdi. Yine hiç uyanmak <strong>ve</strong> hâtırlamak <strong>ve</strong> tevbe <strong>ve</strong> sığınma<br />

yokdur. Gaflet artmakdadır. İsyân ile geçen günler artmakdadır.<br />

Bu nasıl îmândır. Ve ne şekl müslimânlıkdır. Ne<br />

kitâb <strong>ve</strong> sünneti kabûl ederler. Ve ne açık işâretlerin görülmesinden<br />

ibret alırlar. Fikr <strong>ve</strong> endişe lâzımdır ki, bir yerde<br />

berâber giden eski dostlar, câna yakın, hep berâber olanlar<br />

nice oldu <strong>ve</strong> nereye gitdiler. Cân dostu olan dostlardan hiçbir<br />

eser ortada yok. Ve hiç onlardan açık nişân meydanda<br />

yok. Yaz harmanı gibi, yokluk rüzgârı, onların nişânını dahî<br />

bırakmadı. Öyleyse bizim gibi geri kalanlara lâzımdır ki, şu<br />

birkaç günlük ömrü gaflet ile telef <strong>ve</strong> gözü açık uyku ile [tavşan<br />

uykusu ile] zâyi’ eylemiyelim. Bu fânî serâya gönül bağlamayıp<br />

<strong>ve</strong> bu insafsız kahbeye aldanmıyalım <strong>ve</strong> muhabbet<br />

bağlamış olmıyalım. Temâmen cenâb-ı Hakkın rızâsını kazanmak<br />

için, bütün gücü harcamalı, nefs <strong>ve</strong> şeytânın tuzağından,<br />

hevâ <strong>ve</strong> he<strong>ve</strong>sin girdâbından kenâra (sâhile) çekilmeğe<br />

çok gayret edelim. Ve kabr <strong>ve</strong> kıyâmet her zemân gözümüzün<br />

önünde olup, kendimizi ölmüşlerden sayalım. Böyle düşünmemiz<br />

emr olundu. Var gibi bilinen hayât <strong>ve</strong> vücûddan<br />

soyulup, ölümden önce olan ölüm ile vasflanmak yoluna gidelim.<br />

Ve kendimizi gerçek bir ölü <strong>ve</strong> aslî bir yokluk gibi sayalım.<br />

Yokluk ki, kendini var gibi sayıp, vücûd ünvâniyle ortaya<br />

çıkmış olup, kendinin kıymet sâhibi olduğunu iddiâ ediyor.<br />

Halk arasında gülünç olması yerindedir. Dünyânın süsleri<br />

sebebi ile kendilerini değişdirmeyeler ki, dünyâ fânî <strong>ve</strong><br />

helâk olucudur. Sâbit değildir. Şekerle kaplanmış bir zehr <strong>ve</strong><br />

altın kaplanmış necâset gibidir. Bu zehr ile ebedî ölüme tutulmak<br />

<strong>ve</strong> dâimî hüsrâna yakalanmak açıkdır. Varlık <strong>ve</strong> ona<br />

tâbi’ olan şeyler hakîkî vücûd sâhibine yakışır <strong>ve</strong> ona lâyıkdır.<br />

Ve mümkinin üstünlüğü, üstünlük iddiâ etmemesindedir.<br />

Noksanlığı da hayrlardan uzaklaşmasıdır. 6/156 [Hak Sözün<br />

Vesîkaları: 353.]<br />

– 231 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!