29.10.2014 Views

745b601f10

745b601f10

745b601f10

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

KAYBEDİLEN ESTETİK RUHUNUN<br />

CAMİ MİMARİSİNE ETKİSİ<br />

Mimarlık; dünyayı yaşanılır kılmak için<br />

sarfedilen güzelleştirme çabalarının ete<br />

kemiğe bürünmüş halidir bir bakıma. Allah<br />

(c.c.) Hz. Adem (a.s.)’i kendine halife<br />

olarak yarattıktan sonra, güzel olana ve<br />

estetiğe doğru tabii bir yöneliş içinde olmanın<br />

mesuliyetini ona yani insanlara<br />

yükledi. Dünyanın hüsnü muhafazasının<br />

yanında, insan eliyle inşaa edilen yapıların<br />

yaratılanları bozmadan, onlara estetik değerler<br />

katarak bir cennet tasavvurunu<br />

dünyaya nakşetmek bir vazife haline geldi.<br />

Eşyaya ruhundan bir şeyler katarak<br />

onu maddi kalıplardan sıyırıp yaşayan, insanla<br />

etkileşim içinde olan, onun ruhunu<br />

okşayan bir eser haline getirmek mimarlığın<br />

başlıca amaçlarından olsa gerek.<br />

İnsanın fiziki ihtiyacının karşılığı olarak<br />

üretilen binaların, aynı zamanda insanın<br />

ruh dünyasındaki metafizik karşılığının da<br />

yapıya nakşedilmesi aynı derecede elzemdir.<br />

İslam’da yeryüzü mescid olarak telakki<br />

edilmekle birlikte şehrin/medinenin dünyevi<br />

ve uhrevi merkezi olarak caminin etrafında<br />

şekillendiği Peygamber Efendimiz<br />

(s.a.v.) döneminden beri bilinmektedir. Bu<br />

yönüyle İslam inancının, tevhidin sembolü<br />

olan camiler ibadet mekanı olarak bir<br />

beldenin, bir şehrin ruhunun ve maneviyatının<br />

müşahhas ifadesi olmakta, fiziki<br />

merkezi olduğu kadar metafiziki merkezi<br />

hüviyetini de yansıtmaktadır.<br />

Camiler yer aldıkları şehirlerin en etkili<br />

mimari eserlerinden biri olarak telakki<br />

edilmekte, şehrin siluetine yön vermekte<br />

ve adeta İslam şehrinin sembolü olmaktadır.<br />

Bu eserler aynı zamanda inşa edildikleri<br />

devrin mimari tarzını ve kültürel<br />

derinliğini de temsil etmektedir. Osmanlı’da<br />

cami mimarisi Selçuklular’ın kagir<br />

ayaklar üzerindeki çok kubbeli geleneğinin<br />

daha da geliştirilerek dört fil ayağı<br />

üzerine yükselen ana kubbeli yapıya geçilmiş,<br />

daha sonra altı fil ayağı üzerine<br />

yükselen geniş açıklıklı ana kubbeli 16.<br />

yüzyılda Mimar Sinan’ın eserleriyle zirveye<br />

ulaşmıştır.<br />

Günümüzde giderek öz değerlerinden, dilinden,<br />

dininden, irfanından uzaklaşıldığı<br />

vetirede bir bütün olarak toplumsal kırılma,<br />

bir hafıza kaybı yaşanmakta olduğu<br />

görülmektedir. Konut sitelerinden başlayarak,<br />

AVM’lere kadar yapıların isimlerinin<br />

Türkçe konulmadığı, insanların isimlerini<br />

dahi yabancı isimlere benzeştirme<br />

yarışına giriştiği bu dönemde mimarinin<br />

İnsanın fiziki ihtiyacının<br />

karşılığı olarak üretilen<br />

binaların, aynı zamanda<br />

insanın ruh dünyasındaki<br />

metafizik karşılığının da<br />

yapıya nakşedilmesi aynı<br />

derecede elzemdir.<br />

de bundan nasibini yeterince aldığı görülmektedir.<br />

Bu kimliksizlik cami mimarisini<br />

klasik dönem camilerinin başarısız kopyalarının<br />

yapılması ya da modern /çağdaş<br />

mimari savrukluğuyla cami olduğu neredeyse<br />

anlaşılmaz olan, insana tevhidi anlatmayan,<br />

çağrıştırmayan ucubelerin yapımına<br />

kadar sürüklemiştir. Bu dönemde<br />

kendi kültürel özgeçmişini özümsemeyen<br />

hatta tanımayan, İslam’ın akaidini, tevhidi<br />

yaklaşımı, ibadetin ruhunu ve ifasını anlamaktan<br />

ve bilmekten uzak, belki hayatı<br />

boyunca ibadet yap(a)mamış bazı mimarların<br />

eksik teorik ve pratik bilgisiyle/ mimarlık<br />

anlayışıyla birçok cami inşa edilmiştir.<br />

Hatta bazı çağdaş mimarların müezzin<br />

mahfilinin mihrabı görecek yerde<br />

olmasının lüzumunu bilmemesi veya Nobel<br />

ödüllü ünlü(!) edebiyatçımızın minarenin<br />

şerefesinden “minare balkonu” olarak<br />

bahsetmesi veya bir başka ünlü mimarın<br />

camilere kademe yapılması ve ayakkabıyla<br />

girilmesi gibi garipsenecek yaklaşımları<br />

problemin bir başka boyutunu ortaya<br />

koymaktadır.<br />

Ruhunda estetik hissiyatını kaybetmiş veya<br />

kaybettirilmiş bir toplumun irfanına ve<br />

maneviyatına iltifatı bu kadar azalmışken,<br />

şekli bir bağlılık ötesine varmayan aidiyetin<br />

de yöneticilere, hayata, mimariye ve<br />

şehre de aynen yansımakta olduğu inkâr<br />

edilemez bir gerçektir. Yoksa dünün şaheserlerini<br />

inşaa eden bu toplumun taklitçi,<br />

hazırcı, kimliksiz, ilgisiz ve ilişkisiz ve<br />

bu derece pespaye bir mimariyi bir şehirciliği<br />

kabullenmesi ya da yapması mümkün<br />

değildir.<br />

ÇAĞDAŞ TÜRK MİMARLARININ CAMİ<br />

MİMARİSİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ<br />

Çağdaş Mimarlarımızdan Prof. Dr. Hüsrev<br />

Tayla, dünyada hiçbir medeniyetin diğerlerinden<br />

esinlenmeden teşekkül edemeyeceğini<br />

belirterek Osmanlı cami mimarisindeki<br />

gelişmelerin yüzyıllardan süzülerek<br />

gelen ve Orta Asya’dan Selçuklu’ya<br />

ve Bizans’tan Memlûkler’e kadar tekamül<br />

etmiş olan mimari mirasın, tecrübenin<br />

devamı olarak geliştirildiğini, Mimar<br />

Sinan’ın kendiliğinden ortaya çıkma-<br />

MART-N‹SAN 2011 23

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!