Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
22 / İKİNCİ GÜN I. OTURUM<br />
Prof. Dr. Ata ATUN<br />
Moderatör<br />
Hepiniz hoş geldiniz. Özellikle dönem başkanı olarak Başbakan<br />
Yardımcısı Sayın Bülent ARINÇ Bey’e, Basın Yayın Enformasyon<br />
Genel Müdürümüz Sayın Murat KARAKAYA’ya ve Genel Müdürlüğünün<br />
fedakâr çalışanlarına gerçekten çok teşekkür etmek<br />
istiyorum. Olağanüstü bir konferans düzenlediler, olağanüstü<br />
bir başarı. Aslında 2010, 2011. 2012 ve 2013 gibi dört yıllık bir<br />
adım ve bu adım gerçekten son derece iyiye gidiyor. Bunların<br />
neler getireceğini hissediyorum. Medya forumunu, platformunu<br />
kurmaktan neleri kazanacağımızı on sene sonra nelerin olabileceğini gerçekten çok iyi görmekteyim.<br />
Aslında TÜRK KENEŞİ’nin ortak alfabe, ortak televizyon kurulması yönünde çalışmaları var. Özellikle<br />
de Türk Dili Konuşan Ülkeler ve Topluluklar Medya Platformu’nun hazırladığı internet sitemiz artık<br />
açıldı. (www.turkmep.org) Bundan sonra haber akışları onun içinde yer alacak. Ayrıca forum bölümü<br />
var. Forum bölümünde de istediğimiz tartışmaları kapalı olarak yapabileceğiz. Zaten hedeflediğimiz<br />
adımlardan bir tanesi de buydu. Oturumumuzu açıyorum hayırlı olsun.<br />
Uluslararası Sorunların Medyada Yer Alış Biçimleri…<br />
Prof. Dr. Zakir AVŞAR<br />
Büyük dünyamızın kuzeyinden, güneyinden, doğusundan, batısından<br />
gelen hanımefendiler ve beyefendiler hepinize sözlerime<br />
başlarken saygıyla sevgiyle selamlıyorum.<br />
Sunacağım konu bizimkiyle ortak özellikler taşıyor. Biliyorsunuz<br />
ki dört bir tarafımızda yüzlerce binlerce sorun var. Fakat bu<br />
sorunların medyada yer alma biçimi hepimize rahatsızlık veriyor, huzursuz ediyor, hepimizi üzüyor.<br />
Diyoruz ki biz bu dünyada yaşamıyor muyuz? Biz yok muyuz? Biz varız, bu dünyada yaşıyoruz,<br />
sorunlarımız hakikat. Nasıl gösterilirse gösterilsin önemli değil ama netice itibarıyla bu sorunlar öyle<br />
gösterilmekle çözülmüyor. Hz. Mevlana diyor ki: “Bilgi candır. Kim ki daha bilgilidir o daha canlıdır<br />
cancağızım”. Burada Mevlana’nın bahsetmiş olduğu bilgi, kuşkusuz ki sadece bilimsel bilgi değil.<br />
Haber dediğimiz, enformasyon dediğimiz kavramda bu bilgiye dâhildir değerli dostlarım.<br />
Bu bakımdan haberlerin sunumunda geleneksel olarak şöyle bir metot vardır. Bir; ajanslar. Ajanslar,<br />
çok büyük iktisadi yapılanmayı gerektirir. Diğer taraftan, bunların iktisadi yapılanmasının, idari yapılanmasının<br />
bir de siyasi tarafı vardı. Eğer ajans sizin değilse yani ağız sizin değilse ses size ait olarak<br />
çıkmaz. İçinde bulunduğumuz dünya ne yazık ki böyle eşitsizlikçidir. Hepiniz de zaten bu dünyanın<br />
insanlarısınız. Biraz daha dikkatle baktığınız zaman, Türk dünyasına ilişkin haberlerin son derece<br />
edilgen bir pozisyonda, adeta sorunlarını yok sayarcasına verildiğini görmektesiniz. Zaten hepimizi<br />
rahatsız eden hususlar da buralarda temellenmektedir. Sadece Türk dünyası değil, İslam dünyası da<br />
aynı şekilde bu kategorileştirilmekten bol miktarda nasibini almaktadır.<br />
Bir iki güncel örnekle olayı somutlaştıracağım. Ancak bizim iletişimciler olarak bu olaylara kafa yorarken<br />
üzerinde çalıştığımız bazı kuramlardan da burada müsaadenizle bahsedeceğim. Birisi “gündem<br />
kurma kuramıdır” değerli arkadaşlar. Gündemi kuranlar kuşkusuz ki gündeme egemen olmak<br />
için kurarlar. Bizim kara kaşımız kara gözümüz için kendi kurdukları gündemi bize teslim etmezler.<br />
Diyeceksiniz ki evet bu gündemin içerisinde biz de varız bunun bir öznesi de biziz. Doğrudur bunun<br />
bir öznesi de biziz değerli arkadaşlar. Peki, bizi biz olarak temsil ettiriyorlar mı? İşte problem burada<br />
yatmaktadır. Bir diğer problem ise “suskunluk sarmalı kuramı” dediğimiz bir yapı içerisindedir. Sanki<br />
biz yokuz, sanki bizim sorunlarımız yok, sanki biz yaşamıyoruz, sanki bunlar böyle gösterdikleri<br />
zaman bunlar dünyanın ve bizim gündemimizden düşüyor. Keşke bu kadar kolay olsa, bunu arzu<br />
ederiz. Deriz ki suskunluk sarmalına boğsunlar bizi, bütün sorunlarımız da kendiliğinden yok olsun<br />
ama böyle değil.