10.07.2015 Views

49-50

49-50

49-50

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

türk tabipleri birliðim e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s itusunda sermayenin sektör içi ve sektörler arasıhareketidir. Sermaye bir yandan sektör içindebirim maliyeti daha düşük üretim biçimlerine nispiartı değer yasasınca hareket ederken, diğer yandaarz talep yasası gereğince sektörler arasında hareketeder. Bu hareketler birim metanın üzerindetaşıdığı değer ile o metanın fiyatı arasında bir farklılıkyaratır. Ortalama emek üretkenliğine sahipolmayan üretim kollarında fiyatlar değerlerdensapar. Yine toplumsal gereksinme için denklik sağlamayanüretim alanlarında da metanın bireyselfiyatı ve değeri ile toplumsal değeri arasında birsapma meydana gelir. Ancak tüm bu ayrıntılarakarşın toplumsal ölçekte toplam fiyatlar toplamdeğerlere eşittir. Bu perspektif doğrultusunda eğeremek gücünün değeri anlamında ücretler artıyorsaburadan tek bir sonuç çıkar. Artı-değere el koyankesimlere ayrılan pay azalıyordur. Fiyatların artışıdeğerler toplamında değişikliğe neden olmaz.Sadece değerlerin ifade oldukları nicelikler anlamındabir değişiklik ortaya çıkar. Buna enflasyondiyoruz. Enflasyonun nedenleri arasında ücretartışlarını saymak Harvey'e özgü olsa gerekir.Çünkü böyle bir ilişki kurmak ücret düzeylerindegenel bir artış koşullarında buna enflasyon ile yanıtvermek kapitalistler arası rekabetin var olduğukoşullarda tekil sermayelerin hareketinden yolaçıkarak mümkün değildir. Öyle ise ya rekabetinyasalarının geçersiz olduğunu ileri sürerek bir önvarsayıma sahip olmak ya da burada devlete özelbir rol tanımlamak gerekir. İlk şart ayrı bir tartışmanınkonusudur. Ancak şu kadarı söylenebilir:Tekellerin egemenliğinde oluşmuş bir piyasadatüketim süreçlerinden mücadele örgütlemeyisavunmak kendi içinde çelişik ve anlamsızdır.Çünkü zaten tekel, fiyat kontrolü üzerinden oluşanbir ilişki biçimidir. Eğer fiyatlara müdahale ediyorsanıztekel sistemi yoktur eğer tekel varsa fiyatlarıo belirliyor demektir. Diğer yandan eğer enflasyonkonusunda devlet aktör konumuna getirilirsemücadelenin mekanı Harvey'in tabiriyle tüketimalanı (yani dolaşım düzeyi) değil devlettir. Ancakhangi şart altında olursa olsun, işçi sınıfı elde etiğiücret düzeylerini koruma mücadelesini üretimsürecindeki konumundan yola çıkarak verir.Çünkü sömürü üretim alanında gerçekleşir. Bunoktadan sonra başlayan ve üretim sürecinin belirlenimialtında hareket eden dolaşım yani Harvey'egöre tüketim alanı ise elde edilen sömürünün payedildiği alandır. Burası kurtlar sofrasıdır ve rekabetşartlarında karını azamileştirmek çabasındaki hiçbirkapitalist diğerinin gözünün yaşına bakmaz.Harvey'in Marksist teoriye inceden inceye enjekteettiği bu kafa karışıklığı onun sınıf mücadelesinedair kaybettiği inancının ürünüdür. Bu inançsızlığınıHarvey şöyle temellendirir: “Bugünlerde işgücüsıklıkla nedensel ve geçicidir-işgücü dolaşmaktadır,örgütlenmesi zordur. Fabrika emeğinin büyük kısmınınyok edilmesine bakarak pek çok kişi “işçisınıfı nerede” diye merak etmektedir. Buna yanıtolarak, işçi sınıfını, kentsel yaşamı üreten ve yenidenüreten bütün insanlar olarak kavramsallaştırmamızgerekmektedir” (11, s.6) Bu kavramsallaştırmanınvardığı nokta tüketiciler birliğidir. OysakiGezi ayaklanması işçi sınıfının önderlikten yoksun,sınıf bilincinden uzak bir biçimde nasıl ses verdiğinintipik örneklerindendir. Tıpkı Tunus’ta,Mısır’da, Brezilya’da olduğu gibi. İşçi sınıfının yeniyapısını analiz etmek ve toplumun daha büyük birkesiminin işçileştiğini göstermek yerine, Harvey,bize sınıf tanımını değiştirmeyi önermektedir.Aslında önerdiği şey kendi kaybettiği inancıylateorileştirdiği Ehli Kapitalizmdir.Devrimci sosyalist çevrelerin büyük bir kısmıda Gezi eylemcilerini “halk sınıfları”, “ezilen emekçisınıflar”, “halkın ezilen horlanan kesimleri” olaraktanımlamaktadır. Burada sınıf kategorisi yerini“halk” kavramına bırakmıştır. Halk kavramına dairliteratür birbirinden oldukça farklı eksenler çizer.Bununla birlikte emperyalist bir hegemonyayakarşı toplumun halk denilen toplamının kalkışmasısöylemi birbirinden farklı görünen bu eksenleribirleştirir. Söylem “halkın ezilen sınıfları” diye nitelenirsesol 3 /devrimci, genel olarak halk, ulus ya damillet olarak nitelenirse daha sağ bir içeriğe sahipkılınır. A. Gunter Frank'tan Paul Sweezy’e kadargeniş bir beslenme kaynağı mevcuttur. “Halk”kavramsallaştırmasına teoride sıklıkla iki nedenlebaşvurulur. Bunlardan ilki geçiş toplumlarında,toplumun gerek egemen gerekse sömürülen sınıflarınınfarklı üretim tarzlarına ait özellikler göstermesidir.Marksist teorinin ülkemizde de büyük birkısmını bu geçiş toplumlarının niteliği üzerineyapılan tartışmalar kapsar. İşçi sınıfının kapitalistüretim ilişkilerinin yeterince gelişkin olmadığı birdönemde çözülme süreci yaşayan sınıf ve katmanlarlailişkisinin toptancı ve aynılaştırıcı bir çözümlemeylekavramsallaştırılmasıdır. İkinci nedense42Temmuz-Aralık 2013

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!