07.10.2014 Views

17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 bolu-düzce depremleri ...

17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 bolu-düzce depremleri ...

17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 bolu-düzce depremleri ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

413<br />

Neden böyle bir araştırma<br />

Marmara <strong>ve</strong> Düzce <strong>depremleri</strong> sonrasında yaşamın tekrar eskisi gibi olabilmesi olanaksız. Gök<br />

kubbenin altında artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Ama yaşam yine de devam ediyor <strong>ve</strong> belki de yaşamın<br />

normale dönebilmesinin kimi ölçütleri olabilir. Bunlar bölge insanlarının nerede barındıkları, geçimlerini<br />

sağlayıp sağlayamadıkları, sosyal gü<strong>ve</strong>ncelerinin olup olmadığı, eğitimlerine devam edip edemedikleri,<br />

sağlık hizmetlerinden ne düzeyde yararlandıkları, kültürel yaşamlarını sürdürüp sürdüremedikleri... Daha<br />

pek çok şey sayılabilir. Yaşamın normale dönmesinin sınırı olabilir mi? Yanıt kuşkusuz hayır. Türk Tabipleri<br />

Birliği (TTB) bunların içinden sağlık hizmetlerinden yararlanmayı değerlendirmeyi hedefledi. Neden<br />

mi? Bölgede yaşayan insanların kamu sağlık hizmetlerinden yararlanmaları anayasal bir hak olduğu <strong>ve</strong><br />

TTB Yasası’nın dördüncü maddesinde “halkın sağlığını korumak” TTB’nin görevleri arasında sayıldığı için.<br />

Sağlık hizmetlerine ulaşabilmenin önemli bileşenleri vardır. Bunlardan ilki bir önkoşuldur. Sağlık<br />

hizmetleri sunuluyor olmalıdır. Bunun içinde basamaklı sağlık hizmetlerinin, nüfus tabanlı olarak planlanmış<br />

<strong>ve</strong> yürütülüyor olması vardır. Sağlık hizmetlerine ulaşmanın bir diğer bileşeni ise sosyal gü<strong>ve</strong>nce<br />

yoluyla hizmete ulaşabilmektir. Sosyal gü<strong>ve</strong>ncesi <strong>ve</strong> alım gücü olmayan insanlar için hizmetin var olması<br />

hiçbir anlam ifade etmez.<br />

Bölgede sağlık hizmetleri ne durumda? Marmara <strong>ve</strong> Düzce <strong>depremleri</strong> sonrasında bölgede özellikle<br />

kamu sağlık hizmetleri, gerek alt yapı <strong>ve</strong> donanım açısından, gerekse sağlık çalışanları açısından ciddi<br />

bir yara almıştır. TTB’nin Ağustos 2000’de yayınladığı deprem bölgesi değerlendirme raporuna göre,<br />

gereksinimin daha yoğun olduğu bu bölgede, altyapı <strong>ve</strong> bina sorunlarının yanı sıra hekim <strong>ve</strong> hekim dışı<br />

sağlık personeli konusunda da önemli eksiklikler dikkat çekmektedir (1). Örneğin, Bolu’da hekim eksikliği<br />

olan sağlık ocaklarının oranı %100, Düzce’de %83, Gölcük’te %66.6 (iki sağlık ocağında hiç hekim<br />

bulunmamakta), Adapazarı’nda %<strong>12</strong>, İzmit’te ise %2.9’dir. Benzer şekilde ebe eksikliği olan sağlık o-<br />

caklarının oranı Bolu <strong>ve</strong> Düzce’de %90, Gölcük’te %58.3 <strong>ve</strong> Adapazarı’nda %13.2 olarak belirtilmektedir.<br />

Deprem öncesinde bölgede yaşayanların kişi başına düşen ulusal geliri Türkiye ortalamasının üzerindeyken,<br />

deprem sonrasında ciddi bir biçimde azalmıştır. TTB’nin birinci yıl raporuna göre bölgede<br />

işsizlik <strong>ve</strong> yoksulluk artmıştır. SSK kayıtlarına göre 150.000 kişi işsiz kalmıştır <strong>ve</strong> iş kayıpları %23.5<br />

oranındadır (2). Bu oran gelirini küçük işyerlerinden temin edenler arasında %50’ye varmaktadır. Ayrıca<br />

deprem bölgesindeki can kayıplarının %60’ı, ailenin geçiminden sorumlu kişileri kapsamaktadır. İşsizlik<br />

beraberinde sosyal gü<strong>ve</strong>nce yitimini de getirmektedir.<br />

Sağlıklı bir konutta yaşamak doğal bir insan hakkı olduğu kadar, sağlıklı kalabilmek için de bir ön<br />

koşul oluşturur. <strong>17</strong> Ağustos <strong>1999</strong> Marmara <strong>ve</strong> <strong>12</strong> Kasım <strong>1999</strong> Bolu <strong>depremleri</strong>nin en çok etkilediği<br />

yerleşim alanları olan İzmit, Sakarya, Gölcük, Yalova, Bolu <strong>ve</strong> Düzce’de depremin üzerinden iki yıl gibi<br />

bir zaman geçmesine rağmen kalıcı konutlar tam olarak bitirilmemiştir. Depremzedelerin önemli bir<br />

bölümü halen geçici yerleşim alanları olan prefabrik konutlar, konteynırlar <strong>ve</strong> hatta çadırlarda yaşamlarını<br />

sürdürmektedir. 21 Mart 2001 <strong>ve</strong>rilerine göre bu tip geçici konutlarda 161.994 kişi yaşamaktadır.<br />

Deprem sonrası yeniden yapılanma <strong>ve</strong> yaşamın normale dönme sürecinin olabildiğince kısa sürmesi<br />

çok önemlidir. Geçici yerleşim yerlerindeki yaşamın kronikleşmesi, beraberinde bir çok sosyal sorunu<br />

<strong>ve</strong> sağlık sorununu da getirecektir. Bu nedenle geçici yerleşim yerlerinde yaşayan insanların yaşadıkları<br />

koşulların değerlendirilmesi <strong>ve</strong> bu yerleşim birimlerinde yaşayan insanların sağlık hizmetlerinden<br />

yararlanma durumlarını değerlendirmek öncelikli bir sorumluluk olarak gündeme gelmiştir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!