21.07.2015 Views

fe91dea1d5b6e592e5c65ce9c2fcbec67ee61d14

fe91dea1d5b6e592e5c65ce9c2fcbec67ee61d14

fe91dea1d5b6e592e5c65ce9c2fcbec67ee61d14

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

geçer: Bu çoğulluğun kendisini, aynı imkânsız-gerçek çekirdeğe verilentepkilerin çokluğu olarak kavramamızı sağlar.Freud'un "ölüm dürtüsü" kavramım ele alalım. Freud'un biyolojizminitecrit etmek zorundayız elbette: "Ölüm dürtüsü" biyolojik bir olgudeğil, haz arayışının, kendini korumanın, insan ile ortamı arasındakiuyumun ötesinde, insanın ruhsal aygıtının kör bir tekrar otomatizminetabi olduğuna işaret eden bir kavramdır. "İnsan," diye buyururHegel, "ölümcül hastalığa yakalanmış bir hayvan "dır, doymak bilmezbir asalağın (akıl, logos, dil) zulmettiği bir hayvan. Bu perspektifte,"ölüm dürtüsü", yani bu radikal negatiflik boyutu, yabancılaşmıştoplumsal koşulların dışavurumuna indirgenemez, la conditionhumaine'i (insanlık durumunu) tanımlayan şeydir. Çözümü yoktur,ondan kaçış yoktur; yapılması gereken onu "aşmak", "ortadan kaldırmak"değil, onunla uzlaşmak, onu korkutucu boyutlan içinde tanımayıöğrenmek ve sonra da, bu temel tanıma temelinde, onunla uyumiçinde birlikte yaşama tarzı geliştirmeye çalışmaktır.Her türlü "kültür" bir bakıma bir tepki oluşumudur; insanın doğayla,hayvani iç denge sağlama yöntemleriyle arasındaki göbek bağınıkoparmasını sağlayan bu dengesizliği, bu travmatik çekirdeği, buradikal antagonizmayı sınırlama, yönlendirme, işleme girişimidir.Amacın artık bu dürtü antagonizmasım yok etmek olmadığını söylemekyetmez, onu yok etme isteğinin tam da totaliter ayartının kaynağıolduğunu söylemek gerekir: En büyük kitlesel cinayetler ve soykırımlarher zaman uyumlu-varlık-olarak-insan adına, antagonistik gerilimiolmayan bir Yeni İnsan adına işlenmiştir.Ekolojide de aynı mantıkla karşı karşıyayızdır: İnsanın kendisi"doğanın yarası" dır, doğal dengeye dönüş yoktur; insanın ortamınauyması için yapabileceği tek şey bu gediği, bu yarığı, bu yapısal köksüzlüğübütünüyle kabullenmek ve ondan sonra da şeyleri mümkünolduğunca onarmaya çalışmaktır; diğer bütün çözümler -doğaya dönmeninolası olduğu yanılsaması, doğanın bütünüyle toplumsallaşmasıfikri- doğrudan doğruya totalitarizme götürür. Feminizmde de aynımantıkla karşı karşıyayızdır: "Cinsel ilişki yoktur"; yani cinsiyetlerarasındaki ilişki tanım gereği "imkânsız"dır, antagonistiktir; nihai çözümyoktur ve cinsiyetler arasında bir biçimde tahammül edilebilirbir ilişki kurmanın tek yolu bu temel antagonizmayı, bu temel imkânsızlığıkabullenmektir.Demokraside de aynı mantıkla karşı karşıyayızdır: Churchill'e atfedilenaşınmış deyimi kullanacak olursak, demokrasi olası bütün sis­

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!