07.10.2014 Views

17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 bolu-düzce depremleri ...

17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 bolu-düzce depremleri ...

17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 bolu-düzce depremleri ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

MARMARA VE BOLU DEPREMLERİ SONRASINDA TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ FAALİYETLERİ<br />

32<br />

Bize başvuran gönüllüleri sağlık ocaklarına yönlendirmenin yanı sıra, Sağlık Bakanlığı tarafından<br />

bölgede görevlendirilmiş olan, ancak sağlıklı bir değerlendirme yapılamadığı için doğru yönlendirilememiş,<br />

bu nedenle hastanelerde ya da ihtiyaç olmayan bölgelerde “işsiz olarak bekleyen” sağlık çalışanlarını<br />

da ihtiyaç duyulan bölgelere, gönüllü ya da resmi sağlık birimlerine yönlendiriyoruz.<br />

Onuncu günün sonunda hedeflediğimiz tüm sağlık birimleri <strong>ve</strong> çadır yerleşim birimleri ile en az bir<br />

kez doğrudan iletişim kurmuş durumdayız. Sağlık Müdürlüğü’nün bazı birimleri ile hala telefonla bile<br />

iletişim kuramamış olması <strong>ve</strong> gönüllü sağlık birimlerin Sağlık Müdürlüğü ile eşgüdüm konusunda isteksizlik<br />

<strong>ve</strong> dirençleri özellikle sağlık ocaklarında moral <strong>ve</strong> motivasyon kaybına yol açan ek bir neden. “...<br />

adam gelmiş benim gebemi takip ediyor, bebeğime ilaç yazıyor, benim haberim yok...” (Sağlık Müdür<br />

Yardımcısı). Ayrıca duplikasyonlara da yol açıyor.<br />

Soğuk zincirdeki aksama nedeniyle aşıların bozulması bağışıklama hizmetlerini durdurmuş. Bu da<br />

sağlık çalışanlarında ek bir sıkıntı yaratıyor. Ayyuka çıkmış olan salgın söylentileri de bu sıkıntıyı artırıyor.<br />

Yorgun olarak döndüğümüz merkezimizde telefon çalıyor, açıyoruz; bir hekim (!) arıyor, “boşalan<br />

işyeri hekimliği var mı acaba?” Gözümüz merkezin duvarında asılı duran altmış küsur kişilik yitirdiklerimiz<br />

listesinde takılı kalıyor. Midemiz bulanıyor, kusmak istiyoruz.<br />

Onbeş günün sonunda Sağlık Müdürlüğü artık kendi sağlık birimlerine daha hakim, birlikte yaptığımız<br />

toplantılarda bunu açıkca görebiliyoruz, ancak klasik bürokratik <strong>ve</strong> otoriter tavır bu görüntünün de<br />

önünde geliyor. Yine de rahatlatıcı bir şey bu. Karşılıklı destek sürüyor.<br />

Çadır yerleşim birimleri <strong>ve</strong> gönüllü birimlerle daha çok ilgilenmeye başlıyoruz. Hemen tüm çadır<br />

yerleşimlere kuruluş aşamasında uluslararası standartları iletmiş, yetkilileri ile defalarca görüşmüş olmamıza<br />

karşın her gittiğimiz çadır yerleşimde benzer sorunlarla karşılaşıyoruz. Helalar sağlıksız, içme <strong>ve</strong><br />

kullanma sularında klor az ya da yok, zemin uygun değil, vb....<br />

Merkezin telefonları artık susmuyor, akla gelebilecek her konuda yardım <strong>ve</strong> destek talepleri alıyoruz.<br />

Sağlık Müdürlüğü ile eşgüdümlü olarak (her ne kadar bu eşgüdüm konusunda isteksiz olsalar da)<br />

bunları karşılamaya çalışıyoruz. Telefon yine çalıyor; Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili, “bir ülke bir sahra<br />

hastanesi kurmak istiyor, yer önerebilir misiniz?” Kocaeli’de hemen her bölgede bir hastane var artık,<br />

Sakarya Koordinasyon Merkezimize yönlendiriyoruz.<br />

10 Eylül’de yedi ekip olarak alana çıkıyoruz. Örgütlü <strong>ve</strong> disiplinli çalışma yüksek <strong>ve</strong>rimi de getiriyor<br />

beraberinde. Aynı anda AKSA fabrikasında, Sağlık Müdürlüğü ile toplantıda, İstanbul’da Katı Atık Kirlenmesi<br />

ile ilgili bir toplantıda, alanda üç ayrı bölgede <strong>ve</strong> merkezde büro çalışmasındayız. Akşam iki<br />

sabah bir toplantı olmak üzere günde üç kez kendi aramızda toplanıyoruz:Sabah 08:45, akşam 18:30<br />

<strong>ve</strong> 21:00. Yatışımız gece 02:00’a kadar uzuyor, çünkü yazılması gereken raporlar var.<br />

13 Eylül’de 5.8’lik bir artçı yaşıyoruz. Bu, tüm ekibi olumsuz etkiliyor, yine de koordinasyon bugün<br />

de sekiz ayrı koldan çalışmalarını sürdürüyor. Toplantıda Sağlık Müdürlüğü’ne artık 24 saatlik çalışmanın<br />

kaldırılması gerektiği bir kez daha aktarılıyor, bu konuda yeni bir düzenlemeye gidilecek.<br />

14 Eylül’de Ankara’dan Eriş (BİLALOĞLU) <strong>ve</strong> Muharrem (BAYTEMÜR) geliyorlar. Gelişleri büyük bir<br />

sevinç <strong>ve</strong> moral kaynağı. Yaptığımız toplantıda artık ikinci basamak sağlık hizmetlerinin daha yakından<br />

takip edilmesi gerektiği sonucu çıkıyor.<br />

Bölgemize gelen gönüllülere yönelik deprem davranışı konusunu da içeren, Kocaeli’yi <strong>ve</strong> Koordinasyon<br />

Merkezi’ni tanıtıcı bir broşür hazırlıyor <strong>ve</strong> dağıtıyoruz.<br />

15 günlük bir gezi programı çerçe<strong>ve</strong>sinde bölgedeki tüm sağlık birimlerini <strong>ve</strong> çadır yerleşim birimlerini<br />

rutin olarak ziyaret etmeye devam ediyoruz. Tüm yardımlara resmi birimler tarafından el konulduğu<br />

için ziyaretlerimiz artık daha çok moral <strong>ve</strong> ihtiyaç <strong>ve</strong> eksik tespit etmek amacına yönelik oluyor. Tespitlerimizi<br />

“ilgili”lere iletiyoruz <strong>ve</strong> çözüm arıyoruz. Bölge sağlık <strong>ve</strong>rilerini değerlendirerek Sağlık Müdürlüğü’ne<br />

önerilerde bulunuyoruz. 15 günde bir bölgeye 350-400 sağlık çalışanı geliyor ama barınma <strong>ve</strong> beslenme<br />

hala sorun.<br />

Depremin üzerinden geçen süreye karşın Sağlık Bakanlığı’nın rotasyon uygulaması, gönüllülükten<br />

çok emrivakiye dayandığı için yeni depremzedeler yaratıyor. Güneyden gelen bir doktor hanım görevlendirmenin<br />

kendilerine son anda bildirildiğinden yakınıyor <strong>ve</strong> henüz emzirmekte olduğu beş aylık bebeğini

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!