08.05.2014 Views

Sayı 149 - YDİ Çağrı

Sayı 149 - YDİ Çağrı

Sayı 149 - YDİ Çağrı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

halkların kardeşliği için<br />

✌ dim. Kimse benden bir şey istememişti o zaman. Sanıldığı<br />

kadar etkili şeyler çıkmadı. Hani çıkanın örtbas<br />

edilmesi durumu yok. Pek çok ihmal zincirinin<br />

olduğu söylenebilir. Nitekim onlar zaten dosyanın<br />

içinde. Bu araştırmalardan kasti, planlı bir şey çıkaramıyorsunuz.<br />

Yoksa bizler hiç affeder miyiz? Bir iki<br />

ihmal görüntüsü çıkardık, yargıya verdik.” (Hürriyet,<br />

13 Temmuz 2010)<br />

İçişleri Bakanı Atalay’ın bu tavrı tam da hükümetin<br />

devleti ve kendisini nasıl temize çıkarmaya çalıştığını<br />

ortaya koymaktadır. Bakan ortaya çıkanların neler<br />

olduğunu anlatmıyor. Sadece “Sanıldığı kadar etkili<br />

şeyler çıkmadı” diyor. Bir de “Hani çıkanın örtbas<br />

edilmesi durumu yok” diyor. Bakan Atalay haklı! Ortaya<br />

çıkanın örtbas edilmesi durumu yok. Zanlıların<br />

ödüllendirilmesi var! Daha da önemlisi, ortaya çıkmaması<br />

için devlet yetkililerinin, kurumlarının çok<br />

iyi örgütlü bir çalışması var. Öyle ki ortaya fazla bir<br />

şey çıkarılamıyor! Örtbas etmenin birinci ve en garantili<br />

yolu yöntemi de, gerçeklerin en başında ortaya<br />

çıkmasının engellenmesidir. Devletin ve yetkililerin<br />

yaptığı da budur. İçişleri Bakanı Atalay da bunun bir<br />

parçasıdır.<br />

Sorun “ihmal” sorunu değil. Evet “kasti, planlı bir<br />

şey”dir. Hrant’ın kardeşi Hosrof Dink’in dediği gibi<br />

“ihmal değil iştirak var”!<br />

14. ile 15. duruşma arasındaki dönemde, Hrant davası<br />

konusundaki gündemde öne çıkan konu, AİHM<br />

kararı ile TC’nin hükümetinin ve yetkililerinin kendilerini<br />

savunma konusuydu.<br />

Yukarıda Arat Dink’in hükümetin ve devletin bu<br />

konudaki tavrı hakkında yazdığı yazıdan parçalar<br />

aktardık. Bu bağlamda yazıyı uzatmamak için söylenmesi<br />

gereken bir şey, faşist bir iktidarın, devlet<br />

yapısının Hrant’ı suçlayarak kendisini savunması ve<br />

buna bir neonazi’nin Almanya’da yargılanmasını örnek<br />

vermesinin ve “koruma istemediği”ni açıklamasının<br />

tam da bu devlete yakışır bir tavır olduğudur.<br />

Hükümetin kimi yetkilileri gelen tepkiler karşısında<br />

sözkonusu savunmayı “içine sindiremediklerini”<br />

ifade etseler de, gerçeklik ortadan kalkmamaktadır.<br />

Bu konuda sahtekârlığın sınırsızlığı “normal insanın”<br />

görebileceğinden çok daha büyüktür! Neyse<br />

ki, Türkiye’de de “normal olmayan insanların”, bu<br />

sahtekârlığı görenlerin sayısı giderek çoğalıyor!<br />

AİHM karşısında yaptığı savunmanın tepkilerinin<br />

yoğunlaştığı bu dönemde Cumhurbaşkanı Gül, 16<br />

Ağustos tarihinde Azerbaycan’a yapacağı ziyaret öncesinde<br />

“Hrant Dink maalesef gerekli tedbirler alın-<br />

56<br />

madığı için hayatını kaybetti.” tespitinde bulundu.<br />

Bu tavır bir yandan AİHM’ye karşı savunmaya yönelen<br />

tepkileri dindirmek için ricat iken, aynı zamanda<br />

devletin cumhur’u tarafından bir itiraftı. Gereken<br />

önlemler alınmamıştı! İyi de kim ve niçin bu önlemleri<br />

almamıştı? Suçlu kim? Niye açığa çıkarılmıyor ve<br />

yargılanmıyor?<br />

AİHM, oybirliğiyle Türkiye Cumhuriyeti devletini<br />

yaşam hakkını ihlal ettiği, mahkemelere etkin başvuru<br />

hakkını kısıtladığı ve ifade özgürlüğü hakkını çiğnediği<br />

gerekçesiyle, toplam 133 bin 595 avro tazminat<br />

ödemeye mahkum etti.<br />

TC Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada karara<br />

itiraz edilmeyeceğini açıkladı.<br />

AİHM kararıyla ilgili savunma ve tartışmaların öne<br />

çıktığı bir ortamda Başbakan Erdoğan, Hrant’ın katledilmesinde<br />

“MİT mensuplarının ihmali olup olmadığını<br />

soruşturmak için izin isteyen İstanbul Cumhuriyet<br />

Başsavcılığı’na olumsuz yanıt verdi.” (bianet,<br />

23 Ağustos 2010) “Ellerinde bilgi, belge yok”muş?<br />

AİHM’nin verdiği kararın mahkeme duruşmasına<br />

da yansıyabileceği umut edilmişti. Fakat 25 Ekim’de<br />

yapılan 15. duruşmada bunun eseri yoktu. 15. duruşmada<br />

verilen karar, Ogün Samast’ın, cinayet işlendiği<br />

tarihte 18 yaşından küçük olması nedeniyle ve<br />

22 Temmuz’da yürürlüğe giren “Terörle Mücadele<br />

Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına<br />

Dair Kanun” kapsamında Çocuk Mahkemesi’nde<br />

yargılanması kararıydı. Böylece Samast İstanbul Sultanahmet<br />

Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak?<br />

Hürriyet gazetesi bile bu kararın haberini<br />

“Kurşun taş oldu” manşetiyle verdi.<br />

Samast’ın dosyasının ayrılarak ele alınması kararına<br />

karşı Dink ailesi avukatları itirazda bulundu ve<br />

Samast’ın dosyasının davanın diğer sanıklarının dosyasıyla<br />

birleştirilmesi talebinde bulunuldu.<br />

Davanın 16. duruşması 7 Şubat 2011 tarihinde yapılacak.<br />

Yeni bir gelişmeyle karşılaşıp karşılaşmayacağımızı<br />

birlikte göreceğiz.<br />

Katledilişinin dördüncü yıldönümünde de Hrant’ı<br />

anıyor ve Hrant’ın arkadaşları, dostları olarak Hrant’a<br />

sahip çıkmanın, onun mücadelesini sürdürmenin en<br />

doğru yolunun halkların kardeşliği için mücadele<br />

olduğunun bilincinde olduğumuzu ve buna uygun<br />

davrandığımızı, davranacağımızı bir kez daha ilan<br />

ediyoruz.<br />

25 Aralık 2010 ✓

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!