You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İKİNCİ GÜN<br />
III. OTURUM<br />
/<br />
63<br />
televizyon kanalı hangisi? Y diyelim. Bunun mesela Kazakistan’da, Tataristan’da, Kırgızistan’da ve<br />
hatta Azerbaycan’da ahaliye soralım, yüz kişiden birisi bilir mi acaba? Tersini sormak için yüz kişi<br />
değil bin kişiyi, onbin ya da yüzbin kişiyi verebiliriz. Yani Kırgızistan’daki en meşhur televizyon kanalının<br />
ya da gazetenin, Kazakistan’ın en ünlü, en etkili gazetesinin adını Türkiye’de yüz binde bir kişinin<br />
bilme şansı var mıdır acaba?<br />
Bütün bu soruların cevaplarının hayır olduğunu hepimiz biliyoruz. Bütün imkânlara, bütün fırsatlara<br />
rağmen bu bahsettiğimiz gazetelerin, televizyonların umumen medya organlarının, bir de buna isterseniz<br />
sosyal medya adı takılan yeni fenomeni de katalım. Maddi imkânları herhalde 19. asırdaki<br />
birçok devletin bütçesinin çok çok üzerindedir. Ama böyle bir gazete vardı. Hani Rusça bilenler bilecektir<br />
Lenin’in meşhur lafı vardır, “Yest Takaya Partiya?” (Ест такая партия?) diye, -öyle bir parti var<br />
mı? 1917 Nisanında böyle bir gazete vardı. “Bıla Takaya Gazeta” (Была такая газета) diyeceğim. Bu<br />
Tercüman’dı. Hocam söyledi, tekrardan kaçınmak isterim ama mecburen bazı şeyleri tekrar etmek<br />
zorunda kalacağız. Tercüman gazetesinin 19. asrın sonunda yahut 20. asrın diyelim ilk on, onbeş,<br />
yirmi yılında Türk dünyasının bir tarafında olup da, aydın olup da, ziyalı olup da, münevver olup da,<br />
entelektüel olup da, intellegent olup da –bilmegen-, bilmeyen bir kişi olması mümkün değildi. Böyle<br />
bir ihtimâl yoktu. Tercümanı bilmeyen değil okumayanın olmaması mümkün değildi. Bugün insanlara<br />
fantezi gibi gelebilir, Yavuz Hocam da gayet iyi bilir, naçizane ben de biliyorum, Tercüman’ı birazcık<br />
tetkik etmiş olan insanlar da bilir.<br />
Tercüman gazetesinde Tataristan’daki bir aydın ile Rumeli’deki bir aydının polemiğiyle rahatlıkla karşılaşırdınız.<br />
Onun getirdiği yol ile 1905 sonrasında yine Kazan’daki, Samara’daki bir gazetedeki yayına<br />
Makedonya’dan, Üsküp’ten cevap geldiği son derece sık rastlanırdı. Bugün bunu fantezi olarak<br />
bile konuşamayız. Bugün için en baştan, Türkçe Konuşan Ülkeler Zirvesi başlığından başlayarak<br />
Türkçe konuşan ülkeler falanları, Türkçe konuşan ülkeler filanları diye birçok platforma sahibiz. Daha<br />
da artsın, daha da faaliyetleri bereketli olsun inşallah. Ama Türkçe Konuşan Ülkeler Zirvelerimizde,<br />
Türkçe konuşan falan toplantımızda Türkçe konuşanlar ancak Rusça konuşarak, bu toplantıda da<br />
olduğu gibi, kulaklıklarla Türkçe konuşup anlaşıyorlar.<br />
Bugün bütün bunları gördüğümüzde, bildiğimizde İsmail Bey GASPIRALI’yı hakikaten yakından tetkik<br />
etmezseniz anlamamız, öyle bir şeyin, öyle bir fenomenin var olabildiğine inanabilmemiz gerçekten<br />
mümkün değildir. Nasıl olur deriz, bir gazete ki hakikaten sadece bir slogan olarak değil;<br />
bilfiil Kaşgar’da da, Kazan’da da, Perm’de de, Omsk’ta da, Tebriz’de de, Kahire’de de, Üsküp’te<br />
de Rusçuk’ta da okunuyor. Bu bir fantezi değil çünkü oralardaki listeden biliyoruz. Nasıl oluyordu<br />
bu? Bugün bağımsız olan yahut olmayan Türk toplumlarının modern çağdaki en büyük sosyal, fikri,<br />
politik, kahramanlarının, büyüklerinin 20. yüzyılın ilk yarısındaki isimlerine bir bakalım, hangi toplum<br />
olursa olsun, Rusya İmparatorluğu dahili, bunların istisnasız hepsinin şu veya bu şekilde, dolaylı<br />
dolaysız olarak İsmail Bey GASPIRALI’nın talebeleri olduğunu, onun getirdiği fikir, tahsil sisteminin<br />
mahsulleri olduğunu görürüz.<br />
Bugünün dünyasında şu veya bu sebepten maalesef pek çoğunda hatırlatılmazsınız Kazakistan’ı Ahmet<br />
BAYTURSUN’suz, ALİHAN’sız yahut CUMABAY’sız nasıl düşünebilirsiniz ki? Yahut Özbek varlığına<br />
bir FURKAT’sız, HOCAYEV’lersiz olmadan yahut ÇOLPAN’sız kim düşünebilir? Bütün bunlar doğrudan<br />
ya da dolaylı İsmail Bey GASPIRALI’nın mahsulleriydi. Bütün diğer ülkelerde, Azerbaycan’da<br />
da böyledir. Bugün Tataristan adını taşıyan, Başkurdistan adını taşıyan İdil-Ural memleketinde de<br />
böyleydi. Aslında dolaylı olarak Türkiye’de de öyle. Ve bu insanlar, demin şu kulaklıklara atıfta bulundum,<br />
bu insanlar 1905’te, 1906’da, 1907’de, 1914’te, 1917’de büyük kongreler de yaptı. Bu kongrelerde<br />
bu kulaklıklar kullanılmıyordu. Bu toplantıların bütün zabıtları elimizde var. Bu toplantıdaki<br />
insanlar kendi dilinde, kendi şivesinde konuştular ve birbirlerini anladı.<br />
Tabii bunun pek çok faktörü var ama hakikaten hangi faktörü ele alırsak alalım GASPIRALI’yı başrolden<br />
çıkartmamız mümkün değil. Bir tarihçi olarak tek şahsa indirgenmiş tarih anlatımından hoşlanan<br />
biri değilim. Benim hoşlanmam da önemli değil; gerçek dışı bir şeydir. Ama bazı olaylar, bazı insanlar<br />
var ki hakikaten onları çıkarttığınız zaman tarih bambaşka oluyor. İsmail Bey GASPIRALI da bence<br />
bu nadir insanlardan birisidir. Muhakkak ki GASPIRALI yine var olabilirdi biyolojik olarak ama İdil-Ural<br />
Bölgesi’nin Müslüman Türk dilli aydınları, zenginleri ve burjuvazisi olmasaydı İsmail Bey GASPIRALI<br />
Kırım tarihindeki unutulmuş bir dipnot olarak da kalabilirdi. Eğer bugün Azerbaycan dediğimiz top-