29.10.2014 Views

745b601f10

745b601f10

745b601f10

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

HABERANAL‹Z<br />

Kalkınma ve daha çok üretmek, daha çok tüketmek ve<br />

refah gibi değerleri sorgulamadıkça, mevcut tüketim<br />

eğilimlerimizi değiştirmedikçe yenilenebilir enerji ile<br />

ekolojik bir topluma geçilemez.<br />

nunca enerjinizi tek bir kaynağa bağlamanız<br />

da zordur. Hele ki rekabeti merkeze<br />

alan bir sistemde bunu yapmanız ekonomik<br />

akılcılık açısından akla ziyandır. Nitekim<br />

şu anda ne denli büyük bir falaket<br />

kaynağı olduğunu farkettiğimiz nükleer<br />

enerji de, 70'leri sarsan ve neo-liberal küreselleşme<br />

olarak adlandırılacak sürecin<br />

önünü açan petrol krizinin bir sonucudur.<br />

Andre Gorz kapitalizmle ilgili bir saptama<br />

yaparken “Kapitalizm yeterlilik denen şeyi<br />

bilmez “der. Marks’da kapitalizmin büyümeye<br />

mahkûm olduğunu, büyüyemeyen<br />

kapitalizmin ölümcül bir hal içinde olacağını<br />

söyler. Bu anlamda fazlaya ve biriktirmeye<br />

koşullanmış bir düzen olarak kapitalizm<br />

de doğası gereği güneş, rüzgâr,<br />

dalga vb. yenilenebilir doğal güçlerden istifade<br />

edemez. Çünkü sürekli büyümek<br />

durumunda olan kapitalizme bu enerji<br />

yetmez. Mevcut enerji talebinin devam etmesi<br />

mümkün değildir. Çünkü dünya kaynakları<br />

bu büyüme temposuna cevap verebilecek<br />

halde değildir. Dolayısıyla bu talebe<br />

hâlihazırda dünya elektrik üretiminin<br />

yüzde 16’sını karşılayan nükleer santraller<br />

de cevap veremez. Kalkınma ve daha<br />

çok üretmek, daha çok tüketmek ve refah<br />

gibi değerleri sorgulamadıkça, mevcut tüketim<br />

eğilimlerimizi değiştirmedikçe yenilenebilir<br />

enerji ile ekolojik bir topluma<br />

geçilemez.<br />

Bugün dünyada ki uranyum rezervlerin işletilmesi<br />

ve çıkarılması ağırlıklı olarak üç<br />

büyük şirketin elinde yoğunlaşmış durumda.<br />

Bu üç şirket mevcut terzervlerin<br />

yüzde 50’sine yakınını çıkarıyor. Fransız<br />

devi AREVA’ya bağlı COGEMA, dünya<br />

uranyum üretiminin yüzde 20’sini karşılıyor.<br />

Onu Kanada kökenli Cameco izliyor<br />

bunlar da yüzde 17’lik bir paya sahip. Onu<br />

da yüzde 10’luk pay ile Energy Resources<br />

of Australia izliyor. Yani nükleer enerji bir<br />

tekelleşmeyi de beraberinde getirir.<br />

SAVAŞAN TEKNOLOJİ:<br />

BİRİ SİVİL Mİ DEDİ?<br />

Teknoloji konusundaki kuşkucu ve hatta<br />

eleştirel yaklaşımıyla tanıdığımız Lewis<br />

Mumford, ilk pramidler gibi modern teknolojinin<br />

de savaşın rahminde büyüdüğünü<br />

ve ondan doğduğunu belirtir. Teknoloji<br />

bir Megamakine’dir. Bu kavramla Mumford,<br />

gücün seferber edilmesini, tek bir elde<br />

toplanarak yoğunlaştırılmasını ve merkezileştirilmesini<br />

kasteder ki nükleer<br />

santraller tam da böyle bir yapılanma taşır.<br />

Teknik olgular bilimin hükümranlığına<br />

dayandıklarından, neden ve ne için gibi<br />

etik sorular ıskalanarak, nasıl sorusuna<br />

yani yapılabilirlik olgusuna yoğunlaşılır.<br />

Böylece daha baştan aslında istenilen şeyin<br />

toplumsal fayda değil, güç elde etmek,<br />

gücü temerküz etmek olduğu ortaya çıkar.<br />

Nitekim Mumford Dev Makine kavramını<br />

izah ettiği Teknik ve Uygarlık kitabında,<br />

Dev Makine’nin (yani teknik seferberliğin)<br />

bir güç temerküzü yani yoğunlaşma<br />

olduğuna dikkat çekerek, Dev Makine’nin<br />

bir güç kombinasyonu olarak tüm kaynakları<br />

bir araya getirdiğini, dil, din, bürokrasi<br />

ve kapitalizmi, askeri güç kaynaklarını devasa<br />

bir egemenlik için yoğunlaştırdığını<br />

belirtir. Nükleer teknoloji de böyledir,<br />

nükleer enerjide de askeri güç, sermaye,<br />

bilim, devlet iktidarı bir araya toplanır ve<br />

böylece insan devre dışı bırakılır. Çünkü<br />

teknoloji olarak nükleer güç, militer ve<br />

parasal amaçlar için insanın ve doğanın<br />

üzerinde olağanüstü bir hâkimiyet kurarak<br />

geniş anlamda insanın kendi potansiyelini<br />

değersizleştirir. Bu nedenle tekniğin<br />

gelişimi, insanın gelişimini durdurduğu<br />

için özgürlüğün düşmanıdır. Yani nükleer<br />

enerji doğası gereği anti-demokratiktir.<br />

Demokrasi temelde müzakere edilebilirlik<br />

temelinde oluşmuştur. Bu nedenle doğrular<br />

ve beceriler üzerinde bir iktidar inşa<br />

eden uzmanlaşma ile uyuşmaz. Demokrasi<br />

doğası gereği profesyonelliği değil<br />

amatörlüğü içerir. Bunun yanı sıra nükleer<br />

teknoloji, doğasında savaşçı amaçlar<br />

taşıdığı için sivil amaçlar ve demokrasiyle<br />

çelişir. Nükleer enerjinin olduğu yerde<br />

olağanüstü bir polisiye güvenlik, gizlilik ve<br />

denetim dışılık vardır. Bunlar doğası gereği<br />

demokrasinin ruhu ile uyuşmaz.<br />

Nitekim Mumford’da “Savaş Megamakine’nin<br />

ruhu ve bedenidir. Dolayısıyla savaş<br />

Megamakine’nin kurulumunu ilerletmenin<br />

ideal koşuludur. Bir Megamakine bir<br />

kez vücuda getirildikten sonra, onun<br />

programıyla ilgili herhangi bir tenkid, ayrılma,<br />

onun rutinlerinden herhangi bir<br />

kopma, aşağıdan gelen talepler doğrultusunda<br />

onun yapısında herhangi bir değişiklik,<br />

bütün sistem için bir tehdit teşkil<br />

eder,” diyerek tekniğin ruhu ile özgürlük<br />

olarak demokrasinin ruhunun birbirini<br />

dışladığını göstermiş olur. Görüldüğü gibi<br />

nükleer enerji demokratik bir toplumun<br />

değil, totaliter bir toplumun tekniğidir.<br />

20 M‹MAR VE MÜHEND‹S

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!