You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İKİNCİ GÜN<br />
I. OTURUM<br />
/<br />
23<br />
Burada Kıbrıs, Kerkük, Karabağlı var, Suriye, Irak, Filistin var, var, var. Mısır var. Yani mazlum, mağdur,<br />
sıkıntılı milletler, uluslar, etnisiteler var. Bunları bu kavramlar içerisine hapsetmek suretiyle yok edemeyiz.<br />
Bu bakımdan değerli dostlarım bu var olan hakikatleri ne yapacağız, nasıl dile getireceğiz?<br />
Öncelikle kendi iletişim platformlarımızı oluşturmak gerekiyor. İki, mücadelemizde kararlı olmamız<br />
gerekiyor, daha örgütlü olmamız gerekiyor, daha organize olmamız gerekiyor, dayanışmamızı artırmamız<br />
gerekiyor. Şu ana kadar ne yazık ki bu dayanışma etkin ve verimli değildi. Bu bir öz eleştiridir.<br />
Karabağ’daki sorun büyük bir dramdır. Kaç kişinin ilgisini çekiyor? Nerede dile getiriyoruz? Şimdi<br />
Kırım, nerede dile getiriyoruz? Suriye oradaki Türkmenler, nerede dile getiriyoruz? Daha sayayım mı?<br />
Saymamıza gerek yok çünkü hepiniz zaten bunları yaşayan insanlarsınız. Bu bakımdan da değerli<br />
dostlar, mutlak suretle sorunlarımızı her platformda dile getirmek bizlerin birinci vazifesidir.<br />
Bir diğer husus ise, şu anda fevkalade etkin verimli bir şekilde yapılan Türkiye Cumhuriyeti’nin hakikaten<br />
birçok kurumuyla takdir ettiğim kamu diplomasisi meselesidir. Kamu diplomasisi yine bizim<br />
bu sorunları daha etkin ve verimli şekilde aşmamızı, sesimizi istediğimiz bir şekilde kendi çerçevelediğimiz<br />
bir iklimde duyurmamızı bize temin edecektir. Çünkü görüyorsunuz bir çerçeve çiziyorlar.<br />
Bu çerçevenin içerisine bizi hapsedip, göstermek istedikleri gibi gösteriyorlar. Aslında biz bu muyuz?<br />
İslamofobi kavramıyla mücadele ediyoruz. Müslümanların şiddetle ne alakası var? Şiddet uygulayanlar<br />
din adına deseler bile böyle yola çıkmış olsalar bile dindar mıdır, Müslüman mıdır? Bu kavramı<br />
kabul edebilir miyiz herhangi bir şekilde? Kendimize yakıştırabilir miyiz? Şuradaki hanımefendiler,<br />
beyefendiler; içinizden hanginiz karıncayı incitebilirsiniz? Hanginiz bir diğer canlıya zarar verebilirsiniz?<br />
Pek çoğumuz Müslüman değil miyiz? Böyle bir kavram bize hiçbir şekilde yapışabilir mi? Ama<br />
görüyorsunuz ki tarih, dil, milliyet birçok husus ne yazık ki bu ön yargıların, bu şablonların temelini<br />
teşkil edebilmektedir. İşte ön yargısız bir dünya bunun için arzuluyoruz. Barış ve huzur ancak bu ön<br />
yargıların kırıldığı olayların daha nesnel bir şekilde irdelendiği, sorunların gerçekten çözüm odaklı bir<br />
yaklaşımla ele alındığı bir süreçte ancak giderilebilir. Diğer türlü sorunları ortadan kaldırmamız hiçbir<br />
şekilde mümkün değildir. Bu bakımdan kamu diplomasisi meselesine yeniden döneceğim. Kamu<br />
diplomasisi gerçekten önemlidir.<br />
Şimdi Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğümüz, TİKA, TÜRKSOY, AFAD, TRT ve Basın İlan<br />
Kurumu gibi birçok kurumumuz kamu diplomasisi noktasında ve Kamu Diplomasisi Başkanlığımız<br />
gayet güzel büyük çalışmalar yapmaktadır. Burada bir somut öneri daha getireceğim. Mademki<br />
bunun beşincisini yapacağız o zaman kamu diplomasisi ağırlıklı yapalım Sayın Başkanım beşinci<br />
oturumu, çünkü buna hepimizin ihtiyacı var. Değerli Genel Müdürüm, sayenizde hakikaten Türkiye<br />
kamu diplomasisiyle fevkalade güzel bir şekilde tanıştı. Kamu diplomasisi aslında bizim devletimiz<br />
oluşurken öne çıkarılmış bir husustu. Dün Sayın Bülent Arınç da konuşmaları esnasında gayet açık<br />
bir şekilde ifade ettiler. Atatürk yola çıktığı zaman iki kurum kurmuştu. Birisi neydi? Basın-Yayın Enformasyon<br />
Genel Müdürlüğü eski adıyla Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğü. Bir diğeri ise Anadolu<br />
Ajansımız. Buradaki mesele ve bu ikisini kurmaktan kasıt meydi? Hem yurt içinde insanlarımıza<br />
doğru bilgiyi vermek bozgun psikolojisini yok etmek, hem de bütün dünyaya Türklerin sürdürmüş<br />
olduğu mücadelenin gerçek anlamını kavratmak. Çünkü orada bir özgürlük, bağımsızlık mücadelesi<br />
vardı. Çünkü orada yakılan ateş insanların bir işgale karşı bir hukuksuzluğa karşı direnişiydi. Yok,<br />
olmama çabasıydı. Bunu nasıl ortaya koyacaksınız? İşte bu oluşumlarla ama bu oluşumlar kurulduğu<br />
anda kurulduğu gibi kalırsa görevlerini yerine getirebilirler mi? Dünya değişiyor bizim de değişmemiz<br />
gerekiyor, o değişime ayak uydurmamız gerekiyor, o kurumları sürekli dinamize etmemiz gerekiyor,<br />
takviye etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu yüzden de kamu diplomasisi bizim için çok önem<br />
ve değer taşımaktadır.<br />
TRT gayet güzel bir atılım yapmıştır, şu anda 16 kanallı bir kuruluştur. Ama mutlak suretle İngilizce yayının<br />
olması gerekiyor. İngilizce yayın olmadığı sürece ne kadar uğraşırsak uğraşalım sadece personel<br />
sayısını artırırız, BBC’yi de geçeriz, ama asla bir BBC gibi olamayız, etki alanı yaratamayız. Bunu hiçbir<br />
şekilde başkalarından beklemeyelim. Biz kendimiz yapmak zorundayız. Kendi medya platformumuzu<br />
şurada görüldüğü gibi kendimiz oluşturmak zorundayız. Kendi sesimizi duyurabildiğimiz ölçüde başkaları<br />
da bizim koyduğumuz çerçeveyi bir şekilde vereceklerdir. Yoksa olduğumuz gibi duralım, bizim<br />
gerçeğimizi onlar yansıtsın, hakikat neyse o şekilde versinler. Yok, böyle bir şey şimdiye kadar olmadı<br />
bundan sonra da olması çok zor. Bu bakımdan değerli dostlarım bu platforma katılmanız hakikaten<br />
çok önemliydi. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. Burada sorunların somut bir şekilde dile<br />
getirecek sahipleri var. Sözü onlara bırakmak istiyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkanım.