19.03.2018 Views

Kiymetsiz Yazilar - Imami Rabbani Ahmed Faruki Serhendi Hz. ve Muhammed Masum Hz. Mektubatlarindan - Hazirlayan Huseyin Hilmi Isik

İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i Elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretlerinin üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından ve oğulları Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin de üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından, uzun bir çalışma sonunda çıkarılan kıymetli cümleler, Elif-ba sırasına göre tanzîm edilmiş, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine okunmuşdur. Dikkat ile dinledikden sonra, bunun adı (Kıymetsiz Yazılar) olsun demişdir. Okuyanın hayreti üzere, anlamadın mı, (Bunun kıymetine karşılık olabilecek birşey bulunabilir mi?) buyurmuşdur. Son sayfasında şu cümleler yer almakdadır: (Fırsat ganîmetdir. Ömrün temâmını fâidesiz işlerle telef ve sarf etmemek lâzımdır. Belki temâm ömrü, Hak celle ve a’lânın rızâsına muvâfık ve mutâbık şeylere sarf etmek lâzımdır....)

İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i Elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretlerinin üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından ve oğulları Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin de üç cild (MEKTÛBÂT) kitâbından, uzun bir çalışma sonunda çıkarılan kıymetli cümleler, Elif-ba sırasına göre tanzîm edilmiş, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine okunmuşdur. Dikkat ile dinledikden sonra, bunun adı (Kıymetsiz Yazılar) olsun demişdir. Okuyanın hayreti üzere, anlamadın mı, (Bunun kıymetine karşılık olabilecek birşey bulunabilir mi?) buyurmuşdur. Son sayfasında şu cümleler yer almakdadır: (Fırsat ganîmetdir. Ömrün temâmını fâidesiz işlerle telef ve sarf etmemek lâzımdır. Belki temâm ömrü, Hak celle ve a’lânın rızâsına muvâfık ve mutâbık şeylere sarf etmek lâzımdır....)

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ni’metlerini varlıklara <strong>ve</strong>rmek <strong>ve</strong> bahş eylemek murâd eyledi.<br />

Mahlûkları halk buyurup [mahlûkâtı yaratıp], kendi kemâlât-i<br />

vücûd <strong>ve</strong> tevâbi’-i vücûdundan, ya’nî diğer sıfât-i kemâl<br />

onlara bahş eyledi. Lâkin ondan bir parça ayrı olup, kullara<br />

ulaşmak, çırayı çıradan yakmak gibi iktibâs değil idi ki,<br />

böyle olmak noksanlık işâretidir. Allahü teâlâ, böyle olmakdan<br />

çok yücedir. Yaratmakdan maksad, onlara ni’met <strong>ve</strong> ihsânlar<br />

<strong>ve</strong>rmekdir. Yoksa onların <strong>ve</strong>sîlesi ile [onlara ihtiyâcı olduğundan<br />

değil] ismlerin kâmil <strong>ve</strong> sıfâtlarının tekmil olması<br />

için değil. Hâşâ <strong>ve</strong> kellâ. Esmâ <strong>ve</strong> sıfâtı hadd-i zâtında kâmillerdir.<br />

Hiç zuhûr <strong>ve</strong> mazhara ihtiyâcları yokdur. O hazret-i<br />

celle şânühûda cümle kemâl fi’len hâsıldır. Bir kuv<strong>ve</strong>te bağlı<br />

değildir ki, onun meydâna gelmesi bir emre (işe) bağlı olsun.<br />

Eğer şühûd <strong>ve</strong> müşâhede ise, o hazretde kendinden kendinedir.<br />

[Yine nasıl olduğu bilinemez.] Ve eğer ilm <strong>ve</strong> ma’lûm ise<br />

dahî, kendi bilir <strong>ve</strong> kendine ma’lûmdur. Ve bunun gibi işitmesi<br />

<strong>ve</strong> konuşması kendindendir. Bütün kemâlât, o yerde [bu<br />

husûsda] mufassal <strong>ve</strong> meydâna çıkmışlardır. Lâkin ünvân-ı<br />

bîçûnî iledir [ötelerin ötesi ünvânı iledir]. Çûn için bîçûne rah<br />

yokdur. [Bilinenden bilinmiyene yol yokdur.] Mahlûkât nedir<br />

ki, Hak sübhânehu <strong>ve</strong> teâlânın kemâlâtının aynası olalar. Ve<br />

âlem nedir ki, o cemâlin tafsîli ola. O hazret-i celle şânühûda,<br />

ayni icmâlde tafsîl <strong>ve</strong> ayni dıykda [darlıkda] vüs’at vardır. Ve<br />

çünki tafsîl <strong>ve</strong> vüs’at o makâmda bîçunîdir. Zan olunur ki, icmâle<br />

tafsîl lâzım ola ki, âlemin yaratılmasına bağlıdır. Ve o icmâlin<br />

temâmı, bu tafsîl ile ola. Ve hak olan odur ki, o yerde<br />

[bu husûsda] hem icmâl vardır, hem tafsîl vardır. “VALLA-<br />

HÜ VÂSİ’UN ALÎM.” [(Allahü teâlânın fadlı genişdir. Fakîre<br />

genişlik <strong>ve</strong>rir <strong>ve</strong> onu zengin eder. Mülke lâyık olanı bilir.)<br />

Bekara sûresi 247. Âyet-i kerîmesinin meâli.] Ma’lûm ola ki,<br />

bu âlemin yaratılması, bir mertebede vâki’ olmuşdur ki, onun<br />

o mertebeyi mukaddeseye hiç müzâhemesi <strong>ve</strong> müdafe’ası<br />

yokdur. [Ol demiş, var olmuşdur.] Herhangi bir mevcûdun<br />

varlığı, her ne kadar, diğer bir şeyin varlığının tahdîdini iktizâ<br />

eder, amma o kâide bu makâmda geçerli değildir ki [Allahü<br />

teâlânın yaratmasında böyle birşey yokdur], âlemin varlığı,<br />

Allahü teâlânın varlığına hiç tahdîd <strong>ve</strong> nihâyet peydâ eylememişdir.<br />

Ve hiç nisbet <strong>ve</strong> cihet isbât eylememişdir. Aynada<br />

– 57 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!