08.05.2014 Views

Sayı 149 - YDİ Çağrı

Sayı 149 - YDİ Çağrı

Sayı 149 - YDİ Çağrı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hızla ve ikinci dünya savaşından bu yana görülmemiş<br />

bir derinlikte dibe vurulmasını tetikledi. Burjuva<br />

iktisatçıları bıktırıcı bir ısrarla var olan krizin aşırı<br />

üretim krizi değil, birkaç sorumsuz spekülatörün<br />

marifeti sonucu nasılsa çıkan mali krizin “real ekonomiye”<br />

etki yapmasıyla oluşan bir kriz olduğu görüşlerini<br />

yaygınlaştırdılar. Onlara göre zaten devrevi<br />

aşırı üretim krizi diye bir şey yoktu. Kapitalizm aslında<br />

krizsiz büyüme ekonomisiydi. Arada bir nasılsa<br />

işte şimdi olduğu gibi aşırı açgözlü spekülatörlerin<br />

marifeti sonucu gidip duvara tosluyor ve sonra pazar<br />

yine kriz sonuçlarını temizliyordu vs. Gerçek hayat<br />

ise bu teorilerin büyük bir yalan olduğunu devrevi<br />

olarak yalanlıyor, en son bu krizde yalanladı, gelecekte<br />

de kapitalizmin varlığını ve egemenliğini sürdürmesi<br />

şartlarında yalanlayacak! Kapitalizmin temel<br />

dürtüsü kar, en kısa sürede en fazla kardır. Hal böyle<br />

olduğu ve kapitalist ekonomi bütün olarak ele alındığında<br />

plansız-kaotik, tek tek kapitalistler ve kapitalist<br />

gruplar arasında rekabete dayalı bir ekonomik sistem<br />

olduğu için, yatırım alanı arayan sermaye üretimde<br />

her zaman daha az karlı alanlardan daha fazla karlı<br />

alanlara kayar. (Sermayenin üretime geri dönmeyen,<br />

lüks tüketimde de “tüketilmeyen” büyük kısmı<br />

da gördüğümüz gibi spekülasyon alanında işletilir.<br />

Orda da tabii maksimum kar gözetilir. En fazla faiz/<br />

kar payı vs. veren “yatırımcı şirketlere” yönelir para.<br />

Bu şirketlerin/bankaların değeri astronomik biçimde<br />

yükselir.) Bir süre sonra bu en karlı alanda yatırılan<br />

sermaye –üretilen mal- pazarın kaldıramayacağı<br />

“aşırı”lıkta bir boyuta ulaşır, üretilen mal satılamaz<br />

duruma gelir. Sermaye dolaşımı/dönüşümü kesintiye<br />

uğrar. Devrevi aşırı üretim krizi başlar! Bu kapitalist<br />

ekonominin değişmez yasası, belli aralıklarla çıkan<br />

devrevi aşırı üretim krizleri kapitalizmin ayrılmaz<br />

yol arkadaşlarıdırlar.<br />

2008 mali krizinin “real ekonomi” alanındaki gerçek<br />

devrevi krize etkisi 2008’de henüz yıkıcı boyutlarda<br />

değildi. 2008’in son çeyreğindeki sert düşüş<br />

biçimindeki büyük gerilemeler, ilk üç çeyrekteki ‘büyümede<br />

relatif düşük gerileme’nin dengelemesi sonucu<br />

fazla hissedilmedi.<br />

2007’de, bir yıl önceye göre % 4,9 büyüyen dünya<br />

ekonomisinde gerileme sürdü. 2002’den sonra ilk<br />

kez orta vadeli ortalama büyüme hızı olan % 3,5’un<br />

altına düştü. 2008’de dünya ekonomisinin büyümesi<br />

% 3 oldu. Bu büyümede esas pay yine yüksek<br />

büyüme hızlarını –biraz gerileme ile de olsa –sürdüren<br />

Çin, Hindistan gibi “yükselen ve gelişmekte<br />

olan ekonomiler”e aitti. Gelişmiş endüstri ülkelerinde<br />

büyüme rakamları % 1 civarında oynuyordu.<br />

(Bkz.: Fischers Weltalmanach2011; s 630) Yani<br />

kriz bu kez öncelikli olarak emperyalist merkezler<br />

kaynaklı idi, kendini bu merkezlerde bütün ağırlığı<br />

ile hissettiriyordu. “Gelişmiş Endüstri Ülkelerinde”<br />

(Siz emperyalist merkezler olarak da okuyabilirsiniz<br />

ekonomik küçülmeye doğru evrimlenen ekonomi<br />

olgusu ve bunun sürme eğilimi, burjuva ekonomistlerini<br />

bile “resesyon”dan ya da en azından “resesyon<br />

tehlikesi”nden (onlar işçilerin – emekçilerin bilincini<br />

karartmak, kendi görüşlerine “bilimsel” gizemli bir<br />

hava katmak için bir sürü değişik kavramlar icat ediyor,<br />

bu kavramlar üzerine teoriler kuruyorlar. Onların<br />

“resesyon”, “stagnasyon”, “stagflasyon” vb. isimlerle<br />

ifade ettikleri gerçekte Marksist devrevi kriz<br />

teorisinde, devrenin “depresyon” aşaması olarak adlandırılan<br />

aşamasıdır.) söz ettirmeye başladı. Kiel’deki<br />

Dünya Ekonomisi Enstitüsü’nün çıkardığı “Kiel<br />

Tartışma Katkıları” adlı derginin Aralık 2008’deki<br />

sayısındaki baş yazı “Dünya konjonktürü aşağıya<br />

gidiyor” başlığını taşıyordu. Aynı sayıda Almanya<br />

ekonomisini değerlendiren yazının başlığı ise “Alman<br />

ekonomisi ağır bir resesyon içinde” idi. “Dünya<br />

Konjonktürü aşağıya gidiyor” başlıklı yazıda gelişmiş<br />

endüstri ülkelerinin bütünü ele alındığında % -<br />

1,8 bir küçülmenin beklendiği, bunun “İkinci Dünya<br />

Savaşı sonrasındaki en büyük resesyon olduğu tespiti<br />

yapılıyordu. Ek olarak mali kriz bağlamında alınan<br />

olağanüstü destek tedbirlerinin de aşağıya gidişi durdurmadığı<br />

tespit ediliyordu.<br />

2009 yılı ekonomik büyümede öncelikle gelişmiş<br />

endüstri ülkelerinde kelimenin gerçek anlamında<br />

dibe vurulduğu yıl oldu. Özellikle ilk üç çeyrekte<br />

bir çok ülkede, en başta da “gelişmiş endüstri<br />

ülkeleri”nde ekonomi ikinci dünya savaşından bu<br />

yana görülmemiş boyutlarda küçüldü.<br />

“Kiel Tartışma Katkıları”nın 461-462 sayılı 2009<br />

ilkbahar sayısında yapılan genel değerlendirme<br />

“Dünya ekonomisi aşağıya doğru anaforda” şeklinde<br />

idi. Yapılan genel değerlendirmede şunlar söyleniyordu:<br />

“ Dünya Ekonomisi 2008/2009 kışında tarihi boyutlarlarda<br />

bir iniş yaşıyor. Üretim şimdi hemen<br />

hemen her yerde güçlü bir biçimde geriliyor. Geçen<br />

yılın başında yalnızca ABD ile sınırlı görünen konjonktürel<br />

zayıflama, 2008 in ilkbahar ve yazında sürerek<br />

diğer endüstri ülkelerinde de inişi beraberinde<br />

getirdi. Nihayet yılın son aylarında üretim sonbahara<br />

gündem<br />

11

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!