07.10.2014 Views

17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 bolu-düzce depremleri ...

17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 bolu-düzce depremleri ...

17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 bolu-düzce depremleri ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>17</strong><br />

Tüm parçalanmışlığımızı, korku <strong>ve</strong> kaygılarımızı vurup sırtımıza, koştuk soluk soluğa; bildiğimiz en iyi işi<br />

yapmaya, yaşam kurtarmaya. Enkazlardan umut toplamaya, topraktan yaşam <strong>ve</strong> sevinç süzmeye koştuk.<br />

Kırkı çıktı depremin, şehrin artık bir miladı var, "dergi-mergi"nin de; D.Ö., D.S.<br />

Yaşamı yeniden kuruyor şehir. Hiçbir şey değişmedi eskisi gibi.<br />

Biz değiştik büyük acılarla, büyük sevinçlerle, büyük herşeyle.<br />

uyuyorduk,<br />

üzerimize örtülen<br />

acılardan yorganı sıyıyarak uyandık.<br />

biz,<br />

şimdi yeniden başlıyoruz herşeye<br />

üzerimizde umuttan gömleklerle<br />

Yasını tutup geçmeyeceğiz. Kalacak kişisel tarihlerimizde bu yara, bu iz, BU ŞEHİR.<br />

Biz, şimdi başlıyoruz...<br />

TTB İZMİT KOORDİNASYON MERKEZİ'NE YA DA BİR OLAĞANDIŞI DURUMDA<br />

TTB DENEYİMİNE DAİR TAMAMİYLE BİREYSEL VE DUYGUSAL BİR YAZI<br />

Dr.Cavit Işık Yavuz<br />

Depremzede<br />

<strong>17</strong> Ağustos <strong>1999</strong>: Deprem. Saat 03 küsur. Süre 45 saniye deniyor. Evden kırkıncı saniyede çıkabiliyorum.<br />

Karanlığı anlamaya çalışıyorum, kendimi, etraftaki binaları <strong>ve</strong> o 45 saniye denilen sürede yaşadıklarımı...<br />

E<strong>ve</strong>t yaşıyorum. Yalnızlığımdan sıyrılıp kendimi kontrol ediyorum. Buradayım, gece <strong>ve</strong> sokağın ortasında bir<br />

karmaşada. Bağrışlar <strong>ve</strong> çığlıklar arasında. Ya başkaları? Neredeler? Acaba neredeler? Önce umut <strong>ve</strong> telaşla<br />

<strong>ve</strong> sonrasında çaresizce telefona sarılmalar. Yenilgi, yenilgi <strong>ve</strong> yenilgi...<br />

Karanlık; sadece o var. Hiç bu kadar uzun gelmemişti hastane yolu. Bu şehri hiç bu kadar karanlık görmemiştim.<br />

Karanlığın arasında ulaşılabilen sesler <strong>ve</strong> sisli görüntüler. Hastane: sanki acının sokak panayırı.<br />

Şaşkınlık, korku, dehşet: Belki daha da tanımsız. Ard arda gelen otomobiller çığlıkları taşıyorlardı.<br />

Gün ışıyordu, her şey aslında yeni başlıyordu.<br />

Depremi yaşadık. Bunu anlatmak çok zor. Sadece ifade etmek değil ama! Yani anlatabilmek, yani anlatabilecek<br />

gücü bulabilmek! Hepimiz bir yerlere koştuk, yaşamanın biraz sevinci ancak bir o kadar da ağırlığı ile...<br />

Hemen hemen hepimiz kendi kurumlarımızın çaresizliğini gördük. "Ne yapmalıydık" sorusu çınladı belleğimizde.<br />

Kimimiz TTB'lilerle karşılaştı. Bölgeyi gezen <strong>ve</strong> "Ne yapılmalı" sorusunu soran bu insanlarla ortaklaşmalarımız<br />

vardı. Sonra çalışma hazırlıkları başladı. Ziyaretler, gezilerle beraber şekillendi aslında okuduğunuz<br />

bu çalışma. Bir mekan gerekiyordu, bulundu. Ekip gerekiyordu, hazırdı. Umut gerekiyordu, derinliklerimize<br />

inince bulduk çıkardık onu.<br />

Yıkılışımızın üzerinden üç ya da dört gün geçmişti (şimdi net olarak hatırlamıyoruz o günleri). Yeni mekanımıza<br />

bir yandan yerleşip, bir yandan algılamaya çalışırken olup bitenleri...<br />

Aslında her şey yeniydi.<br />

Yeni<br />

yepyeni...<br />

Aslında anlamı var mı şunları yaptık demenin? Onlar insan geldi geçti, paylaşıldı, paylaşıldı, paylaşıldı...<br />

Umutlar büyüdü; acılar da

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!