06.06.2016 Views

MEDYA FORUMU

E0X7GvGO

E0X7GvGO

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İKİNCİ GÜN<br />

II. OTURUM<br />

/<br />

39<br />

ülkeyi ziyaret ettiğini belirterek oradaki Müslümanların durumuna değindiği için olay dünya kamuoyuna<br />

yansıtılmıştır. Bundan dolayı teşekkür etti ve böyle bir süper gücün oradaki sorunlarla daha<br />

yakından ilgilenmesi gerektiği mesajını verdi.<br />

Keşke karşı karşıya bulunduğumuz tüm sorunlar büyük devletlerin yetkilileri tarafından zaman zaman<br />

dile getirilmiş olabilse. Kıbrıs’ta maalesef yıllar boyu bunları yaşadık, gördük. Bosna’da aynı şekilde<br />

devamlı surette Türkiye’nin tetiklemesi sonucu bir müdahale olabildi ve o katliamlar bir yerde durdu<br />

ama kolay değildi tabii ki. Arakan’da olup bitenlerin en azından bundan böyle gerçekçi bir şekilde<br />

medyada yansıtılmasının önemi OBAMA’nın bu ziyaretinden sonra çok daha fazla anlaşılacaktır.<br />

Ama genele bakılacak olursa, tecrübelerimizden kaynaklanan bir zihniyetle yıllar boyu Kıbrıs’ta Türk<br />

varlığını ayakta tutabilecek basın organlarının adını “mücadele basını” olarak koyduk. Çünkü İngiliz<br />

sömürgesinden sonra “Böl ve Yönet Politikası” ile ortak Cumhuriyet kuruldu. Türklerle Rumların ortaklığından<br />

ortak bir cumhuriyet çıktı ama hedef bambaşka, amaç bambaşka. Buranın Helen adası<br />

olduğunu dünyaya kanıtlamak ve Yunanistan ile birleşmek, yani onların deyimiyle “ENOSİS”i gerçekleştirmek.<br />

Bugüne kadar sorunun çözülmemesinin başta gelen nedeni işte bu zihniyetin maalesef<br />

hâlâ devam etmesidir. Ve Ada’nın bu hâle gelmesinde tabii ki bu politika çok büyük rol oynamıştır.<br />

Ortak Cumhuriyet iki buçuk yıl kadar yaşamış ondan sonra Kıbrıslı Türkler silah zoruyla ortak devletten<br />

atılarak kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalmışlardır.<br />

Peki, 21 Aralık 1963’te silahlarla her taraf saldırılara uğramış ve Kıbrıs’ta kantonlardan oluşan bir<br />

ada görünümü ortaya çıkmıştır, küçük kantonlar. Türkler daha güvenli yerlere göç etmek zorunda<br />

kalmışlardır. Tabii ki o günlerde Kıbrıs Türk halkının özgürlük mücadelesinde Dr. Fazıl KÜÇÜK ve aynı<br />

zamanda Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf DENKTAŞ’la çok yakın ilişkilerim oldu. Birlikte Dr.<br />

KÜÇÜK ile aynı gazetede, onun sahibi bulunduğu “Halkın Sesi” gazetesinde uzun yıllar çalıştım. Yazı<br />

işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği yaptığım için yakından biliyorum, inanın öğrencilerimiz geceleyin<br />

nöbette, gündüz de okuldaydı. Bugünlere kolay gelmiş değiliz. Sadece belli başlı iki gazete<br />

vardı; “Halkın Sesi” ve “Bozkurt”. Halka, mücahide moral veren, bu davaya, evvela Türkiye’ye sonra<br />

da dış dünyaya yansıtan yazılar yazıyordu. Ve bu halkı, mücahidi dimdik ayakta tutabilmenin başlıca<br />

yolları, yöntemleri de bunlardı. Yıllar boyu bu böyle devam etti, 11 yıl ve tabii ki Türkiye’nin garantörlük<br />

hakkını kullanarak Ada’ya yaptığı müdahale sonucu, aradan kırk yıl geçmiştir, bugünlere ulaşabildik.<br />

Ama Barış Harekâtı dönemi Başbakanı merhum Bülent Ecevit demişti ki: “Siz direnmeseydiniz biz<br />

gelemezdik.” O da doğru, aynı durum Girit’te de yaşanmıştı. Bir gecede Girit’te yaşayan Türk topluluğu<br />

gözden çıkarılmış, etkisiz duruma getirilmiş ve ertesi gün Girit bir Yunan adası hâline gelmişti. Aynı<br />

durum burada gerçekleştirilecekti, bunu birkaç kez denediler ama sanırım Kıbrıs Türk’ünün mayası<br />

sağlamdır. Allah şaşırttı mı diyelim yoksa bizim direncimizden ötürü mü başaramadılar?<br />

Tabii ki kabul etmek gerekir ki Türkiye’nin maddi ve manevi desteği bu konularda bize büyük mesafe<br />

kat ettirdi. Örneğin o zor günlerde Kızılay’ın yardımları bu halkı ayakta tutabildi. Bu günleri unutmuş<br />

değiliz ve gelinen noktada onun için diyorum ki mutlak surette birlik ve beraberliğimizi koruyarak,<br />

dayanışma hâlinde neler başarabileceğimizi dikkate alarak bir yol haritası çizmenin zamanı geldi,<br />

hatta geçmiştir. Burada son derece deneyimli isimler, yetkililer var, herhalde o konular üzerinde de<br />

duracaklardır. Ama dediğim gibi küçülen dünyamızda haber ajanslarının öteden beri oluşturdukları,<br />

tezgâhladıkları haberler maalesef yanlı haberler olmaya, çıkar üzerine kurulmaya devam etmektedir.<br />

Bir bakıyorsunuz, aniden BBC’den veya diğer kaynaklardan bir haber ulaşmış elinize ama böyle<br />

derinliğine incelediğinizde bir koku geliyor. Demek ki emperyalist çıkarlar dikkate alınarak servis edilmiştir<br />

o haber. Bunları çok yaşadık, özellikle Kıbrıs mücadelesi sürerken ilk fırsatta kendi radyomuzu,<br />

televizyon değil daha 1963, kendi radyomuzu kurup da halka sağlıklı bilgi ulaştırmak için arabalardan<br />

aküler sökülerek radyo istasyonu hâline getirildi. Yani o zor günleri anlatmak günler ister, haftalar<br />

ister. Bu bakımdan özgürlüğe kavuşmak, devlet sahibi olmak hiç de kolay değildir.<br />

Bunları aştıktan sonra geldiğimiz noktada barış gazeteciliği için mücadele etmeyecek miyiz? Elbette<br />

edeceğiz. Onu diyorum ama bazı ülkelerde, az önce örnek gösterdim Myanmar’ı, Karabağ olayını,<br />

bunun yanında Türkmenlerin sorunları, Doğu Türkistan’da yaşananlar, Kırım’da olup bitenler, bunlar<br />

hakikaten dünya kamuoyuna günü gününe, bıraktık onu haftada, ayda bir gerçek yanlarıyla yansıtılabiliyor<br />

mu? Hayır. Onun için bizlere burada çok büyük görev düşmektedir. Az önce ifade ettim o<br />

yokluklar içinde Kıbrıs Türk’ü olarak sokaklardan arabalardan aküleri toplayarak, mühendislerimizi<br />

çağırarak bir radyo istasyonu kurduk ve halkımız nihayet dedi ki; “Oh, Rumların propagandasından

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!