Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Türkoloji e-dergisi A Ğ I R L I K Sayfa 41<br />
Altes Ruayâl,<br />
Yetmiş beşinci doğum yılında oğuz babanız, bütün acunda saygılı bir sevginin<br />
söyüncü ile çevrelendi. Genlik, baysal içinde erk sürmenin gücü işte bundadır.<br />
Ünlü babanız, yüksek kralınız beşinci Güstav’ın gönenci için en ıssı dileklerimi<br />
sunarken, Altes Ruvayâl, sizin Altes Ruvayâl, prenses Louise, sevimli kızınız Altes<br />
Prenses Ingrid’in esenliğine, tüzün Isveç ulusunun gönencine, genliğine içiyorum.” 4<br />
Örnekte de görüleceği üzere dilde sadeleşme adına daha da anlaşılmaz bize daha<br />
da yabancı bir dil üretilmiş. Şunun farkında olunmalıdır: Dil siyasi düşüncelere malzeme<br />
yapılacak bir nesne değildir. Dil canlıdır, dil değişimi kendi içinde ihtiyaç olduğu sürece<br />
yapacaktır. Bizim dil hususunda dikkat etmemiz gereken tek şey şudur: Halktan<br />
kopmamak. Bugün aydınımızın düştüğü gaflet de budur. Dil çalışması masa başında<br />
yapılmaz, halka inecek ve halkın ne konuştuğuna bakacaksın!Halk anladığı müddetçe<br />
senin dili sadedir. Sadelik adına bin yıldır kullanılmayan bir kelimeyi çıkarırsanız gülünç<br />
olur.<br />
“İnönü Cumhuriyeti, ilk bakışta, Atatürk Cumhuriyeti’nin bütün özelliklerini taşır<br />
gibi görünür. O da laiktir, halkçıdır, milliyetçidir. Ne var ki, kültür devrimini<br />
çağdaşlaşarak uluslaşmak diye değil, uluslaşırken Batılılaşmak diye anlamıştır. İnönü<br />
döneminde, Rönesans’ta olduğu gibi, büyük bir çeviri<br />
faaliyetine başlanır; Yunan/Latin klasikleri Türkçeye mal edilir; o kadarla<br />
yetinilmez, liselerde okutulur, köy enstitüleri ve halkevleri aracılığıyla, halka ulaştırılmak<br />
istenir. Mitologya, baş köşeye konulmuş; kültür devriminin, ‘Yunanca, Latince<br />
öğrenmek, Avrupalıların eğitiminden geçmek’ olduğu açıkça savunulmuştur.”<br />
“İki tavır arasındaki karşıtlık çok açıktır. Mustafa Kemal, ‘Hangi istiklal vardır<br />
ki yabancıların planlarıyla yükselebilsin’ derken, Ataç, ‘Avrupalılar gibi olamıyoruz,<br />
buna üzülüyoruz’ diyebilmektedir.”<br />
“Atatürk Cumhuriyeti için, kültür devrimimiz, ‘seciye-i milliyemizle ve<br />
tarihimizle mütenasip bir kültür’ yaratılmasını öngörüyordu. Buysa, ümmet kültürünü ve<br />
tarihini reddetmez; o tarihin ve kültürün içinden, ulusal bir kültür damıtılmasını<br />
gerektirir. Oysa İnönü Cumhuriyeti'nin istediği, ‘Bu ilkeyi Batı ülkelerine benzetmektir’;<br />
bunun için, ümmet kültürünü ve tarihini reddedecek, Yunan/Latin kültürüne<br />
yaslandıracak ‘devşirme’ bir kültür taklitçiliğine yönelecektir.”<br />
“Dil sorunu bu noktadan itibaren özel bir önem kazanıyordu. Osmanlıca, ümmet<br />
dilidir, Arapça/Farsça/Türkçe bileşimine dayanır; Osmanlıcadan damıtacağınız ulusal<br />
Türkçeyle, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ‘seciye-i milliyemizden ve tarihimizden’,<br />
dolayısıyla Doğu/İslam çerçevesinden çıkamazsınız; gerçekleştireceğiniz bileşim özgün,<br />
yeni ve ulusal olabilir, fakat gelişme zincirinin üst düzeydeki yeni bir halkası olacaktır.<br />
Oysa İnönü Cumhuriyeti bunu istemiyor. O zaman ne yapılacak? Türkçenin<br />
4<br />
Ayın Tarihi, 1934, No: II, sayfa 22, 23.