TESLA Anlaşılamamış Dahi Margaret CHENEY Türkçesi: Okhan ...
TESLA Anlaşılamamış Dahi Margaret CHENEY Türkçesi: Okhan ...
TESLA Anlaşılamamış Dahi Margaret CHENEY Türkçesi: Okhan ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
çocuklarını kilisenin ya da ordunun hizmetine göndermişler, kızlarını da<br />
papazlara ya da subaylara vermişlerdi.<br />
Milutin aslında subay okuluna gönderilmişti ama o bu karara sonradan karşı<br />
gelmiş ve okuldan ayrılarak kiliseye yönelmişti. Oğulları Dane (ya da Daniel) ve<br />
Nikola için de bunu gelecekteki tek seçenek olarak görüyordu. Kızları Milka,<br />
Angelina ve Marica için esirgeyen yüce Tanrı'dan dilediği tek şey de kendisi<br />
gibi dini görevlerle iştigal eden birer kocaya varmalarıydı.<br />
Kendisinden yalnızca çiftliğin ağır işlerini yüklenmesi değil, bunun yanında<br />
çocukların, evin, tüm ailenin bütün sorumluluklarını üstlenmesi beklenen<br />
Yugoslav kadını için hayat hiç de güllük gülistanlık değildi. Tesla her zaman,<br />
fotoğrafik hafızasının ve yaratıcı dehasının kendisine annesinden miras<br />
kaldığını söylerdi. Ayrıca annesinin, kadınların yeteneklerinin adil bir şekilde<br />
değerlendirilen bir ülkede ve zamanda yaşamış olmamasından dolayı hep<br />
üzüntü duyardı. Annesi yedi çocuklu bir ailenin en büyük kızıydı ve annesi<br />
görme yeteneğini yitirdiğinde ailenin tüm sorumluluğunu üstlenmek zorunda<br />
kalmıştı. Bu nedenle okula asla gidememişti. Ama buna karşın, belki tam da bu<br />
nedenle inanılmaz bir hafızaya sahipti, ciltler dolusu yerli ve klasik Avrupa şiiri<br />
külliyatını ezbere okuyabiliyordu.<br />
Evlendikten pek kısa bir süre sonra beş çocuk doğurdu. En büyükleri<br />
Daniel'di. Nikola ise dördüncü çocuktu.<br />
Papaz Milutin Tesla da boş zamanlarında şiir yazmaya meraklı olduğundan<br />
çocuklar İncil'den ve şiirlerden pasajlar okumanın közde mısır patlatmak kadar<br />
doğal olduğu bir ev ortamında büyüdüler.<br />
Nikola da gençliğinde şiir yazmaya başladı ve bunların bir kısmını yanında<br />
Amerika'ya da taşıdı. Ancak bu şiirlerin çok özel olduklarını düşünüyordu, bu<br />
nedenle de yayınlanmalarına asla izin vermedi. Arkadaş toplantılarında yeni<br />
tanıştığı insanları, kendi dillerinde (ister İngilizce, ister Fransızca, Almanca,<br />
isterse İtalyanca) yazılmış şiirler okuyarak hayrete düşürmekten büyük bir zevk<br />
alıyordu. Hayatı boyunca da arada sırada şiir yazmaya devam etti.<br />
Daha çocukken, beş yaşında, icatlarına başlamıştı bile. Beş yaşındayken,<br />
köyde gördüklerinden çok farklı bir su çarkı icat etmişti. Sarsıntısızdı, kısa<br />
çarkların kullanılmasına gerek kalmıyordu ve akıntıda tıkır tıkır işliyordu. Yıllar<br />
sonra bunları dahiyane pervanesiz türbini yaratırken de hatırlayacaktı.<br />
Yine de diğer bazı deneylerinde ufak tefek başarısızlıklar yaşadığı da oluyordu.<br />
Bir keresinde ahırın çatısına tünemiş ve evden yürüttüğü şemsiyeyi taze dağ<br />
havasına karşı, kendisini hafiflemiş hissedene, kafası dumanlanana ve<br />
uçabildiğine ikna olana dek hızla açıp kapamaya başlamıştı. Yere çakıldığında<br />
bilincini yitirmişti ve annesi onu yatağına kadar taşımak zorunda kalmıştı.<br />
Ürettiği on altı böcek gücündeki motorun da pek başarılı olduğu söylenemezdi.<br />
Bu hafif tasarım kürdanlardan oluşan bir yel değirmeniydi. Bir dingilin ve<br />
kasnağın ucuna canlı haziran böcekleri koşulmuştu. Yere zamkla sabitlenmiş<br />
böcekler kanatlarını çırpmaya başladıklarında ki bunu er geç umutsuzca