19.03.2018 Views

Kiymetsiz Yazilar - Imami Rabbani Ahmed Faruki Serhendi Hz. ve Muhammed Masum Hz. Mektubatlarindan - Hazirlayan Huseyin Hilmi Isik

İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i Elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretlerinin üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından ve oğulları Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin de üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından, uzun bir çalışma sonunda çıkarılan kıymetli cümleler, Elif-ba sırasına göre tanzîm edilmiş, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine okunmuşdur. Dikkat ile dinledikden sonra, bunun adı (Kıymetsiz Yazılar) olsun demişdir. Okuyanın hayreti üzere, anlamadın mı, (Bunun kıymetine karşılık olabilecek birşey bulunabilir mi?) buyurmuşdur. Son sayfasında şu cümleler yer almakdadır: (Fırsat ganîmetdir. Ömrün temâmını fâidesiz işlerle telef ve sarf etmemek lâzımdır. Belki temâm ömrü, Hak celle ve a’lânın rızâsına muvâfık ve mutâbık şeylere sarf etmek lâzımdır....)

İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i Elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretlerinin üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından ve oğulları Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin de üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından, uzun bir çalışma sonunda çıkarılan kıymetli cümleler, Elif-ba sırasına göre tanzîm edilmiş, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine okunmuşdur. Dikkat ile dinledikden sonra, bunun adı (Kıymetsiz Yazılar) olsun demişdir. Okuyanın hayreti üzere, anlamadın mı, (Bunun kıymetine karşılık olabilecek birşey bulunabilir mi?) buyurmuşdur. Son sayfasında şu cümleler yer almakdadır: (Fırsat ganîmetdir. Ömrün temâmını fâidesiz işlerle telef ve sarf etmemek lâzımdır. Belki temâm ömrü, Hak celle ve a’lânın rızâsına muvâfık ve mutâbık şeylere sarf etmek lâzımdır....)

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ğa [şifâ bulmağa] imkân yokdur. Bu gizli [ince] şirkden kurtulan,<br />

avlanılamıyan anka kuşu hükmündedir. 6/116.<br />

¥ Vücûd <strong>ve</strong> îcâdın varlığı hûbdur [sevgidir]. 4/113.<br />

¥ Vahdet <strong>ve</strong> kesret birbirinin zıddıdır. Vahdete tâlib olana<br />

kesreti terk etmek zarûrîdir. Sâlik, her ne kadar kesret<br />

[çokluk] tarafı ile ülfet ederse, dûr <strong>ve</strong> mehcûr-ı vahdetdir<br />

[vahdetden uzak olur]. Hem taleb <strong>ve</strong> muhabbet tarîkiyle<br />

[yolu ile] <strong>ve</strong> hem dîd <strong>ve</strong> dâniş [görmek <strong>ve</strong> bilgi] cihetinden<br />

vicdânî olmak gerekdir. 6/51.<br />

¥ Vahdet-i vücûd erbâbı [ehli], heme-ûst [herşey Odur]<br />

deyip, mukayyedâtı ayn-ı mutlak hayâl ederler [sonradan<br />

var olanları, mutlakın aynı zan ederler]. 6/73.<br />

¥ Vahdet-i vücûd ehli, halk [yaratılanlar], hakkın bu kis<strong>ve</strong><br />

ile meydâna çıkışı <strong>ve</strong> hakkın bu âsâr [eserler] <strong>ve</strong> ahkâm ile<br />

tahakkukudur deyip, hiçbir şeyde kötülük <strong>ve</strong> kötülüğün aslı<br />

yokdur. Eğer var ise, nisbî <strong>ve</strong> izâfîdir derler [var kabûl edilendir,<br />

derler]. 6/62.<br />

¥ Vahdet-i vücûda kâil olanlar [vahdet-i vücûd ehli],<br />

Hak celle <strong>ve</strong> âlâya mutlak [kayıtsız, şartsız] derler. Ve mahlûkât,<br />

o mutlakın bir şarta bağlılarıdır, derler. Eğer mutlakı,<br />

mukayyedat [bağlılar] mertebesine hâs [mahsûs] bilirlerse<br />

<strong>ve</strong> ona diğer vücûd isbât eylemezlerse [ayrıca bir vücûd<br />

var bilmezlerse] ki, ekser mülhidler, bu i’tikâd üzeredir.<br />

Lâzım gelir ki, Hak sübhânehu, vücûdda <strong>ve</strong> sâir kemâl<br />

sıfatda mümkine muhtâc ola. Meselâ küllî-yi, tabî’î gibi ki,<br />

efrâdına münhasır olmakla, vücûdunda efrâda muhtâcdır.<br />

Bu i’tikâd hakîkaten Allahü teâlâyı nefy [inkâr]dir ki, açık<br />

küfrdür. Ve eğer mertebe-i ıtlâkı, merâtib-i tekayyüdâtın<br />

<strong>ve</strong>râsı olmak üzere isbât ederlerse <strong>ve</strong> mutlaka vücûd-i müteassıla<br />

derlerse, meyânlarında, nisbet-i isneyniyyet sâbit<br />

olarak, vahdet-i vücûd bâtıl olur. Zîrâ El-isnân mütegâyirân,<br />

bu takdir üzere vahdet-i vücûd ile hükm eylemek zuhûrât-i<br />

vücûdün tenevvu’i i’tibâriyledir. Meselâ, bir şahs,<br />

Zeydin aynada yansıyan sûretini görüp, ben Zeydi aynada<br />

gördüm der, şey’in mazharına şey’in aynıdır demek, tegâ-<br />

– 386 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!