08.05.2014 Views

Sayı 149 - YDİ Çağrı

Sayı 149 - YDİ Çağrı

Sayı 149 - YDİ Çağrı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

gündem<br />

34<br />

kalmamıştı. Nitekim verilen cevaplar da buna uygun<br />

oldu:<br />

Ak Parti’li Hüseyin Çelik’ten hemen gelen yanıt<br />

netti: ‘’Bir savcı tek başına neyin doğru olduğuna<br />

karar veremez. Kimse Meclis’in iradesini yok sayma<br />

hakkına sahip değil’’.<br />

Kısaca AKP’nin iktidar yürüyüşünde artık yargı<br />

yoluyla yasaklanma korkusu yoktu! Ve Referandum<br />

bu bağlamda dönüm noktalarından biri olmuştu!<br />

Sırada ne var?<br />

Yüksek yargının bütünüyle AKP’ne muhalefet odağı<br />

olmaktan çıkarılabilmesi için şimdi sırada Yargıtay ve<br />

Danıştay var. Yargıtay Başkanı’nın sürekli “muhalif”<br />

demeçleri Yargıtay’ı bu konuda birinci sıraya koyuyor.<br />

Aslında AKP’nin Referandum sonrasındaki gelişmelerde<br />

ele geçirmiş olduğu HSYK üzerinden orta<br />

vadede bu hedefe varması mümkün. Fakat görünen<br />

şu ki, 2011 başında başlayan bir tartışma, AKP açısından<br />

Yargıtay’ın muhalefet odağı olmaktan daha kısa<br />

sürede çıkarılması için bir fırsat olarak kullanılacak.<br />

Tartışma ‘Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMUK)<br />

sanıkların azami tutukluluk süresini belirleyen 102.<br />

Maddesinde bundan 6,5 yıl önce yapılmış değişikliğin,<br />

o dönemde yasaya yazılmış olan “yürürlüğe girme<br />

tarihi” olan 31 Aralık 2010’da yürürlüğe girmesinden<br />

kısa süre önce başladı.<br />

CMUK 102. madde tartışması<br />

Bu konuda şunların bilinmesi gereklidir:<br />

Ceza yargılamalarını düzenleyen, tutuklama sürelerini<br />

ve kriterlerini değiştiren (CMUK), Aralık<br />

2004’te kabul edilerek, 1 Haziran 2005’te yürürlüğe<br />

girdi. Daha önce tutuklulukla ilgili hiç bir süre sınırlanması<br />

yoktu. Bugün CHP tarafından şiddetle<br />

eleştirilen yasa “Adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi”<br />

nedeniyle, Türkiye’nin AİHM’de tazminatlara<br />

mahkum edilmesi sonucu, 2004’de CHP ve AK Parti<br />

gruplarının işbirliği ile çıkarıldı! Bu değişiklik yapılırken,<br />

Yargıtay’da bekleyen binlerce dosya vardı. Bu<br />

nedenle de bir geçiş sürecine ihtiyaç vardı. Bu gerekçeyle<br />

102’inci maddenin uygulanması önce 1 Nisan<br />

2008’e kadar ertelendi. Ancak 1 Nisan 2008 yaklaştığında<br />

da Yargıtay’ın dosya yükünde bir azalma olmaması<br />

sonucu yasanın yürürlüğe girme tarihi bir kez<br />

daha, bu kez 31 Aralık 2010’a ertelendi. Yani böylece<br />

kanunun yürürlüğe girmesi toplam 5,5 yıl ertelenmiş<br />

oldu.<br />

2005’te bu yasa çıktığında Ergenekon ve bağlantılı<br />

davaların hiçbiri yoktu. Fakat 10 yıla yakın, bazen<br />

on yılı aşkın süre, henüz hüküm giymeden tutuklu<br />

olan yüzlerce insan vardı. Fakat bunların<br />

haklarını sorgulayan, savunan bir lobi, güçlü bir<br />

muhalefet yoktu. AKP’nin bu 6,5 yıllık dönemde<br />

yargı reformu bağlamında –Yargıyı muhalefet odağı<br />

olmaktan çıkarmak ve kendine bağlı bir yargı<br />

yaratmak amacıyla da- attığı her adım yüksek yargının<br />

direnişi ile karşılaştı. Danıştay’dan, Anayasa<br />

Mahkemesi’nden,Yargıtay’dan döndü. Böylece egemenler<br />

arasındaki iktidar dalaşında var olan denge<br />

durumu sonucu “Yargı Reformu” denen şey hep rafta<br />

kaldı. Eski düzen olduğu gibi sürdü. Bu arada fakat<br />

yeni bir gelişme oldu. Ergenekon ve bağlantılı soruşturmalar,<br />

davalar nedeniyle, bir zamanlar dokunulmaz<br />

olan kişi “devlet görevlileri”, AKP’ne muhalif<br />

olan ve darbe destekçisi olmakla suçlanan kimi ünlü<br />

siviller de tutuklandı. Ve bunların bir bölümünün<br />

“dava sonuçlanana kadar tahliye olma” istemleri üst<br />

üste geri çevrildi. Böylece Türkiye’nin aslında uzun<br />

zamandır kanayan bir yarası olan, olağanüstü uzun<br />

tutukluluk süreleri, Ergenekon sanıkları Tuncay Özkan,<br />

Mustafa Balbay, Mehmet Haberal gibi isimlerin<br />

uzun tutukluluk halleri nedeniyle ülke gündemine<br />

oturdu. Nasıl olurdu da böyle “saygın ve vatansever<br />

insanlar” böyle uzun süre tutuklu tutulabilirlerdi!<br />

Düne kadar uzun tutukluluk süreleri akıllarına gelmeyenler,<br />

birdenbire bunun büyük haksızlık olduğunu<br />

böylece keşfetmiş oldular. 31 Aralık 2010’da<br />

maddenin yürürlüğe giriş tarihi kapıya dayandı. 31<br />

Aralık’tan itibaren mahkemelerin yeni düzenleme<br />

uyarınca, bütün sanıkların tutukluluk durumunu<br />

yeniden değerlendirmesi gerekiyordu. Peki ama bu<br />

değerlendirme nasıl yapılacaktı? Bir tutuklu için en<br />

üst tutukluluk süresi sınırı ne idi? İşte bu noktada<br />

hukukçular, çok kötü yazılmış olan kanun metninin<br />

yorumunda ikiye ayrıldılar.<br />

Söz konusu maddede şöyle deniliyor:<br />

“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde,<br />

tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu<br />

hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir, uzatma<br />

süresi toplam 3 yılı geçemez”. CMUK’un 252. maddesinde<br />

ise “Devletin güvenliğine karşı suçlarda, anayasal<br />

düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlarda,<br />

milli savunmaya karşı suçlarda ve devlet sırlarına<br />

karşı suçlarda tutuklama süresi iki kat uygulanacaktır”<br />

deniliyor.<br />

Bu maddenin nasıl yorumlanması gerektiği noktasında,<br />

hukukçuların bir bölümü, “en fazla iki yıl +

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!