Sayı 149 - YDÄ° ÃaÄrı
Sayı 149 - YDÄ° ÃaÄrı
Sayı 149 - YDÄ° ÃaÄrı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
sosyal faşist rejimleri ile eşitlemeyi başarmıştır. Diğer<br />
yandan yine revizyonistlerin yardımıyla geliştirilen<br />
yoğun anti Stalinist –anti komünist kampanya<br />
da emekçi yığınların bilincini karartmada başarılı<br />
biçimde kullanılmıştır. Bu arada sol adına, devrimcilik<br />
adına T/KK solunda yaygın olan küçük burjuva<br />
devrimciliğinin teori /pratik uyumsuzluğu da,<br />
sol içi, solu emekçilerden koparan şiddet eylemleri;<br />
devrimcilik adına halka yönelen kimi eylemler de<br />
işçileri devrimci/komünist örgütlülüğe karşı ihtiyatlı<br />
ve uzak tutmaktadır. Genelde “Sol” a yaygın bir<br />
güvensizlik vardır ve bunun sonucu örgütsüzlük olmaktadır.<br />
Bütün bunların bilincinde, işçi hareketinin<br />
yeniden yükseleceği dönemlere hazırlıklı girebilmek<br />
için işçiler arasında, işletmelerde örgütlenmeyi güçlendirmek,<br />
işçi sınıfının Bolşevik Partisini sabırlı,<br />
sistemli bir faaliyetle işletme/fabrika örgütleri temeline<br />
oturtmak komünistlerin esas görevidir. Bu zor ve<br />
fakat doğru olandır. Zor olanı başarmanın yolu, işçi<br />
sınıfının güvenini kazanmaktan geçmektedir. Bunun<br />
için teori ve pratik uyumluluğu ve hata yapıldığında<br />
bunu açık özeleştiri ile aşmak, ilkeli ve fakat somutun<br />
somut tahliline dayanan esnek bir siyaset mutlak gerekliliklerdir.<br />
Kürt Ulusal Hareketi:<br />
Ülkelerimizde toplumsal/sınıfsal hareket bağlamında<br />
on yıllardan beri olduğu gibi 2011’e girerken de en<br />
kitlesel ve en dinamik hareket Kürt Ulusal Hareketi.<br />
Hareket siyasi önderliği ve siyasi yönelimi açısından<br />
reformist burjuva hareketidir, sınıfsal tabanı itibarı<br />
ile ise köylü hareketidir. Bu açıdan yaklaşıldığında<br />
ulusal talepler temelinde gelişen köylü hareketi, KK/T<br />
deki sınıf hareketinin en kitlesel en dinamik bölümü<br />
görünümdedir. T.C. devleti şimdi 26 yılı aşkın süredir<br />
yürüttüğü bir yok etme savaşı ile bu hareketin<br />
öncü ve silahlı gücü konumundaki örgütü, PKK’ni<br />
yok ederek, bu hareketi ezmeye çalıştı. Fakat en yoğun<br />
faşist yöntemlerle yürütülen savaşta bu amaca<br />
varılamadı. Özel sermayeli işbirlikçi tekelci Türk büyük<br />
burjuvazisinin belirleyici kesimi, süreç içinde,<br />
başlangıçta adı bile anılmayan “Kürt sorunu” nun<br />
varlığını kabul etmek zorunda kaldığı gibi, bu “sorunun”<br />
salt askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini de<br />
gördü ve savunmaya başladı. Batılı emperyalistler, en<br />
başta da ABD emperyalizmi, sorunun salt askeri yöntemlerle<br />
çözülemeyeceğini telkin ediyorlardı. AKP<br />
hükümeti bu siyaset değişikliği talebine “Açılım”<br />
siyaseti adı altında cevap verdi. Bu siyaset PKK’ni savaşan<br />
silahlı bir örgüt olmaktan çıkarma, haklarında<br />
arama kararı olmayanları “düz ovada siyasete” katarak,<br />
PKK’ni “dağdan indirme”yi, yani PKK’yi PKK<br />
olarak tasfiyeyi temel alan bir siyasetti. PKK silahlı<br />
güç olarak tasfiye edilirken, bir başka isimle sivil siyasetin<br />
bir aktörü olarak sorunun çözümü içine çekilecekti.<br />
“Açılım siyaseti” en ileri noktasında, T.C.’nin<br />
“ülkesi ve milleti ile bölünmezliği”ni temel alan, Türk<br />
olmayan milliyetlere “Türk” kavramı ile eşitlenen<br />
“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” üst kimliği altında,<br />
kendi alt kimliklerini kullanma “hakkı!!!”nı<br />
tanıyan, Kürtçe’nin ve Türkiye’de konuşulan Türkçe<br />
dışındaki diğer ana dillerin serbestçe konuşulmasını<br />
reddetmeyen ve fakat devlet dilinin Türkçe olmasını<br />
sorgulatmayan, yerel yönetimlere daha fazla yetki veren<br />
bir idari reformla sorunu çözmeyi öngören bir siyasetti.<br />
Bu siyasetin uygulanmasında örneğin TRT 24<br />
saat Kürtçe yayına başladı. Bu siyasetin uygulanması<br />
için bir ilk adım olarak içinde PKK gerillalarının<br />
ve Güney Kürdistan’da Mahmur mülteci kampına<br />
göç etmek zorunda kalmış olan Kürt göçmenlerden<br />
bir gurup insanın yer aldığı 36 kişilik bir kafilenin<br />
Türkiye’ye tutuklanmadan girmesine izin verildi. Ve<br />
fakat daha bu ilk adım PKK ile savaşın bitirilerek çözülmesinden<br />
yana olmayan kesimlerin büyük tepkisi<br />
ile karşılandı. Bunda Kürt halkının barışa duyduğu<br />
özlemi dile getiren gösterili karşılaması bahane olarak<br />
kullanıldı. AKP’nin “Açılım” siyaseti bir süre rafa<br />
kalktı. Sınırdan geçerken tutuklanmayan PKK gerillaları<br />
ve Mahmurdan gelen bir bölüm Kürt hakkında,<br />
daha sonra tutuklama kararı çıkarıldı.<br />
Referandum sonrası: “Açılım” yeniden…<br />
Referandum bir yanı ile AKP’nin açılım siyaseti<br />
konusunda da bir referandumdu. MHP’nin bütün<br />
Referandum Kampanyası boyunca AKP’ne en çok<br />
yüklendiği konu bu idi. Referandum’da BDP’ye sayılması<br />
gereken boykot oyları yanında evet oylarının<br />
en yüksek oranda çıktığı iller Kürdistan illeri oldu.<br />
Bu AKP’ne açılım siyasetini kaldırıldığı raftan indirmeye<br />
yönelik bir çağrı idi aynı zamanda.<br />
Bu arada 2010’da İmralı’nın denetimi de sivil yönetimin,<br />
Adalet Bakanlığı’nın eline geçmiş, PKK’nin<br />
siyasetinin belirleyici unsuru A. Öcalan ile sivil yönetimin<br />
doğrudan pazarlıklarının yolu açılmıştı.<br />
Referandum, PKK ve BDP çözüme bir türlü katılmaksızın<br />
çözüm olamayacağını, PKK ve DTP’nin<br />
Kuzey Kürdistan’da, ama sadece orada değil, genel<br />
olarak Kürtler içinde önemli bir tabanı olduğu ve<br />
gündem<br />
47