02.07.2016 Views

A

sayi2

sayi2

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Türkoloji e-dergisi A Ğ I R L I K Sayfa 43<br />

Şöyle bir baktığımızda dilde sadeleşme adı altında yapılan özelikle İnönü dönemi<br />

çalışmalarda maksadın sadece dili sadeleştirmek olmadığı görülecektir. Burada asıl amaç<br />

Türk milletini kedi kütürüne yabancı etmek ve sözde Batı ile entegre olmuş bir nesil<br />

yaratmaktır. Atatürk döneminde özelikle üzerinde durulan milli bir bilinç oluşturma<br />

çabaları İnönü döneminde önemini kaybederek Batılılaşma, Yunanlılaşma, Latinleşme<br />

amacı güdülmüştür. Yani dil değil kültür sadeleştiriliştir.<br />

Evet bakıldığı zaman yazı dilinde sıkıntılarımız vardı. Yazılanla halkın konuştuğu<br />

farklı idi. Bizim aydınımız ise kendi ağdalı dilini bir kenara bırakmak yerine halkın<br />

konuştuğu dile musallat oldu. Halkın konuştuğu dil zaten bugünden çok farklı değildi,<br />

anlaşılmaz değildi. Bizim aydınımız ne yaptı peki: Eski Türkçeden, diğer lehçelerden<br />

kelimeler aldı, halkın 1000 yıldır kullandığı kelimeyi yasakladı. Dilin mantığına aykırı<br />

kelimeler türetildi. Kısaca dile saygısızlık yapıldı.<br />

Dil devrimi’nin başlangıcıyla Türkçedeki yabancı sözcüklerin kullanılma<br />

oranları yavaş yavaş düşmeye başlamıştır… 1901’de basılan Şemsettin Sami’nin Kamusı<br />

Türki’sindeki Türkçe sözcük oranı %38, Arapça sözcük oranı %45, Farsça sözcük oranı<br />

%13, Batı dillerinden gelen sözcük oranı %4 olarak tespit edilmiştir. 1969’da Türk Dili<br />

Kurumunca basılan Türkçe Sözlük’te Türkçe sözcük oranı %25 artarak %63’e çıkmış;<br />

Arapça sözcükler %26 azalarak %19’a, Farsça sözcük oranı %9.5 azalarak %3.5’a<br />

düşmüştür.<br />

Genel olarak bakıldığı zaman yapılan hataları bir kenara bırakırsak dilde<br />

sadeleşme çalışmaları iyi sonuçlar da doğurdu. En azında yazı dili ile konuşma dili<br />

arasındaki uçurumu ortadan kaldırmış olduk.<br />

Çok kısa olarak Latin kökenli Türk alfabesine geçişi de değerlendirerek yazımı<br />

bitireceğim. Türkler tarihleri boyunca farklı coğrafyalarda yaşamış ve farklı kültürler<br />

etkisine girmiştir.Bu sosyal yaşamı etkilediği gibi dili ve alfabeyi de etkilemiştir. Çok<br />

farklı alfabeler kullanan Türkler Arap alfabesini çok uzun bir süre kullandıktan sonra<br />

Latin alfabesini kullanmaya başlamışlardır.Türkçe daha önce Latin alfabesiyle de yazıldı<br />

elbette. Misal olarak Codex Cumanicus verilebilir.Fakat biz sistemli olarak cumhuriyetle<br />

beraber kullanmaya başladık Latin alfabesini.<br />

Peki alfabe değişimi gerekli miydi, neden yapıldı? Bu konuda çok fazla görüş<br />

vardır.Bu görüşlerin bir kısmı siyasi ve ideolojik yaklaşım sebebiyledir. Şunu idrak<br />

etmekte fayda vardır:Lale devrinden beri amaçlanan Batılılaşma süreci cumhuriyet<br />

dönemine gelindiğinde ivme kazanmış ve Batı ile daha sıkı ilişkiler kurulmaya<br />

başlanmıştır. Yakın ilişkilerde bulunmak, iletişimi kolaylaştırmak için harf değişikliğine<br />

gidilmiştir. Bir diğer nedeni ise Arap harfleri ile okuma yazma eğitimi verilmesinin daha<br />

zor olmasıdır. Çünkü Osmanlı Türkçesi için sadece harfleri öğrenmek yetmiyor, Arapça<br />

ve Farsça gramer kurallarının da bir kısmına hakim olmak gerekiyordu. Bu da öğrenmeyi<br />

güçleştiriyordu. Harf inkılabı denildiğinde ileri sürülen suçlamaların başında ise milletin<br />

bir gecede cahil bırakıldığı düşüncesidir. Bu düşünce tarih okumaktan aciz milletimizin<br />

bazı çevreler tarafından kandırılmaya çalışılmasından başka bir şey değildir. Çünkü 1927<br />

de yapılan nüfus sayımında Türkiye’deki yetişkin nüfusun (7 yaş ve üzeri) ancak % 10,5’i

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!